Güncelleme Tarihi:
Magdalena Hai’nin açgözlülük ve doyumsuzluk üzerine kaleme aldığı ‘Gur Gur Göbekli Kedi’ modern bir masal olmasının yanı sıra yediden yetmişe tüm okurlara hitap ediyor. Çocukların keyifle, özümseyerek okuyacaklarına şüphe yok ama çıkarılacak ders belki de en çok yetişkinlere, çünkü bahsettiği açgözlülük pek sıradan değil.
Hiçbir şekilde tatmin olmayan, hayalleri, duyguları, düşünceleri bile yiyen, giderek tüm dünyayı yok olmanın eşiğine getiren, insanı içten içe kemiren devasa boyutta bir açgözlülük bu. Zira karnı durmaksızın guruldayan göbekli kedi de tıpkı açlığı gibi gittikçe daha da büyüyen devasa boyutlara sahip. Karnının gurultusuna sığınıp önüne çıkan ne varsa; hayvanları, insanları, ormanları, yolları, köyleri, yıldızları yiyor, nehirleri, denizleri, okyanusları içiyor. Giderek içinde yaşadığı dünyayı yok ettiğinin farkında bile değil. Dünyayla birlikte kendi sonunu hazırladığının da elbette.
Kendinden, kendi açlığından başka her şeye kör sağır olunca duyguların da bir önemi kalmıyor haliyle. Dolayısıyla kedi de bir süre önce tanıştığı ve birlikte zaman geçirirken ısınıp sevmeye başladığı küçük kızı, akşama kadar yemek bulamazsa mideye indirmeye kararlı. Kedi ve küçük kız bu anlaşma sonucu birlikte dünyayı gezmeye başlıyorlar ve gezdikçe doymak bilmezliğin dünyayı ne hale getirdiğini görüyor küçük kız. Kedininse bahanesi hazır: “Gur gur göbeğim beni mecbur bıraktı. Arkadaşım bile olsan seni de yemek zorundayım.”
Kedinin giderek dönüştüğü canavar, her geçen gün daha da vahşileşen kapitalizmi ve onun pençesinde kıvranan dünyayı getiriyor akıllara. Hiçbir şey dışında kalamıyor bunun; insanlar, hayvanlar, doğa, bilim, sanat, iyiye dair ne varsa can çekişiyor ve gittikçe karanlığa gömülüyor. Teemu Juhani’nin karakalem çizimlerinden özellikle biri ön plana çıkarıyor bu duyguyu. Küçük kızın kedinin midesine doğru indiği, günler geceler süren yolculuğu incecik bir ışığın sızdığı simsiyah iki sayfayla anlatıyor Juhani. Sonraki sayfalarda, kedinin midesinde kuşların, ağaçların, ayıların, balinaların, Ay’ın, evlerin, insanların, korsan gemilerinin karman çorman, birbirlerine girdiğini görüyoruz. Hâkim duygu her şeyin solmakta olduğu. Kedi bir mezarlık gibi ne bulursa karnına gömüyor ama yine de doymuyor.
Kont Albertus Sepeteus Eknobat Obur’la da işte burada tanışıyor küçük kız. Oraların başkomutanı, bir numaralı adamı ve açgözlülüğün ta kendisi Kont Obur. Küçük kız tanışır tanışmaz anlıyor kedinin içini sürekli kemirip her şeyi yemeye ikna edenin o olduğunu ve ne pahasına olursa olsun mücadele etmeye karar veriyor.
Aslında kedi bir kussa kendisi de dünya da kurtulacak ama o kadar korkuyor ki aç kalmaktan. Küçük kızın kediye verdiği cevap sadece kitabın değil, tüm dünyayı solduran sistemin de özeti: “Aç kalırsan da kalırsın! Hiç kimse tek başına bütün dünyayı yememeli, bu hiç adil değil.”
GUR GUR GÖBEKLİ KEDİ
Magdalena Hai
Resimleyen: Teemu Juhani
Çeviren: Ezgi Özdil
Doğan Çocuk, 2023
48 sayfa.