Güncelleme Tarihi:
Henüz 20’nci yüzyılın başında modernleşme sürecindeki Türkiye’nin kendine örnek aldığı İsveç jimnastiği ekolünü irdeleyen ‘Uygun Adım Marş!’ başlıklı sergide, memleketin o yıllarda model aldığı kültürfizik anlayışına ve folklorik öğelere bakılıyor. Dönemi Selim Sırrı Tarcan ve kızları Selma Mimaroğlu ile Azade Kent üzerinden işleyen sergide bu isimlerin öncülüğündeki adımlardan esinini alan bağımsız ve kolektif işler yer alıyor. Sergi Maria Andersson ile Nancy Atakan’ın yedi yıllık araştırmasının ürünü.
Şimalin üç irfan diyarına uzanan yolculuğunda bilhassa Finlileri ahlak, mizaç ve bedeni kabiliyet itibariyle Türklere benzeterek yeterince ilginç bir tespitte bulunan Selim Sırrı Tarcan, aynı zamanda Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nde Türkiye’nin ilk temsilcisi olan bir halk kahramanı. 1909 senesinde siyasi olaylara müdahilliği sebebiyle sürgün olunca kendi tercihiyle İsveç’e giden, yakın Türkiye tarihinin en ilgi çekici simalarından diyebileceğimiz Tarcan, buradayken de çok sevdiği ülkesinin ilerlemesine katkı sağlayacak çalışmalardan geri kalmıyor. Gerek ampirik gerekse bilimsel her bakımdan bedeni inceleyen ve İsveç jimnastiği üzerine çalışmalar yürüten Tarcan, İstanbul’a döndüğünde askerlikten istifa ederek beden eğitimi sistemi hazırlamakla görevlendiriliyor. Toplumsal yapıyı güçlendirme, sağlıklı kuşaklar yetiştirme hedefiyle hem erkek hem de kadın öğretmenlerle çalışmaya başlıyor. Cumhuriyet Türkiye’sinin gelişiminde büyük önem arz edecek bu ülküler, bir devre bambaşka bir pencereden bakma imkânı sunan bir sergi ile seyirci karşısına çıkıyor.
Disipline edilmiş bir beden ve dik bir duruş yüksek erdemin de göstergesidir savıyla hareket eden Tarcan’ın söz konusu topraklarda edindiği izlenimler bir ülkenin birlik ve beraberliği için de en gerekli formüllerdir. Bireylerin dürüstçe, samimiyetle birbirinin yüzüne bakabilmesini de mümkün kılacak olan bu pratik, bilhassa köklerinden kopup şehre göçmek zorunda olanlar için bir umuttur. Çünkü Ling jimnastiği sadece kasları harekete geçirip kuvvetlendiren modern bir sistemden ibaret değildir. Bilimselliğe ve özgüvene dayalı bir duruş da vaat eder.
Ordu sistemi olsun eğitim sistemi olsun söz konusu yılların birey üzerinde yarattığı tek tip anlayışa bambaşka bir yerden bakış imkânı sunan sergide Andersson, 1906 doğumlu Selma’ya odaklanarak bedenin toplumsal değişim aracı olarak sunulmasından hareketle video, fotoğraf ve metinler üzerinden ‘ideal’ kavramını sorguluyor. Antik Yunan geleneğinin karşısına Isodora Duncan’ın yalınlıktan beslenen dans estetiğini koyan sanatçı, ayrıca İsveççe bir halk şarkısından bestelenen Selim Sırrı Tarcan imzalı Gençlik Marşı ve Zeybek Raksı’nın salon dansı düzenlemelerini de seyirciyle buluşturuyor. Döneme has Cumhuriyet kadınlarını modern dansa yönlendirmek için yürüttüğü projelere dair de fikir edinmenizi sağlıyor. Bağımsız bir Cumhuriyet kadını olarak kendine özgü stilini oluşturan 1908 doğumlu Azade üzerinden beden hareketlerinin kuşaklar arası aktarımına gönderme yapan Atakan ise çizim, video ve tığ işleri ile kadın hikâyeleri anlatıyor. Atakan’ın çalışmalarındaki figürler yoga, fizyoterapi ve pilatesten de detaylar barındırıyor. Batı’ya yüzünü dönmüş Cumhuriyet dönemi Türkiyesinin fikir dünyası ve davranış dinamiğine tanıklık imkânı sunan ‘Uygun Adım Marş!’ 30 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilir.