Güncelleme Tarihi:
m Bir kitaba başlamadan önce yazar biyografilerine göz atanlardan mısınız?
İlgimi çeken bir örnek vermek isterim: “1962 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli mizah dergilerinde çalıştı. ‘Limon’ dergisinde çizmeye başladığı yazısız siyah beyaz öykülere daha sonra şiirsel metinler dahil etti ve edebiyata yöneldi. Yapıtlarında desen ve metinleri kimi zaman bir arada, kimi zaman tek başına kullanmakta.”
Bu kadar...
Edebiyatımızda kendine has bir alan açmayı başarmış Tuncer Erdem’in okur karşısına yeni çıkan kitabı ‘Kötü Tabiat, İyi Doğa’nın henüz ilk sayfasında karşımıza çıkıyor bu birkaç satır. İlgimi çekmesinin nedeni ise bu kısacık alanda kendini tevazu ile ifade eden yazarın biyografisinin edebiyatına da çok benzemesi. Bağırmadan, sakince, yeteri kadar sözle ve yeteri kadar sesle, nahifliği asla elden bırakmadan ama iletmek istediklerini de bitamam kaleme getiren bir üslup. Tuncer Erdem’in edebiyatını da kısaca böyle bir çerçeve içine alabiliriz. Bundan çok daha fazlasını da sırtında taşıdığı notunu ekleyerek elbette...
Bir Tuncer Erdem kitabının sayfaları arasında dolaşıyorsak eğer biliyoruz ki düş ile gerçeğin, modern ile geleneğin, alegorik anlamda iyi ile kötünün, metinsel bağlamıyla ise insan ile doğanın büyülü ilişkisi içinde bulacağız kendimizi. Üstelik buna kuvvetli bir şiir duyuşu eşlik edecek. Okuduğumuz, ‘Kötü Tabiat, İyi Doğa’ gibi bir öykü kitabı da olsa metinlerin arasında dolaşan şiir ruhunu her kelimede her okur hissedecek. Kaldı ki, ‘Kötü Tabiat, İyi Doğa’ bu bağlamda Erdem’in en güçlü kitaplarından biri. Şiir, bu öykülerin omurgasını meydana getiriyor diyebiliriz.
Masalsı bir atmosferde ve sırtını doğaya yaslamış bir evrende karşıladığı okurlarına, böyle bir evrende kendi dünyasından bir ayna tutuyor Tuncer Erdem. Tuncer Erdem’i daha çok edebiyat verimleriyle biliyoruz ancak bunun yanında, önemli bir çizer aynı zamanda kendisi. Çizgileri de onun kurduğu bu dünyaya eşlik ediyor. Çizgi, hikâyeden ayrı değil ama kendi özgürlük alanını da belirlemiş bir yandan. Tüm öykülerin arayışını bütün ruhuyla yansıtan çizgiler sayfaların arasında okurları karşılıyor. ‘Portreler’ demek yanlış olmaz Erdem’in bu kitabında bir araya gelen çizgilerine. Kurmaca portreler. Öykü kahramanlarının portreleri. Doğa ve insan portreleri...
Doğa ve insan portreleri çizmiş Tuncer Erdem çünkü öykülerinin kahramanlarını bu iki dünyadan ve kesişimlerinden seçmiş. İnsanın ve doğanın artık vahşileşen ilişkilerinden yakalamış meselelerini. ‘Kötü Tabiat’ derken insanın kötü tabiatından, ‘İyi Doğa’ derken de anlaşılacağı üzere doğanın gördüğü tüm kötülüğe rağmen kendi yaradılışında kalabilmesinden kuruyor öykülerini Erdem. Kitabın arka kapağına da alınan ve çerçevesini çok güzel çizen birkaç cümle var: “Bak, bir koku dolaşıyor kırlarda, dağlarda. Şiddeti arzulayan insanoğlundan yayılan iç bayıltıcı rayiha. İşte, birbirine karışıyor insanın kötülüğü ile doğanın saflığı. Güzel metinler bile onaramıyor bu akıl almaz çürümeyi; ince ince çizilmiş suretler donakalıyor ak kâğıtlar üzerinde; aklın eli kolu bağlanıyor, dil damağa yapışıyor.”
Güzel metinler bile onaramasa da “bu akıl almaz çürümeyi”, en azından ayna tutuyor. Tuncer Erdem de öyküleriyle işte bunu yapıyor. ‘Kötü Tabiat, İyi Doğa’da bir araya gelen 13 öykü de ‘güzel’ metinler. İnsanın kendiyle yüzleşmesinde kendisine omuz verecek türden. Doğa ve insan arasında kurulan ilişkide insanın ne denli insanlıktan uzaklaştığını geç olmadan hatırlatmak amacında bir yazar var okurlarının karşısında bu öykülerde.
KÖTÜ TABİAT, İYİ DOĞA
Tuncer Erdem
Yapı Kredi Yayınları, 2023
236 sayfa.