Eski zaman polisiyeleri

Güncelleme Tarihi:

Eski zaman polisiyeleri
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2020 21:03

Suat Duman’ın ‘1918’ başlığı altında toplayacağı 10 kitaplık tarihi polisiye serisinin ilk iki kitabı bu ay içerisinde yayımlandı. ‘Kalbim, Kimsesiz Yurdum’ ve ‘Ah Dehşet, Dehşet Dehşet’, eski zamanların atmosferinde geçen sürükleyici hikâyeleriyle polisiyeseverleri memnun edecek romanlar.

Haberin Devamı

Suat Duman, 1977 Kars doğumlu. Üniversite eğitiminin sonuna dek 20 yıl Ankara’da yaşadı ve Ankara Hukuk’ta okudu. İlk romanı ‘Cinayet Mevsimi’ (2009) işte bu dönemin izlerini taşıyordu. İkinci romanı ‘Müruruzaman Cinayetleri’ (2010) ve ‘Dünyanın Leşleri’ (2015) siyasi polisiyenin dikkat çeken örnekleriydi. Bir kara macera olan dördüncü romanı ‘Rakun’, 2018’de yılın polisiyesi ödülüne layık görüldü. 2008 yılından beri İstanbul’da yaşayan Suat Duman, 2012’de Alakarga Yayınları’nı kurdu.
FERDA VE MIETTE
‘Kalbim Kimsesiz Yurdum’, İstanbul’a doğru yol alan Şark Ekspresi’nde başlıyor. 1918 yılındayız. I. Paylaşım Savaşı sona ermiş ama henüz taşların yerine oturmadığı Avrupa’da kaos hüküm sürüyor. Trende cereyan eden bir hırsızlık vakası sırasında tanışıyoruz kahramanlarımızla: “Arkadaşım meşhur Fransız muhabir Miette (...) bana gelince, Seyfettin Paşa’nın hayatta kalmayı başarmış tek evladıyım. Hukuk eğitimi almak üzere yıllardır Fransa’da yaşıyordum ve adli tıp alanındaki birikimimle Fransız emniyetine birçok olayda yardımcı oldum. Adım Ferda.”
Anlaşılacağı üzere kahramanlarımız iki genç kadın. Hikâyelerin anlatıcısı Miette, dedektiflik rolü ise Ferda’ya düşüyor.
İki kadının maceraları İstanbul’a gelişlerinden birkaç gün sonra, Pera Palas’ta üst dereceden bir İngiliz siyasetçinin ölü bulunmasıyla başlıyor. Haberi duyar duymaz otele intikal eden Ferda ve Miette elbette pek iyi karşılanmıyorlar. Ferda, Serkomiser’i ikna etmek için bir kez daha vasıflarını sayıp dökmek zorunda; “Reşat Bey, Fransa’da hukuk eğitimi alıyordum, belki biliyorsunuz. Şahsi merakım neticesinde emniyet soruşturmalarında fazlaca yer aldım ve modern sorgu yöntemleri üzerine bir hayli pratiğim oldu. Hem bu alandaki merakım hem de Avrupa’da bu konuda yeni usulleri uygulama fırsatı bulmuş olmam sebebiyle polis soruşturmalarında yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.”
Olayın ciddiyeti nedeniyle telaşa kapılan Reşat Bey, yine de Osmanlı erkeği terbiyesiyle, kibar bir dille geçiştiriyor Ferda’nın teklifini. Lakin Ferda ‘hayır’dan anlayacak cinsten değil; gözüpekliği, dövüş sanatları becerisi ve en önemlisi de rasyonel aklın gücüyle işe koyuluyor...
Serinin ikinci kitabı ‘Ah Dehşet, Dehşet Dehşet’in hikâyesi daha trajik: İlk macerada elde ettiği başarının verdiği özgüvenle Ferda, aldığı bir ölüm haberi üzerine bir kez daha durumdan vazife çıkaracaktır. Ne var ki olay ilk bakışta intihar gibi görünür; tiyatro tutkunu bir tıp öğrencisi Tıbbiye’nin yüksek tavanlarından birinde asılmış halde bulunmuştur... Üzerinde “Öldürdün beni Leydi Macbeth” yazan bir notla birlikte. Serkomiser Reşat, intihar vakası olarak telakki ettiği dosyayı kapanmış sayar. Oysa delilleri gözden geçiren, tavanı, kullanılan halatı, Rüçhan’ın gündelik hayatını incelemeye alan Ferda, bunun bir cinayet olduğunu düşünecektir...

SHERLOCK HOLMES VE DR. WATSON

Suat Duman’ın bütün romanları polisiye türü içerisinde mütaala edilebilir. Ancak Duman, her seferinde tarzını değiştiren bir yazar: İlk romanı ‘Cinayet Mevsimi’, bütün ‘ilk’lik hallerine rağmen ilkliğin acemiliklerinden uzak, akıcı, gerçekçi ve güzel bir polisiyeydi. ‘Müruruzaman Cinayetleri’ gerek içerik, gerek teknik, gerekse edebi anlamda çok daha başarılı bir romandı. Eksikliğinden hep şikâyet ettiğim siyasi polisiye tarzının iyi bir örneği olan ‘Müruruzaman Cinayetleri’nde yakın tarihimize, siyasallaşmış hukuk sisteminin bir türlü tesis edemediği adalete, adalet duygusundan yoksunluğun yarattığı acılara dokunmuştu Suat Duman. Kendisini döven polislerden hesap sormayı takıntı haline getiren bir ‘kaybeden’in hikâyesini anlattığı ‘Dünyanın Leşleri’nde, siyasi polisiyeden ziyade ‘kara roman’ tarzında kurgulamıştı romanını. Arka planına Gezi isyanının yerleştiği, başdöndürücü bir tempoda ilerleyen, dilinde ‘sokağın bütün kirlerini’ üzerinde taşıyan ‘Dünyanın Leşleri’ de iyi bir ‘kara’ydı. Dördüncü romanı -yılın polisiyesi ödüllü- ‘Rakun’da ise eğlence ve maceranın öne çıktığı ‘pulp fiction’ tarzını denemişti.
Duman, ‘1918’ serisinin ilk iki romanıyla tarihi polisiyelerin alanına geçiyor. Osmanlı ya da Cumhuriyet’in ilk dönem polisiyelerini hatırlatan ‘1918’ serisi kadın kahramanları nedeniyle Server Bedii’yi getirdi aklıma. Server Bedii’nin 1924-28 yılları arasında kaleme aldığı çok sayıda ‘on paralık roman’ tarzı polisiye hikâyelerinde hayat bulan usta hırsızlar ‘Tilki Leman’ ve ‘Çekirge Zehra’ edebiyat tarihimizin ilk kadın polisiye kahramanlarıydılar. Çok geçmeden, Behlül Dânâ takma adını kullanan İskender Fahrettin Sertelli’nin ‘Şeytan Hadiye’si katıldı aralarına. Ancak bir gelenek yaratmadılar. Ferda ve Miette karakterleri de onların takipçisi değil; ilhamlarını Sherlock Holmes ve Dr.Watson’dan aldıkları söylenebilir. Duman, biraz Sherlock Holmes parodisi yapıyor. Sadece onlar değil, belli ki ilerideki maceralarda daha çok görünürlük kazanacak olan Dr. Kaos da Holmes’un ezeli rakibi Dr. Moriarty esintileri taşıyor.
Canon Doyle’un romanlarında muazzam akıl yürütmelerle muammayı çözümlemek, tehlikelere atılmak, kılık kıyafet değiştirmek Sherlock Holmes’un işiydi, onun maceralarını yazmayı ise naif karakterli arkadaşı Dr. Watson üstleniyordu. ‘1918’ serisinde ise adını Milady koyduğu ahşap mankenle kılıç alıştırmaları yapan, konağın zeminini laboratuvara çeviren, şüphelileri gizli gizli takip eden ve akıl yürütmeleriyle ‘iğne deliğinden Çin’i gören’ Ferda, Sherlock Holmes’un mirasçısı olduğunu kanıtlıyor. Onun maceralarını yazmak ise Dr. Watson kadar naif arkadaşı Miette’in işi.

YAKIŞIKLI BAHRİYELİ NÂZIM HİKMET
Tarihi kişilikler de var hikâyede. Mesela “Serpuşunun altından görünen kısacık, sarıya çalan saçları, üzerinde setresi, içinde beyaz gömleği, papyonu, siyah pantolonu ve siyah potinleriyle bu yakışıklı bahriyeli”, Nâzım Hikmet’ten başkası değil. Ama tadında bırakmış Suat Duman, gerçek şahsiyetlere birinci derece roller vermemiş.
Tarz değişikliğinden, son iki romandaki parodik yaklaşımdan söz ettim ama hangi tarzda yazarsa yazsın, eğlenceyi ne kadar öne çıkarırsa çıkarsın suçu ciddiye alarak yazıyor Duman. Cinayetlerin çözümü, aksiyon ve macera barındırması, tarihi şahsiyetlere yer verilmesi ve kadın dedektif tiplemeleri okumayı kolaylaştıran eğlenceli unsurlar... Buna karşılık suçu asla basit bir oyuna indirgemiyor; Suat Duman polisiyeleri ‘Kim, neden, nasıl yapmış?’ sorularından ziyade suç olgusunun ortaya çıkışını, suçun sorgulanmasını hedefleyen bir anlayışın ürünleri. Ferda’nın suça ilgisi de bu yönde; ‘Dünyayı kötülükten arındıramayabiliriz ama onu daha yaşanabilir bir yer yapabiliriz Miette, dahası buna mecburuz. Dünya bunu kendi kendine yapmanın bir yolunu bulana dek... Her sabah birileri kötü ve yanlış olduğu tartışmasız işler yapmak için kendinde yeni bir enerji buluyorsa, bunun tam tersine ant içmiş insanlar da bulmalı.”
Güzel yazılmış, iyi kurgulanmış, keyifli okumalar vaat eden ‘1918’ serisi, Dr. Kaos’un devreye girmesiyle hiç kuşkusuz daha gerilimli bir atmosfere bürünecek...

1918 - AH DEHŞET, 

Eski zaman polisiyeleri


DEHŞET DEHŞET!

Suat Duman
Alakarga Yayınları, 2020
120 sayfa, 20 TL.


 

 

 

Haberin Devamı

1918 - KALBİM,

Eski zaman polisiyeleri

KİMSESİZ YURDUM
Suat Duman
Alakarga Yayınları, 2020
88 sayfa, 18 TL.

BAKMADAN GEÇME!