Güncelleme Tarihi:
Ne Süleyman’ın kuşdilini biliyor olması ne de Nuh’un Gemisi’nin insandan çok hayvanlarla dolu olması yabana atılacak şeyler. Kutsalda, bilgi durduk yere yer almaz ve açık saklı pek çok sapaklara gönderir insanı. Ashab-ı Kehf’tir mesela en metaforik anlatılardan birisi de. Kıtmir olmaksızın öykünün kilit taşı kendiliğinden düşer. Dahası ilk sanat izlerinin hayvan resimleri olmasını da sadece av/ beslenme ile açıklamak akıl alacak bir yaklaşım değil. Hayvan ile ilgilenmek, onun dil kapısından odalara dalışını gözlemlemek özellikle önemli. Enis Batur’un ‘Zoo’m’da yaptığı da biraz bu.
‘Zoo’m’, isim olarak hayvanı işaretlese de içeriden bir göndermeyle bir objektif eylemi olan yakınlaşmayı, yakından bakmayı da ima ediyor. Belgesellerde, evcilleştirilememiş canlıları, uzaktan, zoomlayarak aktarıyorlar bize. Bu hem bir imkânı hem de doğal olmayan ayrışmayı da beraberinde getiriyor. Evcilleştirme de doğada insanın vahşi taraflarından biri aslında. Bu yolla başka bir canlı, başka bir canlının kontrolüne giriyor. İnsanın, doğada, hayvandan öğrendikleri, onun doğasından kopmadığı yerde mümkün. Batur, ‘örümceğin hünerine, akrebin gururuna, devenin sabrına, eşeğin güzelliğine, karganın zekâsına, atın soyluluğuna’ dikkat çekerken, bu ‘doğa’ kanununa da vurgu yapıyor.
Bütün kültürler gibi bizim kültürümüz de hayvanlarla doludur. Dede Korkut’tan Oğuz Kağan Destanı’na, Ergenekon’dan Keloğlan Masalları’na, türkülere kadar dil orada açığa çıkar. Hz. İbrahim’in ‘koç’u veya Şahmaran az mesele değildir de, yine Enis Batur’un söylediği gibi; “Asri Zamanlar’ın bireyi, duruşunu belirleyen bakışa, kısacası üzerinde yer aldığı odağın gerektirdiği derinliğe kavuşurken arkasına bütün bir değerler bütününü almıştır.” Bunu güncelleyecek ve insanı sürekli bilgi kadar bilinçle donatacak yegâne yöntem sanattır. İşte o zaman, ‘Hemingway ve Bataile’ın boğa güreşlerinde insandaki celladı ve kurbanı okuduğunu’ görebiliriz.
Doğu’yu ve Batı’yı hayvanlar ve onların kültürel kodları üzerinden deşiyor/yokluyor ‘Zoo’m’da Enis Batur. Merkep bahsinde, ‘İnsanoğlu Doğa’nın baş belası mı?’ diye sormaktan kendini alamasa da, insan denilen varlığın yeryüzü serüvenindeki hayvan ‘açılım’larını bir bir örnekliyor. Pire de deve de yerini alırken, Kelile ve Dimne kadar Don Kişot da bağlamına kavuşuyor. Ve beklenen hamlelerinden birini de yapmaktan geri kalmıyor, ‘İnsan’ bahsini açıveriyor. Madem ‘öteden beri, hayvanların insanoğlunun dünyasında tuttuğu yer ve bunun anlam boyutları’ yazarı hep kurcalamıştır. Kurt bu kez içine, insana düşüyor. Onun ‘itleşmesi’, ‘ceylanlaşması’, ‘kaz kafalı’laşıp ‘maymun kılığı’na bürünmesi dile getiriliyor.
Papağan, karga, tavuskuşu, leylek, horoz, kedi kalemine konuk oluyorlar Batur’un. Kırlangıç onun bir şiirinde uçuyor. Gergedan ve eşeği de es geçmesi düşünülemezdi elbette. Sonuçta, Nuh tufanındaki onca hayvan, sadece hayvan sayılamaz, insanın, varlığın sonsuz hallerinden, dönüş/dönüşümlerinden izler de taşırlar. ‘Zoo’m’ meselesi bunlar.
ZOO’M
HARFLERDEN HAYVANAT BAHÇESİ
Enis Batur
Kırmızı Kedi Yayınları, 2017
264 sayfa, 23 TL.