‘Deniz yaşam karmaşasının kaynağıdır’

Güncelleme Tarihi:

‘Deniz yaşam karmaşasının kaynağıdır’
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2022 10:38

Denizi daha iyi tanımamızı sağlayan rehber niteliğindeki ‘Kültürü ve Görgüsüyle Denizcilik’ kitabıyla okur karşısına çıkan Cem Gürdeniz, “Yaşamın çelişkilerini, iyi günün kötü günün, iniş ve çıkışın doğadaki felsefesini en iyi deniz öğretir” diyor.

Haberin Devamı

Bir deniz ülkesinde yaşıyoruz. Denizden gelenlerle hem maddi hem manevi zenginleşiyoruz. Özellikle son yıllarda denize olan ilgi daha da arttı. Peki deniz bize bu kadar cömert olurken biz ona nasıl davranıyoruz. Denizi yeterince tanıyor, biliyor ve koruyor muyuz? Elbette hepimiz cevabın ‘hayır’ olduğunu biliyoruz. Denizi daha iyi tanımak, kültürü, görgüsünü öğrenmek için şimdi bir kitap var elimizde. Cem Gürdeniz’in yazdığı ‘Kültürü ve Görgüsüyle Denizcilik’... Gürdeniz kitabın giriş yazısında Mümtaz Yelkenci ve amatör denizcilerden merhum Muhittin Öney’in yazdığı ‘Yat Bayrakları’ adlı kitaba atıfta bulunarak deniz görgüsünün ne demek olduğunu onların tanımıyla açıkıyor: “Yatçılığın sadece iyi yelken kullanmak veya iyi navigasyon bilmeye inhisar etmeyip, temelleri asırlar öncesine varan bir gelenek ve ritüele dayandığı muhakkaktır.”

Haberin Devamı

EDEBİYATTAN RESİM SANATINA...
‘Kültürü ve Görgüsüyle Denizcilik’ kitabını yazma fikri nasıl doğdu, neydi sizi böyle bir kitabı okurla buluşturmaya iten neden?
2006 yılında deniz jeopolitiğimize kazandırdığım ‘mavi vatan’ kavramı çerçevesinde Türkiye’nin denizcileşmeye ihtiyacını her ortamda değişik boyut ve kapsamda vurguluyorum. Kamuoyunda deniz jeopolitik farkındalığın her geçen gün büyüdüğünü söyleyebilirim. Ancak kültür ve görgü boyutunda, yani denizcileşmenin ruhu boyutunda bir eksiklik vardı. Bu kitap denizciliğin maddi boyutunun ötesinde denizcilik kültürünü edebiyattan resim sanatına, gemi modelciliğinden su sporlarına uzanan çok geniş bir yelpazede tüm unsurlarıyla anlatmaya çalışıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin denizcilik gücünü ve denizcileşme sürecini de tarihsel dönemlere göre değerlendiriyor. Kitabın ikinci bölümünde, örf, âdet, gelenek, görgü alanlarında halen ülkemizde büyük eksikliği her gün yaşanan konulara değindim. Bu bölümün geniş kapsamı ve kurallar bütünü ile Türkiye’de bir ilk olduğunu söyleyebilirim.

MAVİ BİR GEZEGENDE YAŞIYORUZ
Kitabın önemli bir kısmı deniz ve sanat üzerine. Bir deniz insanı olarak nasıl bir bağ var sanat ile deniz arasında sizce?
Deniz ve denizcilik kültürü uygarlık tarihinin en eski kültür alanıdır. Kabaca 5000 yıllık bir geçmişi vardır. Sümer tabletlerinden, Hammurabi kanunlarına kadar pek çok yerde yazılı belgelerle karşımıza çıkar. Yerkürenin yüzde 80’ine yakını su olduğuna göre aslında hepimiz mavi bir gezegende yaşıyoruz. Deniz ve denizcilik hayatımızın en önemli yaşam kaynağıdır. Uluslararası ticaretin yüzde 90’ı denizler üzerinde hareket eder. İnsanlık protein ihtiyacının yarısından fazlasını denizden sağlar. 7.5 milyar dünya nüfusunun yüzde 95’i denizin 1000 km’si içinde yaşıyor. 15 milyon ve üzeri nüfusa sahip 12 mega şehrin dokuzu liman kenti. İnsan hayatının denizle iç içe olduğu bu kadar yoğun ortamda denizin sanatın her türüyle buluşması olağan bir sonuçtur. Edebiyattan resme müzikten sinemaya her alanda sanatın deniz ve denizcilikle buluştuğunu görmekteyiz. O nedenle kitabımda sanata önemli bir yer ayırdım.

Haberin Devamı

DENİZE SAYGI, ONA ASLA RAKİP OLMAMAKTAN GEÇER
Kitabınız tam bir rehber, deniz tutkunları için başucu kitabı. Denizde olmak, denizi anlamak özetle denizle bütünleşmek ne verir insana? Nasıl değiştirir bir insanı? Ve verdiklerinin karşılığında ne ister deniz bizden?
Deniz ebedi canlılık ve yaşam karmaşasının kaynağıdır. Kısacası hayattır. Yaşamayı ve canlılığı denizle iç içeyken daha iyi anlarsınız. Yaşamın çelişkilerini, iyi günün kötü gününün, iniş ve çıkışın doğadaki felsefesini en iyi deniz öğretir. Fırtınalara katlanmayı, sakin denizlerde fırtınaya hazır olmayı, en zor fırtınanın bile geçeceğini denizde öğrenirsiniz. Tekneniz de denizle etkileşimin aracıdır. Onunla bütünleşmek için doğa disiplini, teknik disiplin ve personel disipliniyle hareket edersiniz. Bu disiplinlere uymazsanız batar, karaya oturur veya çatma yaşarsınız. Deniz, o nedenle tekne üzerinden hayatınıza denge ve düzen getirir. Dört metrelik bir kürekli sandalı sekiz yaşında çocuğa verin, onun hayatının nasıl şekillendiğini görürüsünüz. Ben bunu yaşamış biriyim. Doğa ile mücadele ve birlikte yaşamayı, tekneye bakım yapmayı, kürek çekmeyi, sorumluluk almayı, paylaşmayı, balık tutmayı, fırtınada emniyetini düşünmeyi küçücük yaşta dört metrelik bir sandal size öğretir. Kısacası deniz hayatı ciddiye alarak, her anın hakkını vererek yaşamayı öğretirken, yüzmenin, kürek çekmenin, yelken yapmanın, deniz ürünleri ile beslenmenin moral ve sağlığa katkıları ile hayat kalitenizi artırır. Karşılığında deniz sizden tek şey ister. Ona saygı duymanızı. Saygının temeli de denizi ve çevresini temiz tutmaktan ve onunla asla rakip olmamaktan geçer.

Haberin Devamı

DENİZ GÖRGÜSÜ OLMAMASININ YARATTIĞI SONUÇLAR
Özellikle pandemiyle denizde yaşamı seçen çok insan oldu. Siz de eminim karşılaşıyorsunuzdur onlarla? Ne dersiniz denizle ilgili ilişkileri için? Bu heves denizciliğe yarar mı zarar mı sağladı?
Şüphesiz pandemi denizde bağımsız ve emniyetli yaşantıya çok büyük talep patlamasına neden oldu. Bu yönelişin önemli kısmı denizciliği ve tekne sahipliğini amatörce ruhla sevgi ve mutluluğa dayalı bir uğraş olmaktan ziyade yazlık ev olarak görme sonucunu da doğurdu. Uzun süreyle hiç seyir yapmadan, en güzel koy ve büklerde demirli ya da kıçtan kara kalan veya marinalardan hiç çıkmadan limanda uzun dönemler geçiren teknelerin varlığı biliniyor. Pandemi döneminde özel tekne satışları neredeyse planlı 3 yıllık satışların tümünü karşılayacak seviyede arttı. Amatör denizciliğinin gelişmesi, Türk insanının denizle etkileşiminin artması amatör denizciliğimizin daha ileriye taşınması için çok değerli bir katkıdır. Diğer taraftan kitapta da vurgulamaya çalıştığım en önemli husus kültür ve görgü olmadan denizin kullanılmasının yaratacağı sonuçlardır. Bu durum emniyetsiz ve tehlikeli süreçlere neden olurken daha sonra da insan huzurunu ve denizde aradığımız mutluluğu tehdit eden görgüsüzlüklere neden olmaktadır. Diğer bir konu da tabii ki deniz çevresinin bilinçsiz ve kontrolsüz amatör denizciler tarafından kirletilmesidir. Kısacası pandemi sonuçları itibarıyla amatör denizciliğin gelişmesi için önemli bir aşama olmuştur. Ancak çevre bundan zarar görmüştür diyebiliriz. Özellikle güneydeki eşsiz koy ve büyükler kapasitelerinin çok üstünde kullanıldılar. Bağlama ve demirleme kapasitelerinin çok üstünde kullanılmışlardır. Çevre şüphesiz bundan zarar görmüştür. Diğer taraftan sayılar çokça artan teknelerin özellikle iyi eğitilmemiş niteliksiz kaptan ve gerekli kültür ve görgü altyapısına sahip olmayan sahipleri tarafından kullanılması da denizde sosyal sözleşmeyi zorlamıştır. Neticede gereken kültür ve görgüsü olmayan birinin sırf statü sembolü olması nedeni ile tekne sahibi olması, okuma bilmeyen birinin evinde kitaplık oluşturması gibidir.

Haberin Devamı

Üç tarafı denizle çevrili bir ülke olarak ne ulaşım da ne turizmde ne bize sunduklarında kısacası hiçbir şekildi denizlerimizden yeterli derecede yararlanamıyoruz. Bunu nedeni nedir sizce? Ve ne öngörürsünüz bunun değişmesi için?
Maalesef Türkiye çok ayrıcalıklı bir deniz coğrafyasına sahip, yarımada devleti olmasına rağmen Mustafa Kemal Atatürk dönemi hariç, denizcileşme sürecini değerlendirememiştir. Denizcilik gücü içerisinde donanma gücü gibi bazı alanlarda çok öne çıkmamıza rağmen, bütüncül bakış içinde denizcileşme başarılı olamamıştır. Dünyada hiçbir halk denizci doğmaz, denizci yapılır. Halkı denizci yapan da devlettir. Ancak gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse Türkiye Cumhuriyeti denizci bir devlet olamamıştır. Sorunuzun asli cevabı budur. Bunun değişimi için temel şart devletin denizcileşme ye ve denizci olmaya karar vermesidir. Türkiye'de bırakalım Denizcilik Bakanlığını kurulmasına, devletin denizciliğe yönelik henüz bir vizyon belgesi bile yoktur. O yüzden bu sorunun kısa cevabı devletin denizcileşmeyi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Kasım 1937 TBMM konuşmasında vazettiği gibi ülkü olarak benimsemesi ve teşkilatlanmasıdır. Bu süreci daha sonra halkın denizcileşmesi takip edecektir

Haberin Devamı

Son yıllarda müsilaj kavramıyla tanıştık. Denizlerimiz ölüyor mu artık ve daha da vahimi bunun suçlusu hepimiz miyiz?
Maalesef müsilaj denizdeki doğal yapının artık sürdürülemeyecek boyutlara erişmesi sonucunda çürümesinin işaretidir. Oksijensizliğin bir işaretidir. Son yapılan çalışmalarda Marmara Denizi'nde 25 metre altında artık oksijen seviyesinin çok düşük olduğu ve hatta olmadığı rapor edildi. Bu dengesiz şehirleşme ve sanayileşmenin, neo liberal ekonominin Türkiye’ye dayattığı tüketim ekonomisinin sonucudur. Marmara’da müsilajın en büyük sorumlusu biyolojik ve kimyasal arıtma tesisi olmayan sanayi tesisleri ile Marmara’ya dökülen nehir, çay ve derelerin taşıdığı kirliliktir. Diğer yandan halkın doğayı korumaya yönelik bilinç seviyesi istenen düzeye erişememiştir. Deniz büyük çoğunluk için doğal çöp kutusu olarak görülmektedir. Bu kapsamda plastik ve naylon kirliliği had safhadadır. Evet Marmara’nın ölmesi ve müsilajın temel nedeni kamu ve halk ortaklığıdır. Denizlerimizi koruyamadık.

‘Deniz yaşam karmaşasının kaynağıdır’
Kültürü ve Görgüsüyle Denizcilik
Cem Gürdeniz
Yapı Kredi Yayınları, 2022
208 sayfa.

 

BAKMADAN GEÇME!