Güncelleme Tarihi:
Onur Caymaz hangi kitabını okusam, sözgelimi öykü kitabı, ‘Acaba yalnızca öykü mü yazsa, çok iyi yazıyor!’ diye düşündüğüm, ama o günlerde bir dergide diyelim bir şiirini okuduğumda da, ‘Yoo, haksızlık etmişim, şiiri de çok iyi!’ dediğim bir yazar, şair, ‘huysuz ve iyi’ bir edebiyatçı.
En yeni kitabı ‘Dünya Evi’ni okuyunca da aynı soruyu sordum; ‘Yalnızca şiir mi yazsa Onur Caymaz?’ Böyle böyle iyi yapıtlarını, roman, öykü, deneme, şiir okuyup gideceğiz belli ki. Ne iyi.
Onur Caymaz da kaynaklarını saklamayan, daha da iyisi zaman zaman yazılarıyla da belli eden bir şair. Çok sevdiği Attilâ İlhan’dan gelen güzel bir alışkanlık. Ben de bir kitapta denemek isterim bunu. Onur, ‘Dünya Evi’nin ‘sunu’sunda diyelim yapıyor bunu. Anlatmıyor ama hikâye ediyor. Şiirinin, beşinci kitabının hikâyesi ve onu okura bu ‘sunu’yla, anılarla, yaşanmışlıklarla emanet ediyor. Aynı yazıda sözünü ettiği yazarlar ve şairler, ‘Dünya Evi’ni henüz okumamış olsaydım da, Onur için yazarken hemen aklıma gelen ilk isimler olurdu, oldu: İlhan Berk, Füruzan, Edip Cansever, Orhan Kemal, Afşar Timuçin, Ahmed Arif, Ahmet Erhan, Bedri Rahmi... Bu yazıda adı geçmese de Cemal Süreya, Attilâ İlhan, Oktay Akbal, Selim İleri... Hepsi de Onur Caymaz’ın sevdiği, etkilendiği ve bizim de Onur Caymaz şiirine iyi ki esin kaynağı olmuş dediğimiz isimler.
Her şiir başka şiirlerden, öykülerden olur. Dediğim budur, inancım da budur, hatta güzel olan da budur. Yalnızca onlardan değil, bir de mekânlardan, anılardan, insanlardan, hayvanlardan, doğadan... Mekânın Poetikası. Onur’un şiirinde en çok dikkat çeken bu yer göstermeci tutumdur. İstanbul’un mekânları Bakırköy, Kurtuluş, Feriköy, sonra memleket mekânları. Ki Onur Caymaz’ın belki de sonuna yetiştiği, fakat tadı damağında kalan, anısı şiirlerine taşınan zamanların, yalnızca güzelliğiyle, iyiliğiyle değil, fakat bir daha olmayacaklarının acısıyla özlenen mekânları, zamanlarıdır. Şimdi nostaljisi yapılan, Cem Yılmaz’ın ‘Arif...’ filminde gözyaşı dökerek anımsamamıza yol açtığı eski Yeşilçam filmlerinde yaşayan büyülü zamanlar.
Bir mahalle şiiridir Caymaz’ın yazdığı. Büyüdüğü mahalleyi terk etmeyen abiler, evlenip sonra geri dönen ablalar vardır. Bir de çaresiz gidenler vardır ama aklı, kalbi hep o mahallede, hep o insanlarda, hep o zamanlardadır. Onur’un öyküsü de şiiri de bende bu güzel yurtsamayı uyandırır ve yaşatır hep.‘Dünya Evi’ de, hem adının taşıdığı çiftanlamla hem de şiirleriyle ev içlerinden, kanaryalardan, oto tamircisi babalardan, formaların renklerinden, sokaklara, garlara, yalnızlıklara, kavuşmalara açılıyor: “Bu gülüşü tanıyorum ama annem değil/ biri kapıyor dünyaya açtığım pencereyi” derken de, ‘Unutmabeni sokağı’nda şiir söyleyerek giderken de: “Ötede serin cami, dilersen avluyu dinle/ rüzgârlı yerler hep çocuktur sevinir.”
‘Opera Pasajı’nda’ nefis bir aşk şiiri. Derslerde okutulur mu bilmem ama buluşmalarda okutulmalı, ayrılıklardan saklanmalı: “Seni bana uçuşan pazenler mi renkli bayraklarca/ ey söyle seni bana bunca yıl sonra getiren nedir/ ey sen kimsin, ben kimim, aşk kimdir aramızda.”
‘Dünya Evi’nde, o mahalleden, evden giden çocuğu dünya ve aşklar büyütmüştür haliyle. Önceki şiir kitaplarında öfke ve sevincin uçları arasında gidip gelen şiir de durulmuş, daha hüzünlü bir hal almıştır: “Mutluluk aşılmalı diyordu bilge”. İnsana geçmişi, bugünü ve biraz da geleceği anımsatan şiirlerden. Tabii bazı mevsimlerin, yaşantıların bittiğini de en çok ‘yaz’ duyurur bize. Onur da ‘geçip giden yaza övgü’de, doğrusu, yazın ve şiirin hakkını veriyor: ”Anneler düştüğünü hatırlar babaların/ çocuklar güzelliğini.” Küçük şiirler, ‘ağır şaman’, ‘karanlık bir kış için oteller’, ‘kırk’, ‘kanatlı at destanı’, ‘gümüş dua’, Nar, Lorca, İspanya, Sait Faik, Sait Maden, tanıdıklar ve sevdiklerimizle dokunaklı, güzel, kederli, esefli, hakikatli, samimi, güleryüzlü ve eski fotoğraf albümleri gibi zarif, değerli bir kitap ‘Dünya Evi’: “söylerim hep, seviyorum ikimizi” diyerek... bitmiyor!
DÜNYA EVİ
Onur Caymaz
Kırmızı Kedi, 2019
95 sayfa, 10 TL