Güncelleme Tarihi:
Tuna Kiremitçi polisiye yazmayı sevdi. ‘Mezun Cinayetleri’ adlı ilk polisiye kitabında okuru, bugüne kadar tanıdığımız dedektiflerden çok farklı bir portre çizen Perihan Abla’yla tanıştıran yazar zaten orada ikinci maceranın müjdesini veriyordu. ‘Perinin Ölümü’ adlı ikinci kitap da nihayet geldi.
Bacılar Bölüğü en yeni elemanını kaybetmenin acısını sürerken Perihan Abla ile acar yardımcısı Ayla bu kez edebiyat dünyasının gizemli dehlizlerinde buluyorlar kendilerini. İntihar gibi görünen bir ölümün peşine düşüyorlar. Ölen kişi yaşı geçkin ama ruhu genç Eva Surkultay. Sona saklamayıp kişisel notumu başında yazıp kitabı anlatmaya devam edeceğim. Surkultay, çok genç yaşta vahim bir trafik kazası nedeniyle aramızdan ayrılan, yazarla aynı lise sıralarını paylaşmış namı diğer Mithat, Gökhan’ın da soyadı. Tuna Kiremitçi yıllar önce aramızdan ayrılan eski dostunu anmak için mi kullandı bu soyadını bilmiyorum ama benim hatırıma hemen Gökhan Surkultay geldi ki tanıyanlar bilir 21 yıllık, kısacık hayatına pek çok macera sığdırmıştı. Bu vesileyle onu anmak istedim.
OLAĞAN ŞÜPHELİLER
Kitaba dönersek... Eva Surkultay aslında yaşarken tanımak isteyeceğiniz bir kahraman. Babası bir savaş suçlusu. Almanya’da büyümüş. Başarısız evliliklerinin ardından Nadir Surkultay’la tanışmış. Onunla evlenip İstanbul’a yerleşmiş. Nadir Surkultay, Türkiye edebiyatının en sıradışı yazarlarından biri. Sadece üç roman yazmış, üçü de Eva’yla evliyken. Eva da onları yabancı dillere tercüme ederek eşinin şöhretine şöhret katmasına yardımcı olmuş. Yıllardır yeni kitabı gelmemesine rağmen kendine ait edebi sesiyle hâlâ popüler Nadir Surkultay. Hatta Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçiyor. Sonra büyük aşkla bağlı olan bu çift boşanmış. Eva, Balat’taki evinde tek başına yaşamaya devam etmiş. Alt katta oturan seks işçisi Sevda ile arkadaş. Bir de arada kendisini ziyarete gelen jigolo Taylan var.
Eva Surkultay’ın kendisini öldürmediği anlaşılınca Perihan Abla ile Ayla araştırmaya başlıyorlar ancak her zamanki gibi engeller çıkıyor önlerine. Çünkü işin içinde emlak mafyası olduğu gibi bu mafyanın gücü çok yukarılara ulaşıyor. Amirleri Hilmi Kuzu davayı onlardan almak isterken kadın olmaları bu kez işe yarıyor. Ölen Alman vatandaşı olduğu için, Almanya soruşturma için bir dedektif yolluyor. Bu dedektif de kadın çıkınca Bacılar Bölüğü yeni transferini da yapmış oluyor ve başlıyorlar hep birlikte iz aramaya.
Olağan şüpheli ilk bakışta emlak mafyası gibi görünüyor. Çünkü bu mafyanın tetikçilerinden biri aynı zamanda bir muhabbet tellalı. Dolayısıyla Sevda ile Taylan da tesadüf eseri girmemişler Eva’nın hayatına. Eva vasiyetinde evini eski eşinin oğlu Nejat Surkultay’a bırakmış. Babası annesini boşayıp Eva ile evlendi diye babasıyla tüm bağını kesen ve uzun zamandır Kıbrıs’ta yaşayan Nejat’a. Ve o Nejat, Eva ölmeden hemen önce İstanbul’a geliyor. Üstelik Eva’nın öldüğü gece nerede olduğu belli değil. Olağan şüpheliler elbette bu kadar değil. Eva’nın sürekli karakalemle resimlerini yaptığı meçhul bir genç var. Elbette Perihan Uygur onun meçhul kalmasına izin vermiyor.
Kitabın en ilginç sorusu ise Nadir Surkultay’ın büyük bir edebiyat dehasıyken neden yazmaya devam etmediği. O noktada işe edebiyat dünyasının en karanlık hikâyeleri karışıyor. Tuna Kiremitçi, karanlık dehlizlere dalıp edebi sırları bir bir aydınlatmaya başlıyor. Ne tesadüftür ki Oya Baydar da kısa süre önce yayımladığı ‘Yazarlarevi Cinayeti’nde benzer bir noktaya işaret ediyordu. Kalemin kılıçtan keskin olduğunu biliyorduk ama kalemi kimin tuttuğunun ortaya çıkmasını engellemek için kimin neler yapabileceğiyle art arda karşılaşmak değişik bir tecrübe oldu.
Yazının başında Tuna Kiremitçi’nin polisiye yazmayı sevdiğini söyledim. Biz de onun polisiyelerini sevdik. Yarattığı kahramanlar öyle merak edilesi ki cinayet örgüsünün yanı sıra onların hayatlarında neler olduğunu öğrenmek için de sabırsızlanıyor okur. Kiremitçi ilk kitaptaki alışkanlığını devam ettiriyor ve zekice kurguların altına sosyal yaraları, toplumsal eleştirileri ve yüksek sesle yapılması gereken tartışmaları yerleştiriyor. Bize de üçüncü kitabı beklemek düşüyor.