Güncelleme Tarihi:
‘Yel değirmenleriyle savaşmak’ deyimi Cervantes’ten beri ve Cervantes ile birlikte hep yaşamasını sürdürdü. Kesin doğum tarihi kadar hayatı da tam olarak bilinmeyen Miguel de Cervantes her şeye rağmen bugün dünyanın en tanınan yazarlarından birisi. Bu bakımdan onun hakkında yazılan bir biyografinin kendiliğinden ilgi uyandırmasından daha doğal bir şey yok. Üstelik, Alman dili ve kültürü içinden yazılmış bir biyografi daha da dikkat çekici, çünkü Uwe Neumahr’a göre onu görmezden gelen bir yanı olmuş hep Alman kültürünün. Anlaşılan yel değirmenleri böyle de dönmüş.
‘Avrupa edebiyatında bir olay ve roman tarihini herkesten daha fazla değiştiren’ Cervantes, ‘novella türüne hümanist bir statü kazandırmakla’ kalmaz, devrinin karanlık şartlarına rağmen, ‘mizah, teselli ve iyimserlik dolu metinler yazmayı’ da başarır. U. Neumahr onun hayatının ‘maceralı ve adeta bir roman gibi’ olduğunu söyler. Hatta kendini eserlerinin arasına sokuşturmayı başarmasına vurgu yapar. Kekemeliği, tartışmalı eşcinselliği, karakterinin çelişikliği ve sanki aileden miras yalancılığına değinir. Kurtuba’nın Engizisyon çağını yaşadığı dönemde, dedesinden başlayarak, babası ve annesinin kimi özelliklerini tartışmaya açar. Övünç değil sorular vardır çokça.
Bilgisizlik ve eksik belgeler üzerinden tam bir biyografi kurulabilir mi? Cervantes’in kurguda yaptığı devrimin bir yönü de kendi hayatına dair hiçbir şeyin tam olmayışı mı? Erol Özbek çevirisinden okuduğumuz Uwe Neumahr biyografisi, sorulardan çok, yerli yerine oturtulmuş bilgi ve yorumlardan oluşuyor. “Hayatının bazı durumları Cervantes’in eserinden çıkarılabilir, ancak kurgusal metinlerden ampirik varoluşa yönelik geriye doğru çıkarsamalar yapmak daima problemlidir” diyen yazar, yöntemini de sigaya çeker.
İnebahtı Deniz Savaşı’na katılıp yaralanan Cervantes, Andrea Doria askerlerinin zafer kutlamalarına katılamaz. Sonradan Cezayir’den gelen korsanlara esir düşerek sanki romana doğru sürüklenir. U. Neumahr onun ‘İnebahtı kahramanlığından bir sermaye yatırımı ve absürtlüğüyle Kafkaesk bir yanılgının kurbanı olduğunun’ altını çizer.
Cezayir’de geçirdiği sürenin Cervantes’e çok tecrübe kattığı açıktır. Kültürden kültüre, umutsuzluktan umuda, kölelikten özgürlüğe en insan dolu gidiş gelişlerle doludur bu dönem. Kurtuluşunun devamında Cervantes pek çok ekmek parası kazandıran işlerde çalışır. Mutsuz evlilik yapar. Tiyatroyla ilgilenir. Toledo, Sevilla gibi sanat dolu şehirlerden geçer. U. Neumahr elinde hayatının her anının belgesi varmışçasına hiçbir ayrıntıyı atlamaz.
‘Don Kişot’a gelmek sadece bir başarıya ulaşmak değil her aşaması geçmiş Avrupa kültür tarihinin bir sorunu olan meselelerle baş etmek anlamına da gelir. Zorla basım izni alınan, 1604 Aralık ayında, 1605 tarihiyle yayımlanan ‘Don Kişot’ o günden bu güne bir ortak insanlık çıkışı olma vasfını sürdürüyor. 18. yüzyılda bile 68 dile çevrilen eser, Cervantes’in biyografisinin adeta kendisine dönüşüyor. Öyle anlaşılıyor ki ‘Don Kişot’ yaşadıkça, Cervantes biyografisi hep yazılıyor olacak. Delidolu bir hayat akılla kapatılamaz sonuçta.
MIGUEL DE CERVANTES
DELİDOLU
BİR HAYAT
Uwe Neumahr
Çeviren: Erol Özbek
İletişim Yayınları, 2018
392 sayfa, 33.5 TL.