Güncelleme Tarihi:
Yazarlık serüveniniz nasıl başladı?
İlkokuldayken okul kütüphanesinden aldığım bir öykü kitabı vardı. Kitabın içerisindeki öykülere bayılmıştım ve öyküler yardımıyla işlenen konular beni çok etkileşmişti. İstemeye istemeye kitabı kütüphaneye geri bıraktığımı hatırlıyorum. Bir daha da o kitabı hiç bulamadım. Kitabın adını da hatırlayamadığım için yenisini de alamamıştım. Belki üzerinden yirmi sene geçti ama arada hala ‘’Neydi o kitabın adı acaba?’’ diye düşünüyorum. İşte yazının ne kadar güçlü olabileceğini ilk o zaman fark ettim. Yazmak ilk o zaman kalbime düştü.
Çocuklar için yazmayı tercih etme sebebiniz nedir?
Yazmak ve özgürlük bence iç içe geçmiş kavramlar. Yazarken yapamayacağınız bir şey yokmuş gibi geliyor. Çocuklar için yazdığınızda tüm çerçeveler, sınırlar kalkıyor. Yazdıklarınızın büyüsünü, gerçekliğini sorgulamadan sizinle paylaşmaya hazır okurlarınız oluyor. Oysa ki, yetişkinler için yazarken, gerçeklik duygusunu kaybetmemek adına her zaman belirli sınırlar içinde hareket ediyorsunuz. O nedenle, çocuklar için yazmak sanırım benim için daha keyifli. Size verdiği sonsuz özgürlük duygusu. Sanırım beni çocuk edebiyatına çeken bu oldu.
Bu süreçte Gülten Dayıoğlu ilkgençlik romanı ödülüne layık görüldünüz. Bunun yazma deneyiminize nasıl bir katkısı oldu?
Bu kadar önemli ve değerli bir ödülü, edebiyat alanında uzman, duayen insanlardan oluşan bir jürinin elinden almak gerçekten onur vericiydi. Yaptığımız işler çoğunlukla bize güzel gelir. Ama başkalarının da yaptığınız o işi takdir ettiğini, beğendiğini bilmeden her zaman içinizde bir şüphe olur. Bu yarışmanın bana en büyük katkısı, doğru yolda olduğumu hissettirmesi oldu.
“Bir de Onlardan Dinleyin” serisinin ilk kitabı bu elimizdeki. Bu seri fikri nasıl ortaya çıktı?
Küresel ısınma, depremler, tsunamiler ve bunlar gibi daha birçok yıkıcı doğa olayı maalesef artık dünyamızın bir gerçeği. Herkesin elinden geldiği ölçüde dünyamız için bir şeyler yapması gerektiğine inanıyorum. Benim elimde de gelecek nesillere dokunma ve onları bu konuda erken yaşta bilinçlendirme imkanı vardı. Ama gayem bu bilinci yerleştirirken, onları korkutmadan veya üzmeden bunu başarabilmekti. Bunun da en iyi yolunun bu olayları hayvanların ağzından anlatmak olduğunu düşündüm.
Bundan önceki seri Portakal Sokağı Çocukları ile de icatlar ve tarihimizin ünlü kahramanları ile çocukları tanıştırıyordunuz. Her iki serinin de ortak amacı ne?
Çocuklar için yazmaya karar verdiğimde, aslında iki amacım vardı. İlki olabildiğince eğlenceli, heyecanlı ve onları daha çok kitap okumaları için şevklendirecek sürükleyici kitaplar yazmaktı. Bir gün bir çocuğun gelip size, ‘’Okumayı sizin kitaplarınız sayesinde sevdim.’’ demesinden daha tatmin edici bir duygu var mıdır? Diğer amacım ise didaktik olmadan, önem verdiğim değerleri başkalarıyla da paylaşabilmekti. Gelecekte nasıl bir dünya hayal ediyorsam, o dünyada nasıl yetişkinlerin olmasını hayal ediyorsam sanırım ister istemez buna yönelik kitaplar ortaya çıkarıyorum.
Serinin devamında bizi nasıl maceralar bekliyor, biraz ipucu verebilir misiniz?
Serinin devamında, yine hayvan hikayeleri olacak. Başka hayvanların ağzından onların doğal ortamlarındaki sıkıntıları, hayatlarını tehdit eden farklı doğa olaylarını işleyeceğiz. Çocuklarımızın içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden haberdar olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bizden sonra dünya onlara kalacak. Onlar da güncel olaylara dair fikir sahibi olmalılar ki, dünyamızın geleceğiyle ilgili hepimizin bir umudu olsun.