Güncelleme Tarihi:
Cengiz Tekin’in ‘Gökyüzündeki Duvarlar’ başlıklı sergisinde yer alan, sanatçının güvenlik kamerası görüntülerini ‘storyboard’ şeklinde çizdiği 25 kareden oluşan eseri, sergide öne çıkıyor. Tekin, “Yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında çok şiddetli çatışmalar oluyor ve biz birçok şeyi gizli kamera çekimleri ile sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımlarla öğreniyorduk” diye başlıyor anlatmaya: “Sosyal medyayı bir güvenlik kamerası gibi kullanan ve her şeyini deşifre eden yeni nesil teknolojik materyaller bizi sürekli gözetleyen güvenlik kameralarının görüntülerini çizmeye yöneltti beni. Güvenlik kameralarını güvensizlik ortamının kayıt cihazları olarak görüyorum.”
Tekin’in sergisinin tam ortasında yer alan mermer can yeleği ise Ege Denizi’nde yaşanan dramların yansıması. Tekin’e göre, mültecileri bir kaza durumunda suyun üzerinde tutması için dağıtılan can yeleğinin mermerden dökülmesi konunun ve yazgının ağırlığını açığa çıkarıyor.
Bu bağlamda, Tekin, İbni Haldun’dan alıntı yaparak soruyor: “Coğrafya kader mi?”
Bir diğer Diyarbakırlı sanatçı, Erkan Özgen ise ‘Zamanın Belleği’ başlıklı sergisiyle, UNESCO koruması altındaki Diyarbakır’ın tarihi merkezi Sur ile yine UNESCO tarafından korunan Helsinki’nin Suomenlinna Adası arasında bağ kuruyor. 2016’da katıldığı PM/HIAP Safe Haven Helsinki Misafir Sanatçı Programı’yla bölgede dört ay yaşayan sanatçı, sergi fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor: “Adanın etrafında, savaşta adayı korumak adına yerleştirilmiş toplar vardı. Turistler manzaranın sarhoşluğuna kapılıyor ve top ile fotoğraflar çekiyordu. Her şey bir nehir gibi normal akışındaydı, ta ki adadaki toplarla ilişkilenen turistlerin, hafızamda derin iz bırakan Sur çatışmalarında kullanılan topların bıraktığı etki ile buluşmasına kadar... Artık beynimde top atışları başlamıştı, çok korkunç bir görüntüye dönüşmüştü manzara. Acaba yüz yıl sonra Sur’da da kullanılan tank ve toplar UNESCO tarafından yeni Sur’a yerleştirilip, turistlerin fotoğraflarına mı konu olacaktı gibi sorular beynimde oluşmaya başladı.”
Özgen’in anlattıklarını dinleyince kafamda Beşiktaş Meydanı’ndaki ‘şahi’ topların fotoğrafları belirdi. Özgen’e durumu anlatıp, bu bağlantıyı kurup kurmadığını sordum. Aldığım cevap: “Beşiktaş’taki toplarla direkt bağlantı kurmadım ama bu bağlantıyı kurmanız çok önemli. Çünkü benim yaptığım sergideki ilişkilendirme sadece iki yere ait bir durumu deşifre etmek değil, izleyicinin, dünyanın bu metaforu görmesini, okumasını sağlamaktır. Yaşadığı dünyada savaşlar insanları, tüm canlıları etkiliyor. Yıkım, ölüm ve göçü beraberinde getiriyor.”
Sergiler, 21 Ağustos’a kadar Atelier Marvy’de görülebilir.
‘LOADING, DİYARBAKIR’IN HAVA KANALI’
Diyarbakır’daki sanat alanı Loading’in kurucularından olan Cengiz Tekin ve Erkan Özgen’e bu mekânın şehre neler kattığını da sordum. Malum, Loading yakında bir yaşını dolduracak. Özgen, “Loading’in nefessiz bırakılan Diyarbakır’a küçük bir hava kanalı oluşturduğunu söyleyebiliriz” diyerek özetledi aklındakileri. Tekin ise mekânın bir “z raporu”nu çıkardı: “Toplam 19 tane atölye, söyleşi ve etkinlik yaptı. Genç sanatçıların düşünce, üretim, proje ve sergileme aşamalarında karşılaştıkları sorunları konuşarak çözme konusunda işbirlikleri ile birebir görüşmeler yapıldı. Kentin 2000’li yıllardan bugüne gelen çağdaş sanat pratiklerini arşivledi. Saanatçı dosyaları oluşturdu. Genç sanatçıları destekledi. Bağımsız bir mekân olarak Loading sanat mekânını sanatsal gösterimlere açtı. Ciddi bir çağdaş sanat kütüphanesi kurdu. Sanatçı residency odasında misafirlerini ağırladı. Panel söyleşi ve atölye çalışmalarına destek sağladı. Genç sanatçılara üretim aşamasında teknik malzeme ve materyal sağladı.”