Güncelleme Tarihi:
Dünyanın sonu geldiğinde nereye gideceğiz? Angolalı yazar Jose Eduardo Agualusa’nın bundan önce yazdığı iki kitabının karakterlerinden biri olan Daniel Benchimol, “Adalar birer tapınaktır. Dünya sona erdikten sonra, tekrar adalarda can bulacaktır” diyor. Agualusa, ‘Yaşayanlar ve Diğerleri’ isimli kitabını 2019 yılında bitirdiğinde karakterlerinkine benzer bir deneyim yaşayacağını hayal etmemiştir herhalde. 2020 yılının şubatında koronavirüs pandemisi nedeniyle dünya durdu. Herkes ‘evde kal’dı, ülkeler arasındaki sınırlar kapatıldı. Dünyanın sonunun kurgusal hesapları yapılırken, insanları kıyamet korkusu sardı.
Agualusa’nın kitabı da Mozambik Adası’ndaki bir edebiyat festivaline gelen ve şiddetli bir fırtına ve kitabın sonunda ortaya çıkan trajik bir olay nedeniyle birbiriyle hiç bağlantısı kalmayan Afrikalı yazarlar etrafında gelişiyor. Gerçek ile kurgu, geçmiş ile gelecek, yaşam ile ölüm arasındaki sınırı sorgulayan bir dizi gizemli olay, festivale gelen yazarları ve yerel halkı rahatsız ediyor. Bu yazarların kitaplarındaki bazı karakterler ortaya çıkmış gibi görünüyor. Agualusa, Sartre’ın “Diğerleri cehennemdir” sözünün karşısına “Diğerleri cennettir”i koyuyor.
Adada düzenlenen ilk edebiyat festivali başlamak üzere. Kitap, sadece Mozambik’ten değil, diğer Afrika ülkelerinin yazarlarının gelişiyle başlıyor ve bir hafta boyunca devam ediyor. Kitabına “Her şey böyle başladı: Gece, şimşeğin muazzam ışığıyla parçalara ayrıldı ve ada kendini dünyadan kopardı. Bir dönem bitti, diğeri başladı. O anda hiç kimse bunun farkına varmadı” diyerek başlıyor yazar. Ada sakinleri ve festivalin konukları, kendilerini telefon sinyalinin olmadığı, internet erişiminin kesildiği dış dünyadan tamamen izole edilmiş adada kendileriyle ve diğerleriyle baş başa kalmış olarak buluyor. Bulutlar ve dinmek bilmeyen fırtına köprüye erişimi engellediği için anakara ile temas kopuyor. Etkinliği organize etmekten sorumlu olan yazar ve eski gazeteci Daniel Benchimol ve eşi Moira Fernandes bir bebek bekliyorlar. Çift, Moira’nın hamileliğinin son günlerinde yaşanan olağandışı durumla uğraşmanın yanında, yazar arkadaşlarının isteklerini yerine getirerek festivali devam ettirmeye çalışıyor.
Agualusa’nın anlatısı, bu noktada bazı konuk yazarlara odaklanıyor. Daniel’in hemşerisi ve uzun zamandır arkadaşı olan Uli Lima, kendine çok güvenen Mozambikli Ofelia Eastermann, edebi sesini arayan genç şair Luzia Valente, Nijeryalı Jude D’Souza ve dünya çapında saygı duyulan New York’ta yaşayan Cornelia Oluokun ile birlikte bir hafta boyunca, büyülü adada yaşananları sakin üslubu ile ele alıyor.
Dünyayı değiştirmek isteyen yazarlar, sadece ‘dolanarak’ gördüğü manzaraları yazanlar, affetmek için yazanlar, kendi içinde patlamaktan korkan yazarlarla Afrikalı alaycı edebiyat dünyasının bir portresini çizen Agualusa, kitap boyunca gerçek ile kurgu arasında hareket ederek, geçmişin acılarını gelecekteki anlatıyla yok etmeye çalışarak, yaşamı ve ölümü birlikte sunarak yazmayı başarıyor. Pandemi sonrası dünyada daha da anlamlı hale gelen bu hikâye, aslında anakaradan ve teknolojiden izole olmuş adada, aileden uzakta, sadece profesyonel meslektaşlarla yaşamanın sonuçlarını irdeliyor. Hayaletlerden gözlerinde ay ışığı parıltısı olan ve gözlerini yazarlardan ayırmayan kargaya, denizin dibinden gelen seslerden korkan balıkçılardan hamamböceği kadına ve en önemlisi kitaplardan çıkıp adaya gelen karakterle bir geçit töreni izliyor okuyucu. Agualusa’nın yazar karakterleri, kitaplarında yazdıkları karakterleriyle yüzleşme ve empati kurma fırsatı buluyor fırtınanın ortasında. Okuyucu karakterleri gerçek özleriyle tanıma şansı da buluyor. Psikolojik açıdan değil de kültürel yönleriyle açığa çıkan karakterler okuyucuyu yaralıyor.
Kitabın sayfalarını çevirmeye başlayarak ‘Yaşayanlar ve Diğerleri’yle izole olmalısınız. Afrika’nın kocaman bir ada olduğunu unutmadan...