Güncelleme Tarihi:
Değerli Handan İnci’yle birlikte, Zeytinburnu Belediyesi’nin bu yılki kültür etkinlikleri arasında, gölgede kalmış, unutulmuş, hakkı yıllar yılı teslim edilmemiş romanlarımızı tanıtmaya, hatırlatmaya çalışıyoruz. İlk roman ‘Fahim Bey ve Biz’di. Bizi dinlemeye gelenler, dilerim yararlanmışlardır. Yayın dünyasını yakından izleyenler ‘Fahim Bey ve Biz’in yeni basımlara ulaşamadığını elbette biliyorlar. Ama bu eşsiz roman geçmişte de hep gölgede kalmış. Abdülhak Şinasi’nin handiyse bütün eserleri gibi.
İkinci romanımız ‘Ayaşlı ve Kiracıları’ olacak, Memduh Şevket Esendal’ın ünlü romanı. ‘Ayaşlı ve Kiracıları’ için Fethi Naci “İlginçliğini koruyan romanlardan” diyor. Tahir Alangu’ysa hem bu eserde hem Esendal’ın öteki metinlerinde hep ‘yapıcı’ tutumu üzerinde durmuş. Necatigil, “temiz bir dille, sadelik, içtenlik ve rahatlıkla edebiyatsız, oyunsuz yazdı” diyor.
Siyasi hayatının gölgelediği bir yazar Esendal. CHP genelsekreteri, milletvekili, yolun başındayken de Bakü, Tahran elçimiz. Ama hep edebiyatın içinde, galiba gizli gizli yaşamış. Esendal’ın toplu eserlerini Bilgi Yayınevi gerçekleştiriyor; hiç de yabana atılamayacak bir verimlilik. (Bilgi Yayınevi’nin kurucusu rahmetli Ahmet Tevfik Küflü koyu bir Esendal hayranıydı; onun hikâyelerini ille anmak ister, her söyleşimizde de anardı.)
Ben ‘Vassaf Bey’ hayranıyım: Esendal’ın yıllar yılı kitaplaşmamış romanı. Yine Küflü’nün isteğiyle kitaplaştığında, ‘Vassaf Bey’, ne yazık ki yeterince değerlendirilmedi. Oysa roman sanatımız için bir doruktu. Öylesi bir iyimserlikle düşünülmüş, kurgulanmış, kaleme alınmıştı ki, en karamsar, kötümser okur bile ‘Vassaf Bey’i okuyunca mutluluk duyacaktır…
Aynı iyimserlik Esendal’ın öykülerinde sık sık karşımıza çıkar. Sürgit şefkat ve sevgi, çoğu kez mutlu son. Ama bazı öykülerinde birdenbire acı, yürek yakıcılık. Örnekse, ‘İlkgençlik Çağına Öyküler’e (Everest Yayınları) aldığım ‘Karısının Kocası’. Sonuna yaklaştıkça sessiz dilsiz acısı daha da yoğunlaşır ve kalakalırsınız. ‘Karısının Kocası’nı televizyon için senaryoya dönüştürmüştüm, rahmetli Yusuf Kurçenli yönetmişti. Senaryoyu yazarken çok kaygılıydım, çünkü bir türlü, ne yaparsam yapayım, öykünün içe işleyiciliğini görselleştiremiyordum.
‘Ayaşlı ve Kiracıları’na gelince, romanı Handan Hanım önerdi. Bir kaygıdır aldı beni, yine o kaygı, bunca yıl ‘Ayaşlı ve Kiracıları’nı yeniden, silbaştan okumamanın kaygısı!
Şimdilerde okuyorum. ‘Vassaf Bey’ dar bir kadroyla yetinir, ‘Ayaşlı ve Kiracıları’nda küçük bir geçit töreni karşımızda. Kadın-erkek bu kiracılarla, Esendal, sanki ‘yeni’ Türkiye’nin panoramasını çizmek istemiş. Bir anlamda yeni Ankara’nın oluşum süreci. Eski Ankara’nın toplumsal ve törel ortamından yeni Ankara’nınkine geçişi yaşayan, küçük, sıradan, çoğu dertli insanlar roman boyunca -başka türlü anlatamayacağım- canlandıkça canlanıyorlar!
Ayaşlı’nın katına yeni kiracılar geliyor, odalardan ayrılanlar oluyor, konuk gelenler de var. Değişik kesimlerden, farklı kültür düzeylerindeki bu insanlar, anlatıcının -ve yazarın- iyimser bakış açısıyla, yarına güvençli, umutlu yol almak istiyorlar.
Tanpınar, büyük bir roman diyor ve ekliyor: “(…) Bu, mütearrız (saldırgan) görünmeden her söylemek istediğini söyleyen realizm (…)” … Tanpınar’ın yaklaşımı açısından da okuyorum ‘Ayaşlı ve Kiracıları’nı. Ve Esendal’ın birçok olumsuz eleştirisini nasıl incelikle, sağduyuyla, hatta hep bağışlayarak dile getirişi karşısında şaşakalıyorum.
Handan İnci iyi ki bu romanı önerdi. Bizim söyleşi dizisini Zeytinburnu Belediyesi’nin kültür-sanat yetkilisi Aykut Ertuğrul önermiş Handan Hanım’a. İkisine de teşekkür ediyorum: Günlerdir beni Esendal’a alıp götürüyorlar…