Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Felsefe Kurumu tarafından çok önemli bir kitap yayımlandı: ‘Edebiyat Eserlerini Doğru Değerlendirme Problemi ve İki Çağdaş Düşünür: I. A. Richards ve N. Hartmann’. Bu kitap, Füsun Akatlı’nın, 70’li yıllarda tamamladığı ve savunduğu doktora tezidir. Bu tez, iki bakımdan önemlidir; ilki tarihsel bakımdan, ikincisi ise Akatlı’daki teorik değişimi göstermesi bakımından.
Tarihsel dediğim şu: Eserden hareket eden ve sonuna kadar esere bağlı kalan eleştiri anlayışı, teorik olarak 70’li yılların heyecanıydı. Göstergebilim, bu bağlamda yer alır; Nicolai Hartmann’ın teorisi de... Sanat yapıtının ontolojik yöntemle ele alınmasını dile getirir bu yöntem. İşte Akatlı’nın doktora tezi, Hartmann’ın bu teorisine odaklanır.
Akatlı’nın en önemli kitabı, kuşkusuz ‘Niçin Diyalektik’ti (1980). Bu kitabın ikinci baskısı yapılmadı. Ama bu kitabı oluşturan yazılar, Akatlı’nın başka kitaplarında, sözgelimi ‘Ütopyalar İyidir’ (2021) adlı kitabında yer alır. Akatlı’yı bu kitabından hareketle okumaya başlamak gerekir. Ama yeni yayımlanan doktora tezi, onun bu kitabının öncelidir. ‘Niçin Diyalektik’te yer alan ‘Felsefe Işığında Sanat Yapıtının Değerlendirilmesi’ başlıklı yazısı, onun, doktora tezinin bir özeti olmakla birlikte, bir teorik eklemeyi de içermektedir. Edebiyat yapıtlarının doğru değerlendirilmesi konusunda Lukacs, Fisher, Caudwell gibi isimleri kastederek Marksçı sanat kuramını da Hartmann’ın yanına ekler Akatlı.
Akatlı’nın doktora tezi, bugün yaygın biçimde yaşadığımız ve ‘metin yorumu bataklığı’ dediğim durumdan, bir çıkış yolu imkânı da vermektedir.
Bugün bir metin hakkında, o metni konu edinen yazıların miktarı konusunda nicel bir artışın olduğunu sanırım göz ardı edemeyiz. Birbirinden farklı ideolojik ya da siyasal eğilimlerim web sitelerinde ya da başka sitelerde, siyasal analizlerin yanında, şiiri veya (özellikle) romanı konu edinen yazılara yer verilmektedir. Edebiyat eseri hakkında söz alan, almak isteyen yazının veriminde olağanüstü bir artış söz konusu. Ama bu verimin sonucunda, bu verimle bakışımlı bir düzeyde, bu verimin hakkında söz aldığı edebi yapıtın ayırıcı özelliğini ortaya çıkarıyor oluşundan söz etmek sanırım mümkün değil. Burada sanki yapıtı konu edinen yazı, yapıtın kendisini yutuyor gibi bir durum söz konusu.
Descartes’ın işaret ettiği türden bir sorunun olduğu kanısındayım. Yöntem sorunu, Descartes’ta, bilginin kaynağının ne olduğu sorunuyla birlikte ortaya çıkar. Bilgi yöntemle elde edilir ve insanın bir olayı ya da bir yapıt açıklarken dayandığı kabullerden arınmasını gerektirir. Kabullerle bir yapıta yaklaşmak, yapıtı açıklamak değil, yapıt vasıtasıyla, kabullerin doğrulanmasıdır.
Hartmann, edebiyat eserlerinin doğru değerlendirilmesi konusunda bir yöntem geliştirir. Hartmann’a göre, bir edebiyat eserinin doğru değerlendirilmesinin üç yolu vardır. 1-Eserde ortaya konan değerin araştırılması. Bir eserde ortaya konan değer, o sanat eserinin yaptığı iş, eserle gösterilmek istenen, yani eserin gösterdiği yaşantı imkânıdır. 2- Eserin değerinin araştırılması. “Bir eserin değeri, onun kendi türündeki eserler arasındaki yeridir. Bu yerin saptanması, bir karşılaştırmayı gerektirir.” 3- Eserin değerliliğinin araştırılması. “Eserde ortaya konan değer ve değerlerin tümünün değerinin ne olduğunu saptamak.” Sözgelimi; Külebi’nin ‘İstanbul’ şiiri, (1) iç göç yaşantısını gösterir, (2) benzerlerinden ‘kavun’, ‘kamyon’, ‘Niksar’ vb. kelimeleri ilk defa kullanmasıyla ayrılması, (3) Niksar’daki özgürlüğün değeri vb.
Hartmann, bir eserin ya da bir yazarın kendisinden öncekiler hesaba katılmadan değerlendirilemeyeceğini söyler. Akatlı’nın doktora tezi, bu teoriyi tekrar gündeme getiriyor.