‘Çoğullukların kımıltısı’

Güncelleme Tarihi:

‘Çoğullukların kımıltısı’
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2020 19:28

Bir yazarı, şairi okumak Anita Sezgener gibi okumak. Böyle bir deyim olsun artık. Öyle okursak, Sevim Burak’ı tutturduğu yerden söker, ‘Kuzguncuk’taki İğne’yle onu kaldığı yerden yeniden dikmeye başlayabilirmişiz.

Haberin Devamı

Tam da karşı çıktığı şeyi anmıştım bir yazışmamızda, ‘Cin Ali’ demiştim. O ‘Cin Ayşe’ dergisini çıkarıyordu. Dil sürçmesi deyip geçme! Eril sürçme aslında. Anita Sezgener’in şiirleri üzerine hiç yazamadım, vardır içimde öyle yaralar. Bir gün mutlaka!
‘Cin Ayşe’nin tüm sayılarını göremedim ama sanki her sayısına yeniden baktığımda, içinde daha önceki okumalarımda görmediğim yazarlar, şairler beliriyordu. Bir bereket, yeniden üretim vardı adeta, yeniden okumalarla ortaya çıkan.
Bu sırrı çözdüm diyemem ama Anita Sezgener’in metinlerinden oluşan ‘Aritmi Koridoru’nu okuyunca, Cin Ayşe’ye yaşam ruhu veren şairin nasıl beslendiğini ve beslediğini biraz fark ettim. Kozasını nasıl ördüğünü gördüm. Bazılarını okusak da aslında hiç tanımadığımız, bazılarını niye bunca geç tanıdığımıza, hafiften değil bayaa bozulduğumuz şairler, yazarlar, yazmazlar, okurlar, yolcularla bizi buluşturduğu için de Anita’nın nasıl ‘üretici’ bir... neyi desem, biri, olduğunu da anladım.
Artık yazılarını okuyup, üstüne yazıyorum kitapların. Sıcağı sıcağına. ‘Çoğullukların kımıltısı’ demiş, toplu yazılar yerine de söyleyebilirmiş bunu. Kitap performans gibi. Yerleştirme olarak da şiirler var aralarda: “Pozantı’da kendini asmaya kalkışan çocuk. Hep ne kadar üzgünüz. Bir kuş tutsaydı ağzından o çocuğu.”
Bir yazarı, şairi okumak Anita Sezgener gibi okumak. Böyle bir deyim olsun artık. Öyle okursak, Sevim Burak’ı tutturduğu yerden söker, ‘Kuzguncuk’taki İğne’yle onu kaldığı yerden yeniden dikmeye başlayabilirmişiz. ‘Tuhaf Bir Kadın’, ‘Bay Muannit Sahtegi’, durduk ve, nasıl üretici bir kitap, yazar böyle okur diye iddialı bir kalkışma yok ama hakkaten yazar böyle okursa yazar’a örnek bir çalışma diye nefes aldık. ‘Bir Şiir Komünü’nde, en şahane komün, ‘dilin içinde kalma taklası’ bahsinde Susan Howe’un sözleriyle şiire bir kez daha ısındık: “Şiirin koşulları hayatın dışında dünyevi kronolojiye kayıtsız mucizevi bir uzaklıkta yatar.”
Buluşma demiş miydim, eskiden “Yüzyüzeyken Konuşuruz” dediğimiz pek çok şey, şimdi buluşmanın sonsuz göğü altında. Göresimiz gelen şeyleri yazıya, şiire, habere, metne daha çok dökme hali. Anita da aslında buluşmayı sürdürüyor. Veda ederken tanıştığımız şair F. A.
Nettelbeck, şiirlerinde ‘arzunun besini’ni yaratan Anne Carson, bir yandan kendini parçalara ayıran ama doğduğu yere de hep yakın olan Pessoa ve sevgili iki arkadaşım, Sami Baydar, “yeşil melek su getir” ve “artık bir imge, bir simge ve bunların toplamı/dizgeler bekleniyorsa yalan söyleniyor demektir” diyen Mustafa Irgat.
“Yaşıyor olmak için şiir yazın!” diyen Julia Kristeva’ya kulak veriyor ve şölen duygusu yaşamak için ‘Aritmi Koridoru’na dalın diyorum!

‘Çoğullukların kımıltısı’


Haberin Devamı

‘ŞİİR, İYİLİĞİN TARAFINDADIR!’

Haberin Devamı

Oğuzhan Akay böyle demiş, Ali Asker Barut da ‘Kendimle Konuşmalar’ kitabıyla ona selam vermiş. Selamla açılınca da Hüseyin Ferhad’dan Akgün Akova’ya, Hüseyin Avni Dede’den Feyzullah Çınar’a selamlayarak yürümüş.
Ali Asker Barut ‘Rüzgarla Dolu’dan ‘Ay Sözlüğü’ne, ‘Aşağı Üsküdar’a, tıpkı şairlere verdiği selam gibi, şiirleriyle de tabiata, inceliklere, ayrıntılara, az görünenlere, küçük görülenlere selamını eksik etmiyor.
‘Kendimle Konuşmalar’ da aslında şiirsel bir hareket olarak, Ali Asker’in özeninden ve dikkatinden payına düşeni almış bir hoşluk. Memed Fuat Okulu dediği şiir okulundan son mezun olarak çıkmanın eleştirelliğini de bırakmadan hem dokunuyor hem de çok güzel bir demeyle, ‘şiir çarşısı’nda gönül ipliğiyle has kumaşlar dokuyor. Kimi anmalarıyla içimizi sevinçle, güneşle, ışıkla dolduruyor.
Ali Asker’in şiiri de iyiliğin şiiridir, kitap adlarından bile anlaşılır bu. Şiire kadar çıkan bir iyilik yazıda da daha aşağıya inmez. Önceki düzyazılarında da gördüğümüz bu hal, bence onun yazar değil, şairden başka bir şey olamamasından geliyor. Kim istemez bunu?
Kitabın sonunda bir küçük öykü, ‘ayın şavkı’ ile çok sevdiğim ozan Feyzullah Çınar için bir yazısı var şairin, dediği gibi ‘Çamşıhı’nın kederi ve gamı’, Alevi-Bektaşi şiirinin de büyük çınarıdır. Şiirden, yoldan, Al’Esker akrabadandır. 

‘Çoğullukların kımıltısı’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!