Çok katmanlı, oyunlu, usta işi: İbrahim Yıldırım

Güncelleme Tarihi:

Çok katmanlı, oyunlu, usta işi: İbrahim Yıldırım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2021 10:25

İlk kitabıyla dışlanıp edebiyata küsmüş bir yazarın son 50 saatinde yaşadıklarını anlatan ‘Dünbatımı Defterleri’, İbrahim Yıldırım’ın ilk romanından bu yana sabırla kurduğu çok katmanlı, oyunlar ve aldatmacalarla okuru metne katan anlatı anlayışının en üst noktasını oluşturuyor. Oya gibi işlemiş, ilgiyi hep üst düzeyde tutan kurgusuyla usta işi bir roman.

Haberin Devamı

İbrahim Yıldırım, 2000 tarihli ilk romanı ‘Kuşevi’nin Efendisi’nden beri sabırla çok katmanlı, göndermeler, anıştırmalar, yinelemelerle gelişen ve metinlerarası/türlerarası bağlar kuran, oyunlar ve aldatmacalarla okuru metne katan bir anlatı anlayışı geliştirdi. İlk kitabıyla edebiyat dünyasından dışlanmış, kitabı imha edilip edebiyata küsmüş bir yazarın intihar etmeden önceki son 50 saatinde yaşadıklarını anlattığı yeni romanı ‘Dünbatımı Defterleri’, Yıldırım’ın kurduğu bu yapının en üst noktasını oluşturuyor bence.
İbrahim Yıldırım, iç içe geçmiş metinleri sever. Tanınmayan, bilinmeyen yazarların ya da yazar adaylarının geride bıraktığı dosyalar, yayınevlerinden reddedilen eserler etrafında kurar anlatılarını. Kahramanları da bu yitik, silik kişiler olur. Onların dünyasına girer, bakış açılarından hayatı görürüz. Aslında bir selamı bile çok gördüğümüz bu kişilerin yaşamlarının ne büyük sırlar, acılar ve maceralar gizlediğini anlatmak ister gibidir. Onların geride bıraktığı metinleri çözerken başka metinlere, başka hayatlara ulaşır, yeni dünyalara girer, bambaşka evrenler keşfederiz.
‘Dünbatımı Defterleri’, ‘gerçek’ yazarın, yani İbrahim Yıldırım’ın bir açıklamasıyla başlıyor: “Bu kitap, kıyıda köşede kalmış bir yazarın iki gün içinde aldığı notları içeren defterlerin ve avukatına bıraktığı diğer malzemenin elden ve gözden geçirilmesi ile hazırlandı.”
Romanın altbaşlığı ‘Edebî, İçtimaî, Cinaî, Tıbbî Bir Kolaj’. Kolaj nitelemesini okuyunca gerçekte var olan başka metinlerin bir araya getirilmesiyle ortaya yeni bir metin çıkarıldığını düşünür okur. Yine İbrahim Yıldırım’ın bir oyunuyla karşı karşıyayız. Okuyacağımız kolajdaki metinlerin tamamı, adı çok sonra açıklanacak yazarın defterlerle birlikte avukata teslim ettiği paketten çıkmıştır. İbrahim Yıldırım, bir ‘brikolage’ oluşturduğunu söylüyor. Brikolage, Fransızca bir terim, mevcut parçaları alıp birleştirerek yeni bir şey üretmek anlamına geliyor. Yapılan, kolajın da ötesinde bir şey. Gerçekle kurmaca her zaman iç içe geçmiştir. Onları birbirinden ayırt etmek kolay değildir. Sonuçta okuduğumuz kurmaca bir eser, bir romandır. Kurmaca ve tabii oyun, gerçek yazarın, İbrahim Yıldırım’ın takdimiyle başlıyor.
Kolajın ‘edebî, içtimaî, cinaî, tıbbî’ olmasına gelince, yeniden yazanla ilk metni oluşturanı ayırmak için adını vermek durumundayım, Âşir Emin, son 50 saatinde bir cesetle baş başa. Defterleri öldürdüğü adamın yanı başında kaleme alıyor. Eserin tıbbîliği arka arkaya kaybettiği en iyi iki dostu, yaşam sebebi iki kişiden kaynaklanıyor. Kendisine tüm varlığını bırakan tek arkadaşı Muvaffak ünlü bir cerrah, cenaze törenini beklediği Artemis Abla ise ev kadını bir doğal sağlık uzmanı. Atalarından gelen bilgilerle bitkiler toplatıp kaynatarak doğal ilaçlar yapabiliyor.
Tabii Âşir Emin’in tüm yaşamı da tıbbi bir vaka olarak değerlendirilebilir. Küçük yaşta ailesini yitirdikten sonra tek başına büyümek zorunda kalmış. Öksüz ve yetimlik onda büyük travmalar yaratmış. Muvaffak ve Artemis ona hep destek olmuş ama ne kadar başarılı olmuşlar, onu da romanı okurken öğreneceğiz. Zaten pek iyi bir öğrenci olmayan Âşir Emin, ailesiz kalınca okuldan iyice kopmuş, öğrenimini tamamlamamış. Belirli bir mesleği yok. Okumaya ve yazmaya yoğunlaşmış ama daha ilk eserinde edebiyat âleminin büyük tepkisiyle karşılaşmış. Aldığı ağır eleştiriler yayınevinin kitabı piyasadan çekmesine neden olmuş, Âşir Emin’i küstürmüş. Âşir’in o olaydan sonraki yaşamını bol bol okuyarak geçirdiğini anlıyoruz. Hemen her konuda bilgi sahibi gizli bir entelektüel haline gelmiş.
Metin içindeki metni de Muvaffak’ın geride bıraktığı hatıra defteri ve günlüğü oluşturacak, yeni öykülerin kapısını açacaktır. Muvaffak’ın pazar günleri kaybolup başka bir kimliğe bürünmesi de aslında ayrı bir roman olarak değerlendirilebilecek derinlik ve boyutta. Tabii Artemis’in yaşamı da bambaşka bir diğer boyut. Güzelliği ile tanınan Artemis’in âşıkları, onlarla yaşananlar, mahallelinin ve ailesinin tepkileri de bir roman oluşturabilecek zenginlikte.,

Haberin Devamı

MERAK UNSURU ÜST DÜZEYDE...
Romanın içtimai, yani toplumsal yanı ise hem Âşir Emin’in 1960’larda öksüz ve yetim kalmasına yol açan şaibeli trafik kazası, bu kazanın arka planında Azdavay’da yaşananlar, hem katil olmasına neden olan Muvaffak’tan kalan dairenin bulunduğu apartmanın yöneticisi ve kapıcısıyla yaşadıkları hem de defterlerin yazılmaya başlandığı 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa referandumudur. Tabii Âşir Emin’in doğup büyüdüğü Zeyrek Mahallesi ile üç yılını geçirdiği Şişli arasındaki çelişki ve sınıf farkının yarattıkları da romanın konusu. Âşir Emin’in hastalıklı ruh halinin oluşumunda, cinayete varan cinnetinde bu çelişkinin de payı büyük.
Dünbatımı Defterleri’nin edebi yanını ise Türk ve dünya edebiyatından eserlerle kurduğu metinlerarası ilişkiler oluşturuyor. Âşir Emin’in adında, hem Âşir’den hem de Emin’den kimlere göndermeler yapılmıştır? Âşir Emin’in imha edilen eserine ad olarak verdiği ‘Mâlûmatnâme’den sorgulamaya başlayabilir miyiz? Edebiyat tarihimizde böyle bir tür ya da eser var mıdır? Mâlûmatnâmeler neleri içerir? Ama böyle ayrıntılı bir sorgulamaya girmeye bile gerek olmadan, olayların yaşandığı ‘ayların en zalimi’ nisan ayında doğan ve ölenlere, başına felaketler gelen yazarlara yapılan göndermeleri izlemeye çalışmak bile bir tez konusu olabilir. Tanıtımında söylendiği gibi Salinger’dan Oğuz Atay’a, Anthony Burges’ten Peyami Safa’ya, Mihri Hatun’dan Sylvia Plath’a, Yusuf Atılgan’dan Gonçarov’a onlarca yazar ve eser söz konusu. Nisan ayı hakkındaki inanış, gelenek ve âdetler de ayrı bir kitap olabilecek kadar kapsamlı. Yani ‘Dünbatımı Defterleri’nde sadece edebi bağlar yok, dini, sanatsal ve bilimsel bağlar da var.
İbrahim Yıldırım, önceki eserlerinde olduğu gibi ‘Dünbatımı Defterleri’ni de oya gibi işlemiş. Tabii romanı tüm bu bağları göz ardı edip sadece bir edebi eser olarak okumak da mümkün. Zaten ilk okumanın da böyle olmasını tercih ederim. Zira hem anlatımıyla, yarattığı kahramanları ve onlara yaşattıklarıyla edebi tadı olan hem de sürekli anlatacaklarını öteleyerek oluşturduğu gerilimle merak unsurunu hep üst düzeyde tutan kurgusuyla usta işi bir roman ‘Dünbatımı Defterleri’.

DÜNBATIMI DEFTERLERİ

Çok katmanlı, oyunlu, usta işi: İbrahim Yıldırım

İbrahim Yıldırım
Kırmızı Kedi Yayınları, 2021
464 sayfa, 50 TL.

BAKMADAN GEÇME!