Güncelleme Tarihi:
‘Savaş Atı’, ‘Balinalar Geldiğinde’ ve ‘Kayıp Zamanlar’ gibi sinemaya da uyarlanan ödüllü romanların yazarı Michael Morpurgo’nun edebiyatında savaşın toplumlar üzerindeki etkileri ayrı bir yer tutuyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bombardıman altındaki İngiltere’de doğmuş olan Morpurgo, çocuk ve gençlere hayatın zorluklarını anlatmaya büyük önem veriyor, onlara dünyada kötülük yokmuş gibi davranmanın anlamsızlığını her fırsatta vurguluyor.
Zorlu konuları çocukları umutsuzluğa düşürmeden, sıradışı hikâyeler ve dinamik kurgularla anlatmadaki ustalığını kanıtlamış olan yazar, bu kez Afganistan’da başlayıp İran, Türkiye ve Fransa üzerinden İngiltere’ye uzanan soluk soluğa bir göç yolculuğuyla çıkıyor karşımıza.
Emin ve annesi Afganistan’daki Taliban zulmünden kaçıp İngiltere’ye sığınmak istiyor. Ama bu ucunda ışık olmayan, engellerle dolu karanlık bir tünelde ilerlemek kadar zor; umut tacirleri, hastalık, açlık, susuzluk, yakalanma riski her an pusuda bekliyor.
Bizler bu inanılmaz yolculuğu ve akabinde olanları altı yıl sonra Emin, arkadaşı Matt ve Matt’in büyükbabasının ağzından dinliyoruz. Okurlar hikâyeye dahil olduğunda Emin ve annesi İngiltere’de yeni bir hayat kurmuş, yaralarını sarmaya başlamış, mülteci olmanın zorluklarını da nispeten aşmış durumdalar. Ancak her şey iyi kötü yolunda gidiyor derken İngiltere devleti anne-oğulu sınır dışı etmeye karar veriyor ve göçmenlerin gözaltında tutulduğu Yarl’s Wood’a gönderiyor. Torunu Matt’in ısrarlarına dayanamayan büyükbaba, Emin’i orada ziyaret ederek tüm hikâyeyi ondan dinliyor.
Gelelim kitaba ismini veren Gölge’ye. Morpurgo’nun romanının ilham kaynaklarından biri, 2001’de açılan Yarl’s Wood gözaltı merkezinde kötü koşullar altında tutulan çocuklarla ilgili haberler, protesto gösterileri ve açlık grevleri. Diğeriyse bir pusu sırasında ortadan kaybolup aylar sonra ortaya çıkan Sabi adındaki bomba arama köpeğiyle ilgili bir gazete haberi. Sabi, Morpurgo’nun hikâyesine yine bir bomba arama köpeği olarak Gölge adıyla konuk oluyor. Onun kimliğinden habersiz Emin bir sabah yaşadıkları mağaranın kapısında beliren yaralı köpeği sahipleniyor, o da bir gölge gibi bir an olsun anne-oğulun peşini bırakmıyor. Doğrusu öyle şeyler oluyor ki bir süre sonra anne-oğul kendilerini Gölge’nin peşinde, adeta bir mucizenin içinde buluyorlar.
Morpurgo, savaşın yol açtığı insanlık dramlarının belki de en ağırı olan mülteciliği iliklerimize kadar hissettirirken yine umudu yeşertmeyi başarıyor. Emin ve annesinin mücadelesi güçlüklerin ve kötülüklerin var olduğunu ama dostluk ve dayanışma karşısında hiçbir kötülüğün tutunamayacağını bir kez daha ispatlıyor.