Güncelleme Tarihi:
‘Yeniden Bir Yaşında’ (Litsu) ve ‘Resim Yapma Delisi İhtiyar Adam’ (Gakyo Rojin Manji) da dahil olmak üzere yaşamı boyunca otuzdan fazla isim kullanan, bizim bildiğimiz ismiyle, Katsushika Hokusai.
“Tanrı bana sadece beş yıl daha verirse belki gerçek bir ressam olabilirim.” Doksan yaşına merdiven dayamışken söylediği bu söz ölümünden hemen önce bile nasıl sanat aşkıyla dolu olduğunu anlatmaya yetiyor.
Kovalarca mürekkep ve süpürgelerle yaptığı keşiş resminin tamamı ancak yüksek çatılardan bakıldığında görülebilirken bir pirinç tanesi üzerine yaptığı serçeler görenleri hayran bırakıyordu. Eserleri bir zamanlar iki kâse pirince satılırken bugün dünyanın dört bir yanındaki sanatçılara ilham veriyor.
Sanat tarihçi Susie Hodge, ‘dünyayı bir dalgada gören’ sanatçıyı en önemli eserleri ve Kim Ekdahl’ın illüstrasyonları eşliğinde anlatıyor. ‘Sanatçının Gördükleri’ serisinin dört kitabından biri olan Hokusai ile sanatçının nasıl bir hayat yaşadığını ve kendine has tarzını hangi aşamalardan geçerek oluşturduğunu öğrenirken uzak ülkelere seyahatlere çıkıyor, büyüleyici baskı resimleri ve mangalarıyla tanışıyor, Kutsal Dağ’ı seyre dalıyoruz.
Hokusai’nin Fuji Dağı’yla olan sihirli ilişkisini doğanın ilham verici gücünü vurgulayarak anlatan Susie Hodge, ‘Büyük Dalga’yı da tüm detayları ve Ying Yang bağlantısıyla çözümlüyor. Sanatçının seçme eserlerinden örneklerle hazırlanan tarih cetveli bölümü ise tarifsiz bir seyir keyfi sunuyor.
Yetmiş yılı aşan sanat hayatında yeni şeyler deneme iştahını bir an olsun kaybetmeyen Hokusai sırf bu yönüyle bile, resme ilgisi olan olmayan herkese, yaşama ilhamı veriyor. Hokusai ile dünyayı dev bir dalganın içinden izlerken serinin diğer kitaplarında Van Gogh’un ruhundan renklere, Georgia O’Keeffe’in gözlerinden çiçeklere bakıyor, Faith Ringgold’un desenleriyle sanatın bambaşka yönlerini keşfediyoruz.
Cesaret dolu bir büyüme hikâyesi
‘Dedemin Adası’, ‘Yalnız Balina’, ‘Büyükannem ve Minik Kuş’ gibi kitaplarıyla sevilen illüstratör yazar Benji Davis bu defa özgüven ve cesaret dolu bir büyüme hikâyesi anlatıyor. “En büyük öyküler bazen en küçük başlangıçların devamıdır” diyen Davis, İricik adındaki iribaşın dönüşümünü rengarenk bir şölene dönüştürürken yalnızlık ve korku gibi duyguların doğallığını vurgulamayı da unutmuyor.
İricik, yaşadığı göldeki iribaşların en küçüğü. O kadar küçük ki diğerlerine yetişmek için kuyruğunu diğerlerinin iki katı hızlı çırpması gerekiyor. Geride kalırsa büyük, kocaman, obur balık Hombul Hobul onu yakalayabilir. İricik önceleri onun gerçek olmadığına inansa da aydınlıkta yüzmek, karanlık çökünce saklanmak gibi tedbirler almayı öğreniyor zamanla. Bu arada diğer iribaşlar gün geçtikçe büyüyüp gölden uzaklaşıyorlar. İribaşların sayısı gün geçtikçe azalırken İricik kardeşlerinin Hombul Hobul’a yem olduklarını düşünmekten kendini alamıyor. Ta ki bir gün obur balıkla karşılaşıp ne kadar küçük olursa olun kocaman adımlar atabileceğini anladığı ana kadar.