Distopik dünyada ütopik bir aşk

Güncelleme Tarihi:

Distopik dünyada ütopik bir aşk
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2020 01:05

Defne Suman, ‘Yağmur’dan Sonra’ adını verdiği distopyasında, sürekli komşu ülkelerle savaşan totaliter rejimin askerlerinden biri olmak için gün sayan kahramanını değiştiren ‘aşk’ın, dünyadan en son gidecek gerçeklik olacağını öngörüyor.

Haberin Devamı

Bir yerde işler ters gitti ve insanlığın dünyada kuracağı cennet vizyonu cehennem öngörüsüne dönüştü. Viktorya döneminin iyimserlik yüklü atmosferinin hemen ardından H.G. Wells’in ‘kafa karışıklığı çağı’ adını verdiği bu dönem ve ardından gelen 20. yüzyılın büyük savaşlarıyla birlikte insanlığın ‘yıkıcı bir güç’ karşısındaki acizliği bilinir oldu. 20. yüzyılın ilk yarısı, totaliter liderlerin ve iktidarlarının, ideolojilerini normalleştirme adına baskı ve şiddete başvurdukları, insanlığın kara yazgısını belirleyen bir dönem haline geldi. Ütopyalar artık anti-ütopyalara, yani ‘distopya’lara döndü. 1868’de İngiliz iktisatçı ve fikir adamı John Stuart Mill bir parlamento tartışmasında ‘distopya’ kelimesi ‘kötü yer’ anlamında kullanılsa da kelimenin yaygın kullanılışı diktatörlerin hüküm sürdüğü o 50 yıllık döneme denk geldi. Edebiyatta distopyanın yaygınlaşmasından önce zaten hiciv içeren çeşitli söz sanatları kullanılıyordu. Türün en ünlü örneği olan Orwell’ın 1984’ü bile tam olarak anti-ütopyacı olarak yazılmadı. Yazarların öngörüleri kitap sayfalarında dururken, kötülük ya da olumsuz siyasal gelişmelerle gerçek dünya distopyaya döndü. Genelde bu türün yazarları politik, ekonomik, teknolojik ve dini problemlere dikkat çekerken Defne Suman, yeni romanı ‘Yağmur’dan Sonra’da totaliter bir rejimin içinde asker olmak için gün sayan distopik kahramanını değiştiren ‘aşk’ın, dünyadan en son gidecek gerçeklik olacağını öngörüyor. İnsanlara ve diktatörlere inat aşk...
‘Yoga macerası’nı temel alan blog yazılarından sonra deneme türündeki ‘Mavi Orman’la yazarlığa başlayan Defne Suman, ‘Saklambaç’la anlatım becerisinin yanı sıra kurgunun da önem kazandığı bir türe, romana uzandı. Daha sonra birçok kitap yayımlayan Suman, ‘Yağmur’dan Sonra’ ile Türk edebiyatında çok da rastlanmayan distopya türünde bir eser ortaya koyuyor. Roman, İlk Salgın’ın ardından 30 yıl süren İç Savaş’la üçe bölünen Eskiülke’nin bir parçası Vatan’ın distopik evreninde geçiyor. En önemli bölge olan Şehir, Vatan’da kalırken, Öteülke ve Ortaülke ile Lider’in savaşı devam ediyor. Ada’daki Barınak adı verilen yetimhaneye geldiğinde Kibel Ana’nın kendisine koyduğu Kaya ismini kullanan romanın anlatıcısı, şimdilerde Üçüncü Salgın dönemini yaşanan dünyada her şeyden uzak bir köyde yazmaya başlıyor. “Yakında öleceğim. Bir tek ben değil. Hepimiz. Üçüncü salgın insan ırkının tamamını yeryüzünden silecek.”
Kaya, yedi yıldır kaldığı köydeki inanışa göre öldüğü anda aklında olanın bir sonraki hayatına onunla başlayacağı inancına sarılarak, “Benim için hayat Yağmur’la başladı. Bitişi de onunla olsun. Bana yeter. Bir sonrakini istemem” diye yazıyor defterine. Yalnızlığını unutmanın başka bir yolunu bulamayan Kaya’nın yazdıklarından okuyucu distopik evreni ve Yağmur’un gelişinden sonra Kaya’nın yaşadıklarını öğreniyor. Lider’in en yakın arkadaşı Kibel Ana’nın kurduğu ve Kayra Ana ve Artemis Ana’yla birlikte yönettikleri Barınak’a ilk geldiği an âşık olduğunu söylüyor Yağmur’a anlatıcı. Kaya, Yağmur ile en yakın arkadaşı İkinci Salgın çocuğu Bulut’la birlikte ‘Lider’i yerinden etmek isteyen teröristler’ tarafından kurulan Yolaçık’ın yardımıyla Ada’dan kaçmayı başarıyor. “Yola çık. Yol açık. Yolaçık.” Kaya bu kaçışla birlikte kendini aşkın ve kıskançlığın arasındaki gelgitlerde buluyor. Yağmur’u önceleri Bulut’tan kıskanan Kaya, daha sonra geçmişini öğrenmezse aşkına tamamen sahip olamayacağını düşünüyor. Savaş ve salgın tehlikesinin ortasında Jum Adası ve ardından Krundep’e uzanan yolculukları aşkla devam ediyor.
Sürükleyici anlatımda zaman sıralaması yerine gelgitlere dayanan bir anlatım biçimi seçen Suman, okuyucusuna distopyanın tüm referanslarını sağlıyor. Yazarın amacı distopik bir evren kurmak değil gibi. O, distopyasını asıl amacı olan aşkın tasvirine arka plan yapıyor. Suman, kurguladığı distopik dünyada ‘aşk’ın en ütopik boyutunu anlatıyor.

YAĞMUR’DAN SONRA

Distopik dünyada ütopik bir aşk

Defne Suman
Doğan Kitap, 2020
160 sayfa, 35 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!