Güncelleme Tarihi:
Romanı Washington Post’ta değerlendiren Ron Charles, kitabın bugünün meselelerine dair isabetli kesişmeler kurguladığını, handiyse geleceği görebildiğine dikkat çekiyor: “Cinsel taciz, İslami terör, dindar ve seküler kesim arasındaki yükselen tansiyon, zengin ve fakir arasında gittikçe büyüyen uçurum… Hepsi Havva’nın Üç Kızı’nın sayfalarında kendine yer buluyor. Bu hiper-ilişkiler Elif Şafak’ın memleketi Türkiye ve dünya genelinde bu kadar popüler olmasının sebeplerinden de biri.”
‘Post-gazette.com’dan Julie Hakim Azzam ise değerlendirmesinde elinden bırakamadan okuduğu romanı yer yer Peri ve Azur’a öfkelenip yere fırlattığını “itiraf ediyor”. Azzam, romanın ABD’de son aylarda gündemde olan, kadınların kitlesel olarak erkeklerin cinsel tacizini ifşa ettikleri #MeToo hareketiyle denk düştüğüne dikkat çekiyor: “Elif Şafak’ın 10’uncu romanı ‘Havva’nın Üç Kızı’nı tam da bu özel dönemde (#MeToo hareketini kast ederek) okumak heyecan verici, yer yer çileden çıkaran bir deneyim. Romanın merkezinde yer alan Oxford Profesörü Azur öğrencileriyle ilişkiye giriyor, tacizde bulunuyor.”
İSTANBUL TRAFİĞİNİ BİLE HİSSETTİRİYOR
‘Seattle Pi’de Adriana Delgado imzasıyla yayımlanan değerlendirmede, romanın okura Türk toplumu ve Türk insanlarına geniş bir bakış atma fırsatı sunduğundan bahsediyor. Yazı, yer yer ağır aktığı eleştirisinde bulunduğu kitabın; özellikle dinin anlamı ve hayatın farklı yönlerine nasıl temas ettiğine dair derin bir gözlem yapmayı başardığına dikkat çekiyor. Delgado ayrıca Şafak’ın İstanbul ve Türkiye tasvirlerinin; okurun trafikteki korna seslerini duyacak, akşam yemeğinde servis edilen yemeklerin kokusunu ya da gasp edildiği esnada Peri’nin korkusunu hissedecek kadar canlı olduğunun altını çiziyor. ‘seattletimes.com’da Agnes Torres Al-Shibibi ise Havva’nın Üç Kızı, romanın Müslüman baş karakterinin hayatının belirleyici anlarını yavaş yavaş açıklığa kavuşturuyor ve kaçırmak istemeyeceğiniz bir akşam yemeği davetiyle zirveye ulaşıyor” diyor.
Financial Times’tan Hester Lacey ile konuşan Elif Şafak, Lacey’ın 'Çağımızın en büyük sorunu ne sizce?' sorusuna, “En büyüklerinden biri, benim hizipçilik olarak tanımladığım durum: Hatalı bir öğreti olarak hepimizin kendi gruplarına ait olduğu, bize benzeyenlerle çevrilirsek daha güvende olacağımız düşünülüyor. Bunu çok tehlikeli buluyorum. Bu; milliyetçiliğin, zenofobinin ve köktendinciliğin yolunu açıyor” yanıtını veriyor. Amerikan ulusal radyosu NPR’de de Steve Inskeep’in sorularını yanıtlayan Şafak, Inskeep’in “Kitabınızın bir yerinde Türkiye’yi sürekli değişim içinde olan bir nehre benzetiyorsunuz. Su yükselebilir, alçalabilir, sele ya da kuraklığa yakalanabilirsiniz. Her şey olabilir…” sözlerinin üzerine şunları söylüyor: “Evet. Ve bu çok yorucu bir duygu. (…) Türkiye çok kutuplaşmış, acı bir şekilde politize olmuş bir ülke. Ülkeler otoriterleştikçe, geriye gittikçe, milliyetçiliğe, izolasyonizme ya da