Güncelleme Tarihi:
Çocuklara çevre bilinci aşılayan ve özellikle de sulak alanlar konusunda bilgilendiren yeni kitabınız ‘Merhaba! Ben Uzunbacak’ minik okurlarıyla buluştu. Bu spesifik konuyu seçme ve araştırma sürecinizi biraz anlatır mısınız?
Defne Ongun Müminoğlu: Bu sorunun cevabını değerli proje ortağım, ‘Birds of Alaçatı’ platformu kurucusu, seramik sanatçısı Serap Yurdaer Erboy’un vermesi daha doğru olacaktır. Her şey onun sulak alanlardaki eşsiz yaşamı ve bu alanların çevre için önemini çocuklara ve onlarla birlikte ebeveynlerine aktarma arzusuyla doğru.
Serap Yurdaer Erboy: Sulak alanlar, ekosistemin en değerli halkalarından birisidir. Ancak yaşamsal önem taşıyan bu habitatlar hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Yakın zamana kadar ben de bu bilgilerden yoksundum. Yıllardır Alaçatı’da önünden geçtiğim sulak alanın birkaç flamingoyu izlemekten öte bir amaca hizmet eden bir yer olduğunu bilmiyordum. Hatta o bölge sulak alan olarak adlandırılmazdı. Varlığı olmasa daha iyi olacak olan, sinek yuvası bir bataklık olarak bahsedilirdi buradan. Sulak alanların önemi, faydalarını ve içinde barındırdıkları yaşam hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim. Konuya ilgim Alaçatı Sulak Alanı’nda daha önce bilmediğim, yeni fark etmeye başladığım çeşitli kuş türlerini keşfetmemle başladı. Bu yeni keşif, habitat hakkında daha fazla bilgi edinme ihtiyacımı tetikledi ve beni heyecanlandırdı. Bilgi edindikçe, sulak alanların çevre için ne kadar önemli olduğunu ve farklı nedenlerle tehlikeli oranda azaldığını öğrendim. Nedenlerinin her katmanında ise insanlar var. Bilimsel raporlara göre gezegenimizdeki sulak alanların %50’si son 100 yıl içinde yok olmuş durumda! Bilmediğimizi, tanımadığımızı ne kadar koruyabiliriz? İşte bu sebeble ‘Merhaba! Ben Uzunbacak’ her yaştan okuyucuya sulak alanların büyülü dünyasına bir pencere açmak ve sulak alanların tanınmasına vesile olması arzumuzla oluştu.
Daha önce çoğunlukla uzun soluklu serilerde gördük isminizi. Mavi ve Ege’yi de başka çevre sorunlarına çözümler ararken görecek miyiz?
Defne Ongun Müminoğlu: Bu çok güzel bir soru. Ve aslında şahane bir fikir. Neden olmasın...
Kitabın anlatıcısını bir kuş olarak seçme fikri nasıl doğdu? Bu tercih size ne gibi zorluklar yaşattı ya da ne tür özgürlükler sağladı?
Defne Ongun Müminoğlu: Bu hikâyeyle aktarmak istediğimiz yaşamı ve orada bulunan canlıları ancak içlerinden biri anlatırsa anlamlı olacaktı. Açıkçası daha farklı bir anlatım şekli düşünmedim. En doğal hâli bu gibi geldi. Kendi evimizi bizden daha iyi kim anlatabilir ki? Bu seçimle birlikte Sulak Alan Mahallesi’nde yaşayan her bir canlının okur tarafından içselleştirilebilmesi için karakterlerini, komik yönlerini, davranış şekillerini, yaşama alışkanlıklarını aktarmayı çok önemsedim. Onlar da bizler gibi evleri, günlük rutinleri, komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri olan, yeri geldiğinde kızan, korkan, mutlu olan canlılar. Biz nasıl evimizde huzur buluyorsak, onlar da yaşadıkları alanda, yani kendi evlerinde huzurlular, ta ki insanlar dışarıdan bu huzuru bozana kadar! İşte bu detayları okurlarımıza hissettirebilmek için hem sevgili Serap’tan gelen bilgileri iyice hazmetmem hem de kendi araştırmamı yapmam gerekti. Benim için de hem eğitici hem de son derece eğlenceli bir hazırlık süreci oldu. Hikâyeyi kaleme alırken kendi kendime güldüğüm anların sayısı oldukça fazla...