Güncelleme Tarihi:
Deniz Türkali... Vedat Türkali’nin kızı, Barış Pirhasan’ın ablası, Atıf Yılmaz’ın eşi, Zeynep Cassalini’nin annesi, pek çok önemli ismin dostu çok özel bir kadın. Nedir onu bu kadar özel yapan? Deniz Türkali’yi filmlerden tanıyoruz, şarkılarından, oyunlarından, 5. Kat’tan, Leyla’dan, politik hareketlerdeki tavrından. Ama onu bu kadar özel yapanı anlamak için yine çok sevdiği bir dostunun imzasıyla yayımlanan ‘Daha Dans Edicem...’ adlı nehir söyleşi kitabı okumak gerekiyor. Kitabı kısa bir süre önce Özgür Gündem davası yüzünden girdiği hapisten tahliye edilen Murat Çelikkan yazmış. Kitap, Türkali ile Çelikkan’ın dört yıl boyunca yaptıkları görüşmelerden oluşuyor. 25 yıldan fazla süredir dost olan ikili, Türkali’nin ailesinden aşklarına, dostlarından mesleki serüvenine pek çok konuda konuşuyor. Fonda, Türkiye’nin kültürel ve politik iklimi onlara eşlik ediyor. Çünkü Türkali kitapta her ne kadar herhangi bir örgüte bağlı olmaktan kaçındığını söylese de yaşanan her politik olay onun hayatından yeni bir sayfa açıyor, belki hayatının yönünü değiştiriyor, belki de Türkali’nin düşüncelerini...
Ailesiyle başlıyor söze Türkali... Vedat Türkali’nin kızı olmayı anlatıyor uzun uzun. Sanmayın ki harika bir şey bu! Ne kadar zor olduğunu saklamıyor, tüm samimiyetiyle kendini de babasını da eleştiriyor. Zaten daha kitabın başında ne kadar farklı bir kadın olduğunu anlıyorsunuz onun. Sansürsüz biri Deniz Türkali. Gerçekleri, duygularını paylaşmaktan korkmayan bir kadın. Otoriteyi sevmeyen, sevmediği için hem otoriteden hem de otoriter olmaktan kaçan bir kadın... Hayatı bildiği, istediği gibi yaşayan, hata yapmaktan korkmayan, yaptığı hataların sonucunu kabullenip yeniden ayağa kalkan bir kadın. Onun aşklarını, oyunculuk serüvenini, İngiltere, İtalya maceralarını okudukça özgürlüğün ayrılmaz bir parçası olduğunu anlıyorsunuz. Çok maceralı bir hayat onunki. Oyunculuk serüveni, şarkı söylediği zamanlar, gazeteciliği, işletmecilik yapması, aktivist dönemi, tüm bunları yaşarken yanında olanlar... Türkiye’nin son 50 yılının eşlik ettiği bir hayat...
ANAHTAR KELİME SAMİMİYET
Ama tüm bunların ötesinde çok farklı bir kadın çıkıyor karşınıza. Anahtar kelime ‘samimiyet’ olsa gerek. Lafını sakınmayan, söyleyeceklerini insanlar yanlış anlar ya da yargılar diye düşünmeden özgürce ortaya koyabilen bir kadın Deniz Türkali. Klişelerden tamamen uzak. Çırılçıplak! Kendini de, sevdiklerini de dürüstçe yargılayabilen, dürüstçe seven, dürüstçe kızan bir kadın. Onun bakış açısıyla hem kendisine hem de pek çok tanıdığımız insana bakmak çok değişik bir macera. Klişelerin, önyargıların, bize dayatılanların ötesine geçmek gibi. Kitabı okuduktan sonra evlat olmayı, eş olmayı, anne olmayı, arkadaş olmayı bir kez daha tartışıyorsunuz kafanızda. Deniz Türkali’nin kendini koyduğu, konumlandırdığı yerden bakınca pek çok düşünce kalıbı yıkılıveriyor. Kendi için sosyalist diyor Deniz Türkali, feminist diyor... Elbette hepsi, ama en çok devrimci galiba. Kitabın bir yerinde Emma Goldman’ın “Dans edemeyeceksem sizin devriminizi istemiyorum” sözü geçiyor. Deniz Türkali dans edebileceği devrimi kendi yapan bir kadın. Pek çok kişi için ilham kaynağı. Ve elbette umut kaynağı... Hepimizin yapacak daha çok işi var. Türkali’ye kulak verin, size yolunu göstersin.