Güncelleme Tarihi:
Ebubekir Eroğlu’nun ‘Bentler’i, 66 bölümü içeren bir şiirden oluşuyor. ‘Bentler’deki kimi parçalar (söz gelimi 4, 5, 6, 15, 29, 30, 31, 40, 57 numaralı bölümler), dere ve suyun hallerinin betimlenmesi bakımından, ‘İçkale’nin ara bölümleri izlenimi verse de, bu toplamdaki şiirleri, ‘İçkale’den ayıran en önemli fark, Eroğlu’nun daha önceki şiirlerinde oldukça belirsiz bir konumda yer alan bir ‘biz’ düşüncesinin (‘biz düşüncesi’ diyorum, henüz ‘biz kimliği’ demek zor) belirginleşmesi, dirimselliğinin betimlenmesi biçiminde açığa çıkması denilebilir. ‘Bentler’i oluşturan toplamın, özellikle 8-14, 16, 17, 19-27, 39, 41, 66 numaralı şiirler, sözünü ettiğim bu dirimselliğin gerek varlıksal gerekse düşünsel olarak irdelendiği şiiri oluşturuyor. Dirimsellik ifadesiyle işaret ettiğim, dirilme, diriliş haline gelme, bu dirilme ve diriliş halinde olma durumudur. Diriliş ifadesi bir varlık durumundan çok bir fikri dile getirir. ‘Bentler’de söz konusu olanı diriliş dirimselliği olarak adlandırmak gerekir. Diriliş dirimselliği kavramı, kuşkusuz Sezai Karakoç’un, ‘diriliş’ düşüncesini çağrıştırmakta. Kuşkusuz diriliş düşüncesinin babasıdır Karakoç. Ama diriliş, Karakoç’ta bir fikir, bir düşünce olarak vücut bulur, belki poetik bir teori olarak da ama fiili bir poetika olarak değil. Kaldı ki Karakoç’un şiiri, bir diriliş durumunun değil, tam tersine bir yıkım durumunun ve belki yıkım durumunda dirilişi umut etmenin şiiridir.
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin ana çizgisinin son büyük tematik ve problematik keşfi, yıkım toprağına ayak basmış olması idi. Nâzım Hikmet’ten Ahmet Oktay’a, Karakoç’tan Cemal Süreya’ya, II Dünya Savaşı sonrası döneminin ana ruh halidir bu. Ebubekir Eroğlu’nun ‘Bentler’ini, bu yıkım düşüncesinden sıyrılmanın, yıkımı bir son olarak değil de belki bir olağan evre olarak okumak gerektiği anlayışının şiiri olarak görmek gerekir. Bu nedenle ihtiyatlılık talebi, bu şiirlerin bir başka düşünselliğini dile getiriyor.
Modern Türk şiiri, yüzyılın başından beri, bir karşıtlık diyalektiği içinde, bir poetik mücadeleler tarihi biçiminde gelişim gösterir. Bu karşıtlık diyalektiği de, Türk şiirinin modernliğinin özelliklerinden biri olagelmiştir. Memleket şairleri ile ‘40 Kuşağı’ şairleri arasındaki karşıtlık gibi, İkinci Yeni ile Toplumcu şiir arasındaki karşıtlık gibi. Bence bugün yazılan şiiri, yıkım ile diriliş dirimselliği düşünceleri arasındaki karşıtlık oluşturuyor. İşte, ‘Bentler’, tam da bu yıkım-diriliş dirimselliği karşıtlığı diyalektiğine dönem oluşturuyor.
Ebubekir Eroğlu, verimliliğinin doruğunda. Eroğlu için, bir gençlik dönemi şairi değil, bir olgunluk dönemi şairi demek gerekir. Şair, ‘Bentler’le birlikte bir yol ağzına da gelmiş bulunuyor. Bu şiir, bundan sonraki evresinde, bir ‘biz kimliğine’ doğru mu ilerleyecek, yani ideolojik kulvara mı evrilecek, yoksa düşünsel kazı devam mı edecek? ‘Bentler’in 65 numaralı şiiri, yeni bir vaat içeriyor gibi.
Haftanın Önerisi:
1. Marksizm Sözlüğü: Hazırlayanlar: Gerard Bensoussan, Georges Labica Çev. Volkan Yalçıntoklu, Yordam Kitap. Bu kitap kolektif bir çalışma, her madde ayrı bir yazar tarafından kaleme alınmış. Marksist olmayan okurlar için özellikle öneririm.
2. Fars Mitoloji Sözlüğü: Prof. Nimet Yıldırım, Kabalcı Yayıncılık. Nimet Yıldırım, son yılların sürprizidir. İran edebiyatı hakkında bir kaynakça oluşturuyor. Bu sözlük bir çeviri değil, bu konuda ‘ülkemizde yapılmış ilk çalışma’.