Güncelleme Tarihi:
‘Komünist olmak’... Suçu büyüktü Nâzım’ın: Komşu topraklarda Sovyetler Birliği kurulmuş, komünizmi yaymaya çalışıyordu, genç Türkiye Cumhuriyeti de komünizmi ‘en zararlı akım’ olarak bellemişti. Dolayısıyla komünist olmak da büyük suçtu...
Hedefteki en önemli isim ise Nâzım Hikmet’ti. Devlet, şairi adım adım izliyor, raporluyordu. İşte gazeteci Tolga Şardan, şair Nâzım Hikmet’in izini devletin takip raporlarında sürdü. Devletin ‘komonist şair’ olarak kodladığı Nâzım’la ilgili takip fişlerini gün yüzüne çıkardı. O fişler de gösteriyor ki, Nâzım komünizmi benimsediği günden ölünceye dek devletin takibinde olacaktı. Bir sakıncalı şair olarak çevresi de bundan nasibini alacak, oğlu Mehmet, eşleri, sevgilileri, arkadaşları, arkadaşlarının arkadaşları, Nâzım’la yazışanlar, cezaevinde kendisiyle konuşanlar bile kayda geçecekti. Hatta sonraki yıllarda, Nâzım’ın ölümünden sonra bile, bu kez okurları izlenecekti. Nâzım’ın yasaklı şiirlerini okumak da ne demekti! Onu ve eserlerini derinlemesine okumak, devletin gözünde potansiyel suçlu olmak demekti ve mutlaka takip edilmeliydi.
Peki tüm bu süreç nasıl başlamıştı? Tolga Şardan kitabında anlatıyor: Nâzım, yakın dostu Vâlâ Nureddin, şair arkadaşları Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz ile Mustafa Kemal’e destek olmak için 1921’de Ankara’ya doğru yola çıkıyor, bir de destek şiiri yazıyorlar. Ankara’da iki haftaya yakın boş bekleyerek geçiriyorlar. O arada çoğunlukla Mutbuat Müdürü Muhittin Birgen’in evinde sohbet toplantıları düzenleniyor. İnebolu’da tanıştıkları Spartakistler ve Sovyetler Birliği Ankara Elçisi Budu Mdivani de katılıyor bu toplantılara. Buluşmalar şairin hayatında bir dönüm noktası. 1921’de Sovyetler Birliği’ni ziyaret etmesiyle de komünizmi benimsiyor zaten. İşte devletin takibi de bu ziyaretle başlıyor.
İktidarlar değişiyor, Milli Şef dönemi bitiyor, DP iktidarı başlıyor. Ama Nâzım’ın devletin gözündeki sakıncalı hali hiç değişmiyor. ‘Bir yasaklı şair’ olmaktan 2000’lerin başına kadar kurtulamıyor, yani öldükten çok sonra bile...
Kitaptaki bir bilgiye göre; Nâzım Hikmet’in başının derde girdiği zamanlarda, Mustafa Kemal şairi gizliden gizliye koruyor. Ancak Nâzım’ın ömrünün büyük kısmı parmaklıklar arasında geçiyor. Ünlü şair, 13 kişiyle birlikte gizli örgüt kurup, komünizm propagandası yapmakla suçlanıyordu.
Orduyu ihtilale teşvik ettiği iddia ediliyor, 15 yıl hapis cezasına mahkûm edilmesine karşın, bu eylem sırasında görüştüğü belirtilen Harp Okulu öğrencisi Ömer Deniz ile bağlantısı bir türlü bulunamıyordu.
Kitapta sadece ‘zararlı şiirlerin şairi’ Nâzım’ın hayatında karşılaştığı güçlükleri, devlet takibinde geçen bir ömrü ya da o cezaevinden bu cezaevine savruluşlarını değil, gladio’yu, özgürlükçü DP’den baskıcı DP’ye geçişi, aydınlara zulmü, bir işkence merkezi olarak anılan Sansaryan Han’ı; kısaca ‘memleketimden insan manzaraları’nı okuyacaksınız.
Ve tabii bir şairin terk edilişlerini, yeniden ve yeniden âşık oluşlarını, yazıya sığınışını, kaçışını, vatandaşlıktan çıkarılışının öyküsünü de...
Tolga Şardan’ın, Nâzım’ın yurtdışına kaçışını anlattığı bölümü ortaya çıkardığı şifreli takip belgeleriyle birlikte bir kez daha altını çizerek okumakta fayda var. Öyle ki şairin her adımı takip ediliyor ve o bunu bilerek yaşıyor. Kendisini takip eden polisler evinin önünde arabada uyurken kaçıyor ve devlet Nâzım’ın yurtdışına gittiğini Bükreş Radyosu’ndan öğreniyor.
Her biri çok önemli detaylar içeren 100’den fazla belgeyi ilk kez bu kitapta yayımlayan Tolga Şardan gazetecilik başarısına imza atıyor.
KOMONİST MASASINDAKİ NÂZIM HİKMET
Tolga Şardan
Doğan Kitap, 2019
368 sayfa, 28,70 TL