Güncelleme Tarihi:
Savaşlar, ekonomik sorunlar, sınıflar arasındaki çelişkiler, feodal bir toplumdaki modernleşmenin yan etkileri, yeni siyasal sistem arayışları, yeni fikir akımları, 19’uncu yüzyıl Rusya’sının en karmaşık, en çalkantılı dönemini yaratırken, edebiyatta da altın çağına zemin oluşturur. 19’uncu yüzyıl Rus yazarlarını bu kadar ayırt edici kılan, dönemin özel koşulları, bazı yazarların olağanüstü yetenekleri, ayrıca insanı anlatmada ortaya koydukları güç ve doğruluk ile başvurdukları gerçekçilik ve yalınlıktır. Onların yarattıkları karakterler hâlâ yeryüzünde yaşayan bizler için hemen yanı başımızdaki varoluşlar olarak ‘ölümsüzler’. Şimdi Vladimir Korolenko’nun Türkçeye ilk kez çevrilen ‘Kör Müzisyen’i Pyotr Popelski’yle de tanışmış olduk. Yani Raskolnikov, Anna Karenina, Oblomov gibi pek çok ‘ölümsüz’ün yanında yer alan ‘Kör Müzisyen’le.
Altın çağın son temsilcilerinden yazar, gazeteci, sosyal adaletsizlik ve zulme karşı duran insan hakları aktivisti ve hümanist Vladimir Korolenko’nun (1853-1921) ‘Kör Müzisyen’i, Sibirya’daki sürgün deneyimine dayanan çok sayıda kısa öyküsü de bulunan yazarın başyapıtı. 1886 yılında yayımlanan eserde Korolenko insan hayatında, sanatın, aşkın ve insanın alacağı iyi eğitimin onu kendisinin bile tahayyül edemeyeceği seviyeye getireceğini ortaya koyuyor.
Roman, Rus İmparatorluğu’nun güneybatı bölgesinde yer alan Ukrayna’da, gecenin ölü sessizliği içinde yeni doğan bir bebeğin ‘hafif sesli, acıklı’ ağlamasıyla açılıyor. Pyotr’un kör doğduğu anlaşılınca zengin toprak sahibi anne ve babası için bu bir yıkım oluyor. Eski kabadayı ve savaş gazisi dayısı Maksim ise Pyotr’un eğitimini üstleniyor. Acemi eğitmen, “Bir süredir fizyoloji, psikoloji ve pedagoji üzerine kitaplar okuyordu ve her zamanki enerjisiyle, bir çocuğun ruhunun gizemleri, yetişmesi ve büyümesi konusunda bilimsel ne varsa öğrenmeye koyuldu”. Pyotr büyüdükçe keskin bir kulağa ve yüksek bir koku alma becerisine sahip oluyor. Korolenko işte tam bu noktada Pyotr’un çevresindeki dünyayla arasında benzersiz bir ilişki kurmasının yanı sıra insanlarla etkileşimi, tutumları ve algılarının araştırmasına giriyor. Aslında Korolenko insanın ulaşılmaz olan her şeye olan özlemini inceliyor romanında. Önce bir çoban kavalı ve ardından annesinin piyanosundan gelen seslerle birlikte Pyotr, dünyanın özünü diğer duyuları aracılığıyla yakalamayı öğreniyor. Müziği dinlerken ya da yaparken elleri, zihninde şekil, form ve renk imgelerini yaratıyor.
RUHSAL KÖRLÜK
‘Kör Müzisyen’ ailenin desteğinin, sevginin, aşkın ve ilginin zorluklarla başa çıkma konusunda nasıl yardımcı olduğunun, kırılmanıza ve tüm dünyaya kızmanıza izin vermeyeceğinin hikâyesi... Korolenko Ruslara has sert üslubunu da kullanarak yarattığı inandırıcılıkla fiziksel körlüğün ruhsal körlük kadar korkunç olmadığını kanıtlıyor. Pyotr’un belki de doğduğu ilk andan itibaren başlayan görme çabası, Rus topraklarındaki gerçek ıstırap, güçsüzlük ve yoksullukla tanıştığı zaman sonuca varıyor. İçindeki ışığı görebiliyor. Viktor Hugo’nun ölüm döşeğinde söylediği ‘Karanlık bir ışık görüyorum’ sözünün vücut bulmuş hali oluyor.
Gerçek Rus klasiklerinin temel özelliği, tabiatın insanlara verdiklerinden sonra insanın yaşadığı zihinsel ıstırabın kusursuz bir tanımını yapabilmesidir. ‘Kör Müzisyen’ bunun en iyi örneklerinden biri. Bu dokunaklı hikâyede Korolenko, Pyotr’u Rusya’nın en uygun ve en bildiği yerine yerleştiriyor. 19’uncu yüzyılın ikinci yarında Rusya’daki sosyal hayat hakkında fikir de veren eserde, Korolenko anlatısıyla okuyucusunun gözleri olmayı başarıyor. Okuyucuya ise satırlarda göz gezdirerek bir dünya klasiği okumanın hazzını yaşamak kalıyor.