Güncelleme Tarihi:
İlk albümünüz ‘Stories’, 2018’in en iyi caz albümleri arasında gösterildi ve cazseverlerin kısa sürede ilgisini çekti. Yeni single çalışmanız ‘Skyrunner’dan bahseder misiniz?
Ertuğrul Biber: ‘Skyrunner’ adından da belli olduğu gibi havada dönen, asılı kalmış seslerin içiçe geçmesinden oluşan bir intro ile başlıyor. Yeni seslerin denendiği bir çalışma oldu. Yine jazz fusion tarzını merkezde tuttuk ama bu sefer üzerine progressive, elektronik, rock gibi öğeleri ekledik.
Aslı Özer: Bu parçada piyanoyu daha az kullandım. Başında rhodes kullandım mesela. Sonrasında, synthesizer üzerinde yarattığım sesler, arpeggiatorlar, pad’ler giriyor. Eren ve Ertuğrul da parçanın akustiğini sağlam bir şekilde sırtlayıp coşkusunu devam ettiriyorlar. Güzel bir harmanlama oldu bence. Beni heyecanlandıran bir parça ‘Skyrunner’. Gelenekselin dışına çıkıp, yine yaratıcılığımızın sınırları üzerinde düşündüğümüz bir parça bizim için.
Eren Turgut: Beraber aldığımız ilk kayıt olması mutluluk verici. Ayrıca kontrbas ne güzel oluyormuş bu armonilerin ve ritmik yapının üzerine diyerek keyifle kaydettik. Sanırım Aslı’nın sürekli uçakta olmasından dolayı daraldığını düşünerek yazdığını düşündüğüm parça bu. Ne zaman arasak ülke sınırları dışında olduğu için ‘Skyrunner’ tam doğru zamanlama ile kaydedildi diye düşünüyorum.
Eren Turgut’un gruba katılmasıyla kontrbas’ı müziğinizde kullanmaya başladınız. ‘Skyrunner’ın, yeni albümünüzün tarzından haberdar ettiğini söylüyorsunuz. Tarz değişikliğine gitmenizin nedeni nedir?
Ertuğrul Biber: Aslında tarz değişikliği yapmadık, içine biraz daha deneysellik kattık. Kontrbasın dahil olmasıyla oda müziği ve caz trio konseptine daha da yaklaşırken bir yandan da aynı ölçüde, Aslı’nın kullandığı yeni sesler sonucu elektronik öğelerin arttırıldığı bir çalışma oldu. Bir nevi ‘versiyon güncellemesi’ diyelim.
Aslı Özer: Kesinlikle doğru. Aynı zamanda gelecek olan albümün habercisi. Her çalışmada üzerine yeni bir deneysellik katıp ilerlemek gerektiğini düşünüyorum.
Eren Turgut: Ekibin bas departmanı üyesi olarak şunu diyebilirim, bir ekipte konu eğer bas ise basçının hem elektrik bas, hem kontrbas hatta mümkünse analog synth modellemelerini de çalabilip kullanabilmesi büyük ayrıcalık olarak düşünülebilir. Sonuçta big band tarzı orkestralarda bile ön sıra bakır üflemelilerin yanlarında tahta üflemelileri de görebiliriz. Aynı adamın belki de evinde moog’u vardır, kim bilir... Tarzları dışında modern akımlara da bir şekilde dahil olabilmek artık bilmukabele bir gereklilik. Yazılan müziği mümkün mertebe eldeki komsu diğer sazları da kullanabilmek avantajı, Aslı ve Ertuğrul’un da elektronikleri kullanmasıyla beraber doğal akışta değişime sebep verdi bence.
Sorumuz Eren Turgut’a; gruba nasıl katıldınız? Kendinizden bahseder misiniz?
Eren Turgut: 2010 yılında Kocaeli Üniversitesi’nde klasik kontrbas eğitimime başladım. Lisans eğitimimin iki yılında, Baki Duyarlar ’ın yönettiği İstanbul Gençlik Caz Orkestrası’na girmem ile beraber biraz daha caz müziğini tanıma ve çevre edinme şansım oldu. Bununla beraber aktif olarak bas gitar da çaldığım için pop ekipleri ve caz ekipleri de her gecen yıl daha da arttı ve hızlandı. Cazzip Project ile tanışma sürecim aslında sevgili arkadaşım Erhan Ertetik vesilesiyle çok önceden onları dinleyici olarak takip ettiğim dönemlere dayanır. Üretim sürecinin hızlandığı son on
yıl içinde, ilk albümleri ‘Stories’ ile beraber iyi bir ivme yakaladıklarını görmek beni çok mutlu etmişti. Ne de olsa takdir edebilmek ve saygı duymak özellikle sanatçılar arasında bence çok önemli. Alkışı hakedenler arasındaydılar.
Bestelerinizin hepsinin bir hikâyesi var, ‘Skyrunner’ın da öyle… Yaratım sürecini anlatır mısınız?
Ertuğrul Biber: ‘Skyrunner’ın temasını oluşturduktan sonra detayları üzerinde herkes çalışmaya başladı. Recordium Kadıköy’de kayıtları aldık. Parçanın metronomu dahil (ki bunlar 10’lu 20’li BPM artışlarıydı) birçok detay üzerinde revizeler yaptık, tekrar tekrar kayıtlar aldık. Bu da tabi sürecin biraz uzamasına sebep oldu.
Aslı Özer: Bestenin ilk melodisi aslında parçanın ikinci yarısı olan ‘aksak ritimli’ kısımla ortaya çıktı. O kadar heyecanlandırmıştı ki o bölüm, melodiyi yazdığım gibi aynı gazla ekiple paylaştım. Sonra parçanın intro’su geldi vs. derken tamamlanmış oldu. Dediğim gibi, elektronik öğelerin detayları üzerine çok düşündüm. Çok fazla ince ayrıntı var kafa yorduğum... Seslerin uzadığı yerlerden tutun, tonları, efektleri vs. Tabii bunları yaratırken ekip arkadaşlarımla da çok fazla fikir alışverişimiz oldu. İçimize sininceye kadar çalıştık.
Eren Turgut: Müziğin yaratım süreci provalar sırasında yeni bir şeyler denerken ve üstüne önceden yazılmış olan müzikleri gözden geçirerek ve deneyerek ortaya çıktı. ‘Skyrunner’, Aslı’nın dilinden düşmüyordu. İlk etapta single olarak çıkma şansını ‘Skyrunner’a uygun gördük.
Cazzip Project iki yıllık süre zarfında neler yaptı, nerelerde sahne aldı?
Ertuğrul Biber: Sondan başa gidecek olursak, karantina öncesi en son Antalya The 251 Soul’daydık. Öncesinde Akbank Caz Festivali, XJAZZ Istanbul, Yeldeğirmeni Caz Baharı, Hollanda Amerfoort Jazz Festivali’nin yanı sıra New York Nublu’da konser verdik. Yurtiçinde ise Nardis Jazz Club ve The Badau bizim sıklıkla konserlerimizi verdiğimiz sahneler oldu.
Aslı Özer: Gerçekten heyecanlı bir iki yıl geçirdik. Hem yurtiçi hem yurtdışı heyecan verici sahnelerimiz oldu. Bizi destekleyen çok fazla insan oldu hem sektörden, hem de dinleyicilerimizden. Bu bizi daha da fazlasını yapmamız için motive ediyor.
Eren Turgut: Ben Akbank Caz Festivali ile beraber dahil oldum. Öncesinde cidden yoğun bir süreçleri vardı.
Ülkemizde caz müziğin gözle görülür yükselişinden söz etmek mümkün. Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz?
Ertuğrul Biber: Teknolojinin verdiği imkanlarla, caz müzisyenleri de görünürlüklerini arttırdı. Sadece caz kulüpleri ve festivallere bağlı kalmaksızın her gün yeni bir içerikle karşımıza gelebiliyorlar.
Aslı Özer: Grammy ödüllü filmlerde de kullanıldı caz teması. Popüleştirdi bir yerde ama bu yükseliş daha da gider mi bilemiyorum. Şu anki dönem fazlasıyla hızlı tüketim odaklı. Kalıcı eser sayısı çok az ve bu yapılan işin kalitesini çok etkiliyor.
Eren Turgut: Aslında sadece caz dememek daha doğru olur. Genel üretim süreci imkânlar dahilinde müzisyenlere daha fazla olanak verdi. Sadece caz çatısı altında ana akım olarak bu müziği çok doğru bir şekilde zaten icra eden değerli deneyimli sanatçılar üretimlerini de daha da hızlandırdı. Yeni gelen bizim jenerasyonumuza üretim sürecini hızlandırma enerjisi verdi ama zaten bütün dünya üretim sektörünün bir parçası. Fiziksel plak şirketleri, bağımsız sanatçıların üretimlerini arttırmalarında bir çok tarzda sosyal platformlar içinde yoğun bir tablo çizmesine sebep verdi. Bu da hem cazcısına, hem alternatif diğer yakın tarzları harekete geçirdi.
Müzik dışında neler yapıyorsunuz?
Ertuğrul Biber: Yine müzik yapıyorum. Kadıköy’de abim Serkan Biber’le birlikte işlettiğimiz bir kayıt stüdyomuz var. ‘Skyrunner’ı da orada kaydettik hatta.
Aslı Özer: Kurumsal hayatın içindeyim. Global bir şirkette satış müdürü olarak çalışıyorum.
Eren Turgut: Ben aslında gene müzikle ilgili olarak yaratıcılığımı çok daha geniş bir çerçeveye yayabildiğim Snapmuse şirketinde besteci ve prodüktör olarak çalışıyorum. Bundan bahsetmek isteme sebebim, bağımsız bir müzisyen olmamın yanında, düzenli bir mesleğimin de olması. ‘Yeni Çağda Lisanslı Müzik’ vizyonuyla bambaşka bir sektörün içinde kendinizi buluyorsunuz. Ayrıca gittikçe büyüyen ve dışarıya da açık bir aile. Böyle kreatif bir yapının içinde bulunmak çoğu zaman müziğin pazarlanması ve nasıl sunulduğu açısından da size geniş perspektifte bir bakış açısı kazandırıyor. ‘Royalty Free Music’ kavramı kocaman bir dünya. Stüdyolarımıza mutlaka bekleriz. Tabii zamanla bu konular hakkında daha fazla bilgi sahibi olacağız. Gene müzikle ilgili oldu ya. Acayip yemekler yapabilirim bir de en azından ekleyeyim buraya. Beklerim, geliniz.
KONSER BİTİYOR, PİJAMANI GİYİYORSUN...
Yeni projeniz koronavirüs salgını nedeniyle hepimizin evlerimizde olduğu bir döneme denk geldi. Bilinçli bir tercih miydi? Müzik açısından bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Ertuğrul Biber: Single’ın bu döneme denk gelmesi planlı değildi. Nasıl bir etkisi olacağını hep birlikte göreceğiz. Müzik açısından değerlendirirsek; sektörün yeni bir döneme girdiğini düşünüyorum. Kenarda köşede kalmış bütün malzemeler ortaya dökülerek müzisyenler hiç olmadığı kadar üretken olmaya başladılar. Herkes bilmediği yönlerini ortaya çıkarmaya başladı. Tabii bu kalabalıkta iyi içerik seçmesi gerçekten zor. Artık her çıkan iş, iyi iş gibi görülmekte dinleyici tarafından...
Aslı Özer: Bu süreç gerçekten çok ilginç. Evlerden canlı yayınlar yapıp konserler veriyoruz. Konser bitiyor, evinin salonuna geri dönüyorsun, pijamanı giyiyorsun falan. Alkış sesi yok, konuşma sesi yok ama bir iletişim var. Dijitalleşmenin doruk noktalarındayız. Güzel yanları da var, üretim yapmak için iyi bir zaman. Bol bol üretmek lazım.
Eren Turgut: Genel olarak hayatımızı askıya aldık. Rutinlerimiz çok hızlı bir şekilde alışık olmadığımız bir kafese girdi sanki. O kafes de bizim evimiz mi, yoksa kaçtığımız yaşantımız mı? Çok fazla soru var kafamda. İlk iki hafta tam bir paradokstu bence. Bilinçli olarak koşturmaktan yorulduğumuz, biraz da evimizde olsak keşke dediğimiz dönemin hızlıca hayatımıza girmesi herkeste ilginç reaksiyonlara yol açtı. Müzik açısından kesinlikle korona virüs süreci sonrası virtüöz olmayacağım. En azından önümü nasıl gördüğümü, nasıl düşünüp yazdığımı tartabileceğim bir dönem bu. Gene de konunun müziğe nasıl yansıyacağı tam bir muallak olabilir. Sektörün tamamen vergiden muaf, sigortası ödenmeyen illegal bir sistemin içinde çalıştırdığı sanatçıların, belki de tam bu dönemde geleceğini etkileyecek kararların alınması gerektiğini yetkililere hatırlatabilir belki.