Güncelleme Tarihi:
1767 doğumlu Alman filozof ve dilbilimci Humboldt diyor ki: “Bir halkın tinsel bireyselliği ile dilinin şekli öylesine birbiriyle kaynaşmıştır ki bunlardan biri verilse, diğeri ondan bütünüyle çıkarsanabilir.” Humboldt bu söylemiyle dil, düşünce ve kültür arasındaki ilişkiyi tanımlamaya çalışmış, dilin düşünceyi ve kültürü, düşüncenin ve kültürün de dili etkilediğini hatta oluşturduğunu ifade etmiştir. Alman filozofun bu yaklaşımının SALT Galata’da süren Slavs and Tatars kolektifinin ‘Ağızdan Ağıza’ isimli sergisine belli açılardan ışık tuttuğunu söyleyebiliriz. Sergi, kolektifin son 10 yıldaki Avrasya odaklı üretimlerini haritalandırmakla birlikte, bir sözcüğün ayrı coğrafyalarda bambaşka şekillerde yazılması ve anlamlandırılması gibi konular üzerinden dil ve kültür ilişkisini tartışıyor.
SALT’ın üç katına yayılan serginin -1. katındaki eserler, çeşitli dillerin birbirine karışan yankıları eşliğinde izleniyor. 2014’ten bu yana süregelen bir iş olan ‘Lektor’ isimli sesli enstalasyon, 11. yüzyıl Türk şair ve düşünürlerinden Yusuf Has Hacib’in Karahanlı hükümdarı Ulu Buğra Han için yazdığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) eserinden alıntılar, orijinal dili olan Uygurcanın yanı sıra Almanca, Arapça, Farsça, Lehçe ve Türkçe dillerinde seslendirilmiş. Bu seslere, Vladimir Mayakovski’nin karikatürleri temelinde şekillenen desenli halılar eşlik ediyor. 2013-14 tarihli ‘Love Letters’ (Aşk Mektupları) isimli bu çalışmalar, imparatorluklarla sınır aşan ve özellikle Sovyetler Birliği ile Anadolu’da Türki diller konuşan topluluklarca kullanılan alfabeleri işliyor. Dili, bir iktidar aracı olarak ele alan bu çalışmayı daha dikkat çekici kılan ise Türkiye Cumhuriyeti’nin 1928’deki Harf Devrimi’ne de dikkat çekmesi. ‘Halkın şairi’ Mayakovski’nin, devrimin değişen yönü ve iktidarın acımasızlığı karşısında genç yaşta intihar ettiğini de ekleyelim.
Slavs and Tatars’ın Avrasya coğrafyasını dil, kültür, din unsurları etrafında ülkeler özelinde yaptıkları kapsamlı araştırmalar ve önemli tarihsel gelişmelere referansla tartışmaya açıyor olması, sanat izleyicilerine zengin bir çerçeve sağlıyor. Kavramların sanatsal pratiğe döküldüğü noktada ise halı üzerine dokunmuş desenler, kebap formunda şişe geçirilmiş kitaplar, üzerinde çeşitli dillerde harf ve yazıların yer aldığı, kullanılan renk tonları ve yazı tipinin bilinçli bir şekilde kiçleştirilmeye çalışıldığının hissedildiği metal levhalar ise kolektifin estetik yaklaşımına dair soru işaretleri doğuruyor. Bahsettiğimiz kavramsal çerçeve ve sergiye dair yaptığımız okumaları bir yana koyduğumuzda şu soruyu dillendirmek gerekiyor: İşlerin estetik unsurları, kolektifin sanatsal pratiğini sürdürdüğü bir çerçeve olarak tanımladığı eski Berlin Duvarı’nın doğusundan Çin Seddi’nin batısına kadar olan coğrafyanın kültürel çeşitliliğini tartışmaya açarken, bu tartışmayı zenginleştirme ya da manipüle etme konusunda hangi tarafta? Cevabı ararken kolektifin kültürel yorumlamalardaki farklılıkları irdeleme noktasında tarafsız bir aydınlatma çabası içindeki akademisyen değil, sübjektif bakış açısına sahip bir sanatçı kolektifi olduğunu da göz önüne almamız gerek.
‘Ağızdan Ağıza’ 27 Ağustos’a kadar SALT’ta izlenebilecek.