Güncelleme Tarihi:
Daha önce onu İstanbul sahnelerinde, hem de çeşitli sahnelerde izledik. İlk görüşüm, BİLSAK Caz Festivali’ndedir, o güzel festivallerin ilkinde. BİLSAK’ı hemen, Mustafa Kemal Ağaoğlu’nun adıyla anmak isterim. Çünkü yaratıcısı oydu ve bize burada görmeyi, izlemeyi ummadığımız cazcılar izletmişti. Örneğin, International Herald Tribune’un caz eleştirmeni Mike Zwerin’le hem söyleşi yapmış, hem de onu çalarken izlemiştik.
İşte İtalyan trompetçi Enrico Rava da bu ilk BİLSAK’a gelen büyük cazcılardan biriydi. Aslında, bir ikilinin parçasıydı. Bandoneonun üstadı, Arjantinli Timoteo “Dino” Saluzi ile birlikte gelmişlerdi. İnsan böyle dünya çapında cazcıları (ya da başka müzisyenleri) ilk kez dinlediğinde şaşırıyor. Rava ile Saluzzi de bizi şaşırttı. Bir-iki saat sonra onları Ortaköy Ziya’nın bahçesine girerken gördüğümüzde de şaşırdık. Biraz yorgun ama çok daha rahattılar. Enrica Rava’nın göğsünde tiril tiril beyaz bir gömlek vardı, akşam esintisinde hafiften dalgalanıyordu.
Bu ânı hiç unutmuyorum.
İkincisi de birkaç yıl önce İKSV Salon’daki Avrupa Caz Kulübü gecelerinden birindeydi. Enrico Rava ve İmer Demirer aynı sahnedeydi. Müthiş bir konserdi. İmer’in dünya çapında bir cazcı olduğunu bir kez daha anladık... Sonra bitti ve alkışlar devam ederken Rava, neredeyse gözyaşları içinde sıkı sıkı İmer’e sarıldı.
Bunu da unutmuyorum. ‘Live’ olarak görme şansına eriştiğimiz büyük müzisyenler bizde fizikleri, davranışları ile de iz bırakır.
Enrico Rava 4. Caz Şubatı’na Yeni Dörtlüsü ile geliyor: Trompette kendisi, gitarda Francesco Diodati, basta Gabriele Evangelista ve davulda Enrico Morello. 2011’de ise Enrico Rava Tribe ile İstanbul Jazz Center’a gelmişti. Rava dışında iki grupta da olan tek kişi, kontrbas/basta Gabriele Evangelista, uluslararası arenada tanınmış en genç İtalyan cazcılardan biri.
Ama hem kendi adını, hem İtalyan cazını bu arenaya taşımayı başaranların ilki, Enrico Rava’ydı elbette. 1939 yılında Trieste’de doğdu. Torino’da caz kulüplerinde Dixieland trombon çalmaya başladı ama Miles Davis’i dinledikten sonra hemen enstrümanını değiştirdi, trompete geçti. Modern stile de kucak açtı. Onu çok etkileyen cazcılar arasında Gato Barbieri ve Chet Baker da var. Barbieri ile 1962’de tanışması Rava için bir dönüm noktası oluşturdu. Birlikte film müzikleri yaptılar. 1964’te, Rava Montaldo’nun filmi ‘Una Bella Grinta’nın müziğini kaydetti. Gene o yıllarda Don Cherry, Mal Waldron ve Steve Lacy ile tanıştı. Lacy ile birlikte bir dörtlü oluşturup kendilerini free jazz’e verdiler. Londra ile Buenos Aires arasında gidip geldiler ve unutulmaz albümleri ‘The Forest and the Zoo’yu 1966’da Arjantin’de kaydettiler. Dörtlüyü, siyahlarla beyazların birlikte çalmasına izin vermeyen Güney Afrika aparteidinin iki kaçkını, Johnny Dyani ile Louis Moholo tamamlıyordu. Bob Thompson’ın elinden çıkma kapağı ise tablo gibidir.
Rava, bir yıl sonra New York’a geçti, birlikte çalıştıklarının arasında Cecil Taylor ve Charlie Haden da vardı. Avrupa’yı şöyle bir ziyaret ettikten sonra (Lee Konitz ile bir kayıt), gene New York’un yolunu tuttu. Bu sefer de Carla Bley’in Caz Bestecileri Orkestrası ile ‘Escalator Over the Hill’in kaydını gerçekleştirdi.
Lider olarak ilk albümü ‘İl giro de Giorno in 80 Mondi’, onun piyanosuz dörtlüleri ile beşlilerinin yolunu açtı. Yuvarlak hesap 100 albümü var, 30’u lider olarak. 1970 ve 80’lerde Pat Metheny, Michel Petrucciani, John Abercrombie, Joe Henderson, Richard Galliano, Miroslav Vitouš, Joe Lovano gibi müzisyenlerle çalıştı. Yurttaşı Paolo Fresu ile de dört albümü var. Doğrusu, ikisini burada sahnede dinlemek isterdik. Klasik müzikten de uzak kalmayan Rava’nın ilgisini çeken bir başka müzisyen de Michael Jackson. Ancak, onun müziğiyle Jackson öldükten sonra tanışmış. Onun anısına 2012’de yapılmış, ‘On the Dance Floor’ adlı bir albümü olduğunu unutmadan hatırlatalım.
Yetmiş sekiz yaşındaki Enrico Rava’nın son albümü ise, 18 Şubat’ta birlikte çalacağı Diodati, Evangeliste ve Morello ile kaydettiği ‘Wild Dance’ (2015). Çok yaşasın Enrico Rava diyoruz. Yeni albümler yapsın, İstanbul’u gene ziyaret etsin.
Ama hatırladığım bir şey daha var. 2013’te Akbank Caz Festivali’ndeki Enrico Rava Tribe konserinin ardından sahne arkasına geçebildiğimi gören editörüm, konuştum mu diye sormuştu. Eh, konuşmuştum ama söyleşi sayılmaz. Onu ilk kez BİLSAK Caz Festivali’nde Dino Saluzzi ile geldiğinde izlediğimi, ondan sonra hiç kaçırmadığımı söyledim. O gelişlerinde birkaç gün kalmışlar, öyle dedi. Hatta “Rehberimizin adı neydi, hatırlıyor musun?” diye sordu. O kadar da uzun boylu değil. Kendisi Ortaköy Ziya Bar’ı hatırlıyor. Gömleğini dalgalandırarak geldiği mekânı. O akşam çalmış mıydı, bilemiyorum. Galiba sahnede Armen Donelian bizim cazcılarla çalıyordu.