Güncelleme Tarihi:
“Anlıyorum, diyor. Anlıyor. Kadınlar hep anlar. Amma çok kullanıyorlar bu kelimeyi. Anlıyorum. Seni anlıyorum. Anladım derlerse işler kötü, anladıklarından memnun değiller demek.”
Irmak Zileli’nin yeni romanı 2022’nin son günlerine yetişti: ‘Bende Ölen Sensin’. Kişisel yazın deneyimini her defasında başka bir noktaya taşıyan yazar bu kez de yine okurunu yeni bir dil ve anlatımla karşılıyor.
Erkeklerin dilinden, yaşadıklarından bir kadın hikâyesi kurulabilirse Irmak Zileli bunu kurmayı başarıyor. Hem de cesurca ve çok içeriden. Tamamen başkişisinin erkek olduğu, erkeklerin odağındaki bir dünyanın penceresinden aslında kadınların öyküsünü kuruyor. Romanın ana karakteri Volkan’dır. Volkan, adıyla müsemma, ataerkil bir yapıda yetişen, volkan gibi bir çocuktur. Ailenin akıllı oğlunun, yaramazlıkla geçen çocukluk yılları ardından büyüyüp koca ‘adam’ oluşuna tanıklık ettiğimiz bir roman bu. Beyaz yakalı çevresindeki insanlara, arkadaşlarına, iş hayatına, kadınlara ‘adam’ bir bakışla gelgitlerin biçimlendirdiği bir yaşamdır Volkan’ın hayatı.
Aslında az anlatılan ama çokça konuşulan beyaz yakalının derdini dinleriz kitabı okurken. Onlarca örneğine rastlayacağımız türden, sıradan bir adamdır Volkan. Kadınlarla ilişkisine, seksi algılama biçimine, işe bakışına, aile ilişkisine kadar müthiş bir yüzeysellikle günü geçiren sıradan bir hayat. Roman tam da böyle sıradan bir erkeklik haliyle başlar. Durduk yere bakışına takıldığı adamla girdiği bir kavga sonucunda aldığı darbeler geçmişle bugün arasında bir arafta bırakır Volkan’ı. Ve Volkan geçmişteki yaralarını çağırmaya başlar. Bu yaraları açanların ortak noktası kadın olmalarıdır. Önce annesi, sonra aşkı -belki de tek gerçek ilişkisi- ve onların kaybı. Kayıplar romanın odağındaki belirgin bir metafor. Zaman zaman hafızanın kaybı, anne kaybı, eski sevgilinin kaybı, bir anda karşılaştığı ikizin kaybı, ailenin kaybı, teyzenin kaybı, işin ve dolayısıyla geleceğin kaybı... Tüm bu kayıplar bir yerde kendini bulmanın, kendini aramanın aracına dönüşür. Tam her şeyini kaybettiği bir zamanda para bulmak üzere kısa süreliğine döndüğü baba evinde bulunan mektuplarla annesinin hikâyesini keşfeder. Onda ‘ölen’i aramak üzere çıktığı yolda başka bir kayba rastlar.
Okur, romana başladığında ve devamında neredeyse tüm kurgunun bir terapi odasında geçtiği hissine kapılıyor. Adeta danışanın Volkan olduğu ve okurun da terapiyi yürüttüğü bir seyri var romanın.
Kurgunun odağındaki erkeklik, aslında kadınlığı anlatıyor. Bir erkeğin gözünden ve yaşamından; erkeklerin kadınları algılama biçimlerini, kendi travmalarını kadınlara yansıtmalarını, onlara yaşattıklarını ve acısını çıkardıkları iyileşememe halini anlatıyor... Kadın karakterlerin kadınları anlattığı içeriden hikâyeler yerine dışarıdan bakabilen bir iç yaratıyor yazar. Volkan gibi beyaz yakalı, yüzeysel bir yaşamın kıyısında dolanan, başkalarıyla kıyaslandığında ‘başarılı’ sayılan ve istediğini elde eden erkeklik halini bir ölçüde deşifre ediyor. Bunu yaparken de tipik eril dili tüm kurguya ustalıkla yerleştiriyor, hatta kadın okurlarını rahatsız edecek kadar. Bu açıdan yeni bir soluk getiriyor Irmak Zileli. Başka türlü de anlatılabilen bir düzlem çiziyor.