Güncelleme Tarihi:
Herkes bir gün eski çocuk olur ve o günlere dair, varsa sakladığı bir nesne, oyuncak, kitap, fotoğraf, ona bakmak, birkaç gün ilgilenmek, eşine dostuna, çoluğuna çocuğuna göstermek ister. Sonra yine yeni kendisine döner.
Bir de bizim gibi ne yapıp edip çocukluktan kopmamaya çalışanlar, hatta bunu başaranlar da vardır. Herkes aynı bahçelerden erik çalmıyor, aynı sokaklarda burnu sürtülmüyor, başka muhitlerde başka telaşlarla büyüyor. Bizimkisi kâğıttan bir çocukluk! Çoklarına ince gelebilir, gözüne zayıf görünebilir, kolayca yırtılıp atıldığı için kadri kıymeti bilinmeyebilir, olsun. Ben örneğin bir dahakine, tabii kâğıt kalem kitap defter, onlardan ayrılmadan, sinefil olmak isterim. Tamam şimdi yeni sinefili diye bir şey var, filmlere ulaşması kolay, zaman kaybetmeden, fazla da masraf etmeden, üstelik dilediğin saatte dilediğin filmi izleyebileceğin bir olanak gibi gözüküyor başlangıçta ama, sinemanın karanlığına, adeta rüyaya dalar gibi dalmadıktan, üç koltuk ötendeki sinefille selamlaşmadan sinefilleşmek mümkün mü, emin değilim!
Lunapark, atlıkarınca, dönmedolap günleri uzakta kalmış, zaten eski çocuklar da yaşlanmış, kendini salmış, olsun! Sözlükler, alfabeler, ansiklopediler var ya, onlar var oldukça dünyada eski çocuklar da yok olmayacak! Bunu neden mi söylüyorum? Bir zamandır bu adını bahtiyarlıkla andığım kitap türlerine yeniden rağbet var da ondan! Aynı zamanda tarih dergilerinin popülerleşmesini de buna ekleyebiliriz: Toplumsal Tarih, Atlas Tarih, #Tarih... Bu vesileyle, Gökhan Akçura’nın şehir hayatıyla, popüler kültürle ilgili tüm kitaplarını Oğlak Yayınları yeniden yayımlasa ne güzel, ne hayırlı bir iş olur.
Rakı Ansiklopedisi ve Türkiye’nin sazlı cazlı müzik tarihini 50’lerden bu yana anlatan kitaplarıyla tanıdığımız Derya Bengi ile Erdir Zat’ın fevkalade yeni kitapları yayımlandı. 100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası-1, 1923-1950 dönemini kapsıyor ve ‘Her Savaştan Bir Yara’ adını taşıyor.
Her iki adın da ansiklopedist tutumlarını Express, Roll ve Bir+Bir’den biliyorduk, ama ansiklopediyi denli büyütüp, başvuru kitabı olmasının yanı sıra, heyecanla okunacak bir yapıta dönüştürdüklerini bilmiyorduk! Yukardan beri gündüz gözüyle havai fişek patlatıp durmam bundan! Her eve lazım, eski ansiklopedi kuşağı çocuklarına bilhassa lazım faydalı bir eser olmakla kalmayıp, ‘İspanyolcanın Zararları’ndan ‘Rusbaşı’na ve şimdi tam da gündemdeki mevzuyla alakalı ‘Voronof Aşısı’nı merak edenleri de ziyadesiyle memnun edecek, evladiyelik bir şaheser.
Kitabın ‘Sunuş’unda Derya Bengi, üç ciltte tamamlanacak dizi için ”Cumhuriyet tarihinde siyasetin ana istasyonlarına uğramayı ihmal etmeden, yolda pencere kenarından gözüken manzarayı seyredecek, gündelik hayatın küçük zevk ve alışkanlıklarına, ayrıntılarına eğilecek” diyor. Bu ‘Harita’dan nelerin gelip geçeceğini de söylüyor meraklısına: “İnkılap, kanun, darbe, nutuk ve demeçlerle birlikte ve onlardan öte, onlara bağlı ve onlardan gayrı, fabrikalar, şarkılar, uçaklar, heykeller, filmler, makineler, parklar, sofralar, apartmanlar, tramvaylar, paralar, kumbaralar, gazeteler, karikatürler, karneler, kokular, tatlar, plajlar, saçlar, çoraplar, romanlar, doğanlar ve ölenler gelip geçecek.”
Eski çocuk teranesi tutturduğuma bakmayın, şimdilerde o eski ansiklopedilerin edebi yenileri çıkmaya başlayınca, bunlara da yetiştik diye şükretmemdendir. Yoksa bilirim zamane de bu eserleri en az bizim kadar, zannımca bizden de fazla sevecektir.
‘Tarcan Zeybeği’ni bilir misiniz? Kadınlı erkekli oynanan ilk zeybektir. Peki ‘kocasını seven’ kadın ne yapar, ona Tabii Kanyak içirir! ‘Koltuk Meyhanesi’ni duydunuz diyelim, peki ‘Otomatik Meyhane’yi duydunuz mu, ‘Şipşakçı Lokanta’ da nesi oluyor? Nesi olacak, bugünkü fast food’un atası. Savaştan Barışa’nın öpöz Türkçe çevirisi için, ‘Öz Türkçe Okuş Mezi’ye bir göz atın, ne diyor bakalım: “Şaşmayınız, yolağımın tersine, ben uz dapasıyım!” Peki çevirmeni? Va-Nu ile eşi Meziyet. Sonra en sevdiğiniz filmlerden biriyle karşılaşmanın heyecanı, ‘Özel Bir Gün’, Ettore Scola çekmiş, Marcello ile Sophia Loren oynamıştı. ‘Modern insanın ihtiyaçları’nın başında ne geliyor 1940’lar ve 50’lerde, radyo! Kaptıkaçtı da dolmuş gibi, biçerdöver gibi, gecekondu gibi yeni çağın icapları için türetilmiş ne güzel bir sözcük, minibüsün evveli... Ve daha neleeeeeer neler!
Fakat, benim ilk okuduğum ve şimdi ‘açık ara’ diyorlar ya, öyle sevdiğim madde, ‘İspanyolcanın Zararları’. 1933’te İspanyol tenor Jose Mojica İstanbul’daki konserine Fransızca şarkılarla başlar, fakat izleyiciler İspanyolca şarkılar ister ısrarla. O günlerde yazıişleri müdürü olduğu ‘Cumhuriyet’te Abidin Daver, bu işe çok bozulduğunu yazar. Ona göre ‘tabii olmayan şey’ Musevilerin “Asırlardan beri Türkiye’de oturdukları ve Türklerle beraber yaşadıkları halde bir türlü İspanyol kültürünü unutup Türk kültürüne ısınamamış olmalarıdır”. (s.152)
Memlekette vaktiyle ‘Hırsızlık Ansiklopedisi’ yayımlandığını biliyor muydunuz, tamam hemen hınzırca gülümseyip manalı manalı kafa sallamaya başlamayın, ben 1939’dan söz ediyorum. Son Posta gazetesinde 17 fasılda tefrika edilmiş, bunlar arasında asıkçılık, tavcılık da var...
Hisseli harikalı 32 kısım tekmili birden bir ‘Cumhuriyet Cihannüması’. Okumaya şimdiden başlamanız menfaatiniz icabıdır. Zira güzide Cumhuriyetimizin asırlık olmasına şurda üç sene dahi kalmamıştır. Şahsen sonraki bölümleri de ‘arkası yarın’ duygusuyla beklerken, Cumhuriyetimizin 100. yılını, özgürlükçü, demokratik ve halkçı bir cumhuriyet olarak kutlamayı da canı gönülden diliyorum.