Doğaçlamanın olağanüstü yeteneği

Güncelleme Tarihi:

Doğaçlamanın olağanüstü yeteneği
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2017 16:33

Klasik müziğe doğaçlama kavramını yıllar sonra yeniden sokan virtüoz olarak ünlenen Venezüellalı piyanist Gabriela Montero önümüzdeki perşembe akşamı BİFO’nun Sascha Goetzel yönetimindeki konserinde bir kez daha İstanbullularla buluşacak.

Haberin Devamı

BİFO’nun Sascha Goetzel yönetiminde 23 Mart’ta vereceği konserin solisti, günümüzün nevi şahsına münhasır virtüözlerinden Venezüellalı piyanist Gabriela Montero. Onu müstesna kılan, teknik kusursuzluğu veya sağlam müzikalitesi değil, zira pek çok yorumcuda gördüğümüz özellikler bunlar. Montero’yu farklılaştıran, onun doğaçlama alanındaki olağanüstü yeteneği. Doğaçlama ve klasik müzik... Kulağa garip geliyor değil mi? Ama geçmişte böyle değildi. Barok dönemden itibaren müzikte doğaçlama unsuruna yer verilmesi, izleyicilerin yorumculardan doğaçlama talep etmesi, virtüozlar arasında doğaçlama müsabakaları yapılması vaka-i adiye sayılırdı.

Kastettiğim, solistin notaya bağlı kalmadan, dilediği gibi çalması değil; geçmişte de eserlerin notaya bağlı kalınarak çalınması esastı elbette ama 20’inci yüzyılla birlikte ‘nota fetişizmi’nin gitgide norma dönüştüğü ve nihayet doğaçlama çalmanın özendirilmediği, aksine bundan kaçınıldığı da bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Bunun doğal sonucu olarak klasik müzikte doğaçlama kapısı kapandı. Klasik müzik yorumculuğu doğaçlamayı caz müziğine devredip kendisi notaya sımsıkı bağlı kalmayı tercih etti. Üstüne üstlük, doğaçlama çalmakta ısrar edenler ‘ciddiyetsizlik'le suçlanır oldu. Gelgelelim, günümüzde tek tük de olsa kimi yorumcuların yaftalanmaktan korkmayıp doğaçlamadan yana tavır aldıklarını ve bunu da gayet iyi yaptıklarını görüyoruz. Örneğin Gabriela Montero klasik müziğe doğaçlama kavramını yıllar sonra yeniden sokan virtüoz olarak ünlendi. Montero gibi, hem bir klasik müzik virtüozu olup hem de böylesine mükemmel doğaçlamalar yapabilen ikinci bir yorumcuya henüz rastlamadım.

Haberin Devamı

1970 Caracas doğumlu Montero halk önünde ilk konserini beş yaşında vermiş. Jose Manuel Abreu yönetimindeki Venezüella Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası eşliğinde doğduğu şehirde ilk konçertosunu çaldığında sekiz yaşındaymış. Orkestra da şef de size tanıdık geldi mi? Venezüella’daki El Sistema hareketinin kurucusu Abreu’dan ve bu sistemin bir ürünü olan (bugünkü ismiyle) Simon Bolivar Senfoni Orkestrası’ndan bahsediyoruz. Ama Montero, Gustavo Dudamel gibi bir El Sistema çocuğu değil. O, Martha Argerich’in kanatlarında yükselen isimlerden. Yani bir ‘Progetto Martha Argerich’ (Martha Argerich Sunar) ürünü diyelim. 

Haberin Devamı

“Bugüne kadar böyle bir yetenek görmedim” sözleriyle övüyor Argerich, genç meslektaşını. Efsanevi Arjantinli piyanist, Montero’nun kusursuz tekniği kadar, belki de ondan daha çok, doğaçlamadaki yeteneğini övgüye boğuyor aslında. Montero’ya, bu yeteneğini ortaya koymaktan korkmamasını öğütleyen, tutuculuğuyla bilinen ama ustaca yapılmış yeniliklere de kucak açabilen klasik müzik dünyasının ona burun kıvırmayacağı tam aksine ciddiye alınacağı ve sanatıyla hayranlık uyandıracağı konusunda deneyimi ışığında ona güvence veren kişi aynı zamanda Argerich. Mentorundan güç alarak konserlerinin bir bölümünde veya bis parçası olarak doğaçlamaya yer veren Montero bu alandaki cesaretinin semeresini de zamanla aldı. Kariyerinde yarışma başarısı bulunmayan Montero sırf bu özelliğiyle kendisine müthiş bir uluslararası kariyer inşa edebildi. 

Haberin Devamı

İstanbul’a epeyi bir gelip gitmişliği var Montero’nun. 2009’da İstanbul Müzik Festivali’ne katıldığında kendisiyle konser öncesi söyleşi yapma ve birlikte TED Koleji’ni ziyaret etme ayrıcalığını yaşamış; sevecenliği, mütevazılığı ve doğal yeteneği karşısında bir kez daha büyülenmiştim. Festivaldeki resitalinden sonra bir dinleyicinin mırıldandığı ‘Üsküdar’a Gider İken’ şarkısı üzerine yaptığı doğaçlamayla herkesin ağzını açık bırakmıştı. Montero, Goetzel yönetimindeki BİFO eşliğinde Piyotr İlyiç Çaykovski’nin anıtsal 1. Piyano Konçertosu’nu solist olarak yorumlayacak. Ama... Montero’nun o akşam sadece konçerto çalıp gideceğini sanıyorsanız yanılırsınız. Benim tanıdığım Montero, eğer İstanbullular o akşam alkıştan yana cömert olursa, izleyicisini birkaç doğaçlama yapmadan evine yollamaz. Arzu edenler, Montero’ya oturdukları koltuktan hangi melodileri duyuracaklarını şimdiden düşünsünler derim...

Haberin Devamı

‘Yüzyıl Dönümünden Başyapıtlar’ 23 Mart Perşembe 20.00’de Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!