Güncelleme Tarihi:
Nişantaşı Mim Kemal Öke Caddesi üzerinde 1976 yılından bu yana ağaçlarla çevrili bir vaha bulunmakta. Bu vaha, Rabia Çapa ve Varlık Yalman kardeşler tarafından genç sanatçıları desteklemek için kurulan, galeri ve sanatçı ilişkisini yeniden yorumlayan, ileriki zamanlarda adeta bir şehir efsanesi gibi anlatılacak olan Maçka Sanat Galerisi’nden başka bir yer değil. Canan Tolon, Azade Köker, Osman Dinç, Sarkis gibi sanatçıların ilk sergilerine ev sahipliği yapan Maçka Sanat Galerisi, 40 yıllık serüveninin ardından 2016 yılında kapanma kararı almıştı. Bu karardan beş yıl sonra Rabia Çapa’nın kurumu kızı Didem Çapa’ya devretmesiyle dönüldü.
Galeri, Serhat Kiraz ile Hakan Gündüz’ün ‘zaman’ kavramını sorguladıkları ‘Moment/An’ başlıklı sergiyle kapılarını yeniden sanatseverlere açtı. İnsanoğlunun varoluşunu emek, farkındalık ve mülkiyet gibi kavramlarla araştıran sergi vesilesiyle galerinin duvarlarında mimar Mehmet Konuralp’in kullandığı 10x10 cm’lik ham seramik karolarının da etkisiyle mekân adeta bir harita metod deftere dönüştürülüyor. Böylece izleyici kendini uçsuz bucaksız, zaman ve mekanın çok ötesinde bir noktada buluyor.
İLK KAVRAMSAL SERGİLER
Beş yıllık aranın ardından kapılarını yeniden açan Maçka Sanat Galerisi’nin köklü geçmişini, sanat dünyasına kattıkları ve katacaklarını Didem Çapa’yla konuştuk.
Bir dönemin sanat dünyasına yön veren, galeri ve sanatçı arasındaki ilişkiyi baştan kurgulayan Maçka Sanat Galerisi yeniden kapılarını açıyor. 1976 yılında kurulan galeri, hangi fikirlerin üstüne inşa edilmişti?
BÜYÜK BİR SORUMLULUK
Maçka Sanat açıldığında siz çocuktunuz. Bu yapının altında yetiştiniz, sanatçıları, onların çalışma süreçlerini, sergilerin kurulum aşamasını yakından gözlemleme şansı buldunuz. “Maçka Sanat Galerisi’nin ruhuyla büyüdünüz” diyebiliriz. Yıllar sonra anneniz Rabia Çapa galeriyi size devretti. Bu süreç nasıl evrildi? 2016 yılında kapanan galerinin yeniden açılma serüveni nasıl gerçekleşti?
Maçka Sanat, 2016 yılında kapandı. Arşiv hazırlıkları tamamlandı. ‘Görünmeyene Bakmak’ kitabı yayımlandı. 40. Yıl Yemeği düzenlendi. Bu bizler için hem çok gurur hem de üzüntü verici bir süreçti. Galerinin kapanışının ardından benim yaşadıklarımı başka çocuklar da yaşamalı diye düşünerek 2003 yılında bir grup gönüllü öğretmenle birlikte kurduğumuz Yaratıcı Çocuklar Derneği’nin sergi ve etkinliklerine ve farklı mekânlarda açtığım sergilere devam ederken herkes bana “Annen galeriyi neden sana devretmiyor?” diye soruyordu. Ben bu soruyu anneme hiçbir zaman sormadım. İnsanların düşüncelerine ve kararlarına saygı duymamız gerektiğine inanırım. Aradan geçen beş yılın ardından bir gün sanatçılarla birlikte buluşup konuştuğumuz ortamda “Galeriyi artık kızım yönetecek” dedi. Herkesle bir duyduğum bu kararın bendeki etkisi müthişti. Heyecan ve ardından gelen binlerce düşünce yüzünden günlerce uyuyamadım. Maçka Sanat hem büyük bir miras hem de büyük bir sorumluluktu. Geçmişten gelen sanatçılarla yola devam edersek geleceğin sanatında etkin olmakta zorlanacaktık. Yeni sanatçılarla başlayıp geçmişi yok da sayamazdık. Neler değişecekti? Neler kalmalıydı? Güçlü ve zayıf yönlerimiz neydi? BTüm bunları gözden geçirmek ve yeni sürecin kararlarını vermek epey zamanımızı aldı.
GALERİNİN ZAMANI VE BUGÜN
Galeri, Hakan Gündüz ve Serhat Kiraz’ın ‘An’ başlıklı farklı disiplinlerin bir araya geldiği sergisiyle açılıyor. ‘An’ ayrıca kendi içinde ilginç bir metafor. Yeni dönemin ilk sergi olması bakımından da önemli... Dijital işlerin yer aldığı, izleyiciye bir deneyim alanı sunan bu serginin seçimi açılışla nasıl ilişkilendirilebilir?