Güncelleme Tarihi:
Denizcilik, tarihin her döneminde sadece stratejik değil ekonomik, sosyal ve siyasal öneme sahip oldu. Donanmanın durumu Osmanlı devletinin genel siyasetini nasıl etkiledi?
Bu konuda genel kanaat Osmanlı devletinin bir kara devleti olduğu ve denizcilik konusuna yeterince önem vermediğidir. Ancak bu doğru bir yargı değil. Osmanlı denizciliğe önem verdi ve denizlerden istifade etti. Nehirlerde ince donanma ve denizlerde daha büyük gemilerden oluşan donanmalar kullandı. Karadaki fetihleri kadar denizlerde de önemli fetihler yaptı. Osmanlı sultanı, kendisini karaların ve denizlerin hâkimi olarak tanımladı. Bu da kara ve denizlere eşit değer verildiğini gösteriyor. Devletin erken devirlerinden itibaren kaptanıderyalık, ayrıca 19. yüzyılda da Bahriye Nezareti’nin kurulması denizlere verilen önemin bir diğer göstergesi. 19. yüzyılın başına kadar Osmanlı’nın kullandığı gemiler ile diğer denizci devletlerin kullandıkları gemi teknolojisi arasında da bir fark yoktu. Özellikle II. Mahmut zamanında dünyaya meydan okuyan büyüklükteki Mahmudiye Kalyonu’nun inşa edilebilmesi de devletin denizcilikle ilişkisinin boyutunu gösteriyor. Zaman zaman donanma yetersiz kalmıştı, gemi teçhizat ve hatta denizci asker bulmakta zorlanmıştı. Devlet bu zaafını gidermek için tedbirler almakla birlikte her zaman başarılı olamadı. Osmanlı’nın denizcilikte diğer devletlerden geride kalması daha ziyade buharlı gemilerin icadından sonradır.
Nasuhzâde Ali Paşa’yı seçmenizin nedeni neydi?
Tarihimiz hep büyük adamların etrafında anlatılagelmiştir. Oysa detaylar çoğunlukla daha alt düzeydeki tarih yapımcılarının hayat hikâyesinde saklanmıştır. Ben de yakın tarihimizin en önemli olaylarından biri olan Rum İsyanı’nı Nasuhzâde üzerinden anlatmayı tercih ettim. Tabii konunun seçiminde bu isyanın 200. yıldönümü olması ve Yunanistan’da da konunun sürekli, üstelik yanlış bilgiler ve yorumlarla gündemde tutulması da etkili olmuştur.
70’i aşkın pek çok kaynaktan faydalanarak Nasuhzâde Ali Paşa’nın yaşamına ve Türk modernleşmesinin öncüsü Sultan II. Mahmut’un saltanatının ilk yıllarına ışık tutuyorsunuz. Biyografinin yazımında tarihi kaynaklara ulaşmak kolay oldu mu?
Dönemin kaynaklarına ulaşmak zor değil. Zira her şeyden önce çok güçlü bir arşivimiz var ve milyonlarca belge araştırılmayı bekliyor. Ayrıca II. Mahmut dönemini ele alan kroniklerimiz de mevcut. Ancak malzemenin çokluğu her zaman bir avantaj değil. Çoğu kere tarihçinin işini zorlaştırır. Zira zengin kaynakların mukayesesi ve aralarından bazılarının doğru bilgi olarak tercih edilmesi oldukça zor ama aynı zamanda zevkli ve işin esasını teşkil eder. Tabii bu çalışma sadece Nasuhzâde’nin hayatına odaklanmıyor. Onun etrafında II. Mahmut döneminin saltanatının önemli olaylarını da ele alıyor. Kitap, özellikle neredeyse ‘yalnız adam’ rolünü oynayan genç Sultan’ın eski ve yeni bürokratlar arasında yaşadıklarını, devleti çoğu kere ikinci derecedeki devlet adamları ile idare etmek zorunda kalmasını irdeliyor. Bu yüzden bu kitabın satır aralarında, bir taraftan geleneksel bürokrasi ve hatta askerlik sistemiyle mücadele eden; diğer taraftan savaşlar gibi dış gaileler ve özellikle Rum İsyanı gibi büyük iç problemlerle uğraşan bir sultanın çığlıkları ve mücadelesi yer alıyor. Bir başka açıdan bu çalışmada Türk modernleşmesinin II. Mahmut zamanında hangi şartlar altında ve nasıl ilmek ilmek örüldüğünün altyapısı bulunuyor.
Sakız ve Mora isyanlarını bastırmakla görevlendirilen Vahîd Paşa ile Nasuhzade Ali Paşa arasındaki kavga ve anlaşmazlıklar ne gibi sonuçlar doğurdu?
Sık sık Sultan II. Mahmut’un hattıhümayunlarında da geçtiği gibi devlet memurları arasındaki uyumsuzluk devletin felaketi oldu. O tarihte hiç de beklenmeyen Sakız felaketini doğurdu ve Osmanlı devleti ilk defa bir kaptanıderyasını terör diye nitelediği bir olayda kaybetti. Hadisenin diğer boyutu da bu olayın Rumlara cesaret verip isyanlarını sürdürmelerinin motivasyonu olmasıdır.
Sultan II. Mahmut, saltanatı devraldığında bürokrasideki sorunlar ve birlikte çalıştığı devlet adamlarının donanımlarındaki yetersizlikle mücadele etmek zorunda kalmasına rağmen dönemin etkili isimlerinden biriydi. Modernleşme politikası dahilinde nelere imza attı?
Aslında Cumhuriyet Türkiye’sinin sahip olduğu kurumsal yapının kökleri II. Mahmut döneminde başlatılan modernleşmeye dayanıyor. Oğlu Sultan Abdülmecit, Osmanlı devletinin ikinci banisi olarak anılsa da gerçekte bu unvanı Sultan II. Mahmut hak ediyor. Zira askeri düzenden sivil bürokrasi ve eğitime kadar her alanda yenilikleri o başlattı. Tanzimat’ın altyapısını hazırlamış ilk Türkçe gazete de onun zamanında çıkmıştır.
NASUHZÂDE ALİ PAŞA VE RUM İSYANI
Zekeriya Kurşun
VakıfBank Kültür Yayınları, 2021
296 sayfa, 32 TL.