Dumanlı ve underground bir eski İstanbul hikâyesi

Güncelleme Tarihi:

Dumanlı ve underground bir eski İstanbul hikâyesi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2018 16:31

Ogan Güner’in ‘Hercümerç’ adlı ilk romanı, tarihin en civcivli dönemlerinden birinde, 20. yüzyılın başında İstanbul’da geçiyor. Dönemin siyasi atmosferi arkada belli belirsiz akarken, gizemli komiser Hayri’nin ve etrafındakilerin başından geçenler okuyucuyu içine çekiyor.

Haberin Devamı

Hercümerç tarihle kurmacanın, gerçekle hayalin iç içe geçtiği bir eser. 1918 yılında ‘üç paşanın yurtdışına kaçtığı’ gün başlayan roman kısa süreli gidiş gelişlerle yaklaşık 20 yıllık bir döneme yayılıyor. Fonda Birinci Cihan Savaşı, İstanbul’un işgali gibi tarihsel dönemeçler yer alırken şehrin eğlence ve kültür hayatı, Pera ve Galata sokakları, caz kulüpleri, monden partileri, izbe mahallelerdeki afyon evleri hatta Baklahorani (Apukurya Karnavalı) gibi bir dönemin geleneksel kültürel hadiseleri ayrıntılı ve zengin biçimde tasavvur ediliyor.

FEMİNİST BİR MECMUA: DEVR-İ KADIN
Kitabın başkarakteri Hayri, Avusturyalı zengin bir tüccarın yardımcısı olarak Avrupa şehirlerini gezip lisan ve kültür edinmiş, İstanbul 2. Şube’de görev yapan komiserdir. Eski düzenle yeni düzen arasında kalmış, her şey altüst olurken koltuğunu ve iktidarını korumaktan başka gayesi olmayan Polis Umum Müdürü Esad Paşa’nın kızı Asude ile nişanlıdır. İstanbul cemiyet ve bürokrasi hayatının önemli ailelerinden Vodinalıların kızı Asude, hicvi, zekâsı, güzelliği ve teklifsiz tavırları ile dikkat çekmektedir. Asude, dönemin modernleşme modasına uymaya çalışan ama muhafazakâr düşüncelerinden sıyrılamayan, dahil olduğu zümrenin fertleri ile de kavga halindedir. İki arkadaşı ile ‘Devr-i Kadın’ isimli bir mecmua çıkaran Asude, tarih ilerlediği esnada tarih yazarken bir yandan Hayri ile geleneksel-dışı bir ilişki sürdürmektedir. Güner, ‘Devr-i Kadın’ ile İkinci Meşrutiyet sonrası yükselen kadın hareketine dikkat çekerken, Asude ve arkadaşlarının bu yeni toplumun saflaşmalarını çözümlemeleri ve kadınlık bilincini yeniden keşifleri ile ilginç bir kadın hikâyesine de tanıklık ediyoruz.
Hayri bir gün, kendisine çok güvenen müdürü Ziya Bey ile konuşup gizli bir görev süsü vererek kurumdan ayrılır. Kulağı delikliği, iş bitiriciliği, sakinliği ile tanınan Hayri, güvenlik tesis etmek ve suçluları adalete teslim etmekle görevli bir komiser iken başka bir dünyadan içeri adım atar. Artık yarı Rus yarı Alman Marksist komplo teorisyeni Parvus için çalışmaya başlar. O sırada Sovyet Rusya’dan kaçan Marişka ile de paralel bir aşk yaşamaktadır. Hayri, istihbarat almak için sıkça uğradığı Hristo’nun meyhanesinden tanıdığı kendi halinde tiplerle bir gizli cemiyet kurmaya karar verir ve İstanbul’un altını üstüne getirmeye hazırlanır. Kendi halindeki Yakup, hiddetli konuşması ve heyecanıyla örgütün en acar kişisi Tahir, Mahsusacıların elinden zor kurtulmuş Taşnak çeteci Karabet, eski İttihatçı ve silahşor olma sevdalısı Halit, yarı Rum yarı Türk külhanbeyi özentisi Tek Göz ve yedi yıl cephede çarpıştıktan sonra her şeyini kaybetmiş bir asker eskisi olan Mustafa...
O sırada okuyucu, farklı sosyal tabakalar arasında gidip gelirken bolca morfin, eroin ve afyonla zenginleştirdiği muhayyilesinde gezintilere çıkan Hayri’nin bulanık zihniyle karşı karşıya kalır. Güner, kakofoninin ortasındaki Hayri’nin buğulu ve şölensel dünyasını aktarırken dönemin İstanbul’u, kabadayılar, ayyaşlar, Avrupa görmüş mondenler, düvel-i muazzama ajanları, Bolşevikler, Rus ihtilalinden kaçanlar sızar hikâyeye.
Çok dilli, çok kültürlü, çok milletli, çok devletli, çok karışık bir roman bu! Tıpkı dönemin İstanbul’u gibi... “Ve istikbal ancak hercümerç içinde tasavvur edilebilir.”

HERCÜMERÇ

Dumanlı ve underground bir eski İstanbul hikâyesi

Ogan Güner
Bilim ve Gelecek Yayınları, 2017
384 sayfa, 29 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!