Güncelleme Tarihi:
Müzik hayatınıza nasıl girdi?
Annem, ben daha karnındayken bir orkestrada çalıyormuş, opera ve müzikallere gidiyormuş, sanırım benim için her şey böyle başladı. Doğduktan sonra da bu çevrede kaldım. Babam hep yeni plaklar alırdı, evde her zaman iyi müzik çalınırdı. Birçok enstrüman da vardı, piyano, trampet, gitar, hepsiyle oynayabiliyorduk, çalabiliyorduk. Müzikle hep iç içeydim. Amcamın fabrikasındaki gruplardan biriyle çalıyordum. Ailem müziğe olan ilgimi fark edip beni müzik okuluna kaydettirmeye karar verdi, zaten birçok kompozisyonu çalabiliyordum o sıralar. Okulda birçok performans ve etkinliğe katıldım, öğretmenim Nilüfer Tabasarankay destekliyordu hepsini. Aynı zamanda birçok yarışmaya da katıldım, ki başlarda, ilk aşamaları geçmek benim için pek kolay değildi. Ama birkaç ödül kazandıktan sonra bu beni çalışmak için daha da çok motive etti. 2009’da Montreux Caz Festivali’nde Solo Piyano Ödülü beni uzun süreli bir duraksamaya götürdü, bundan sonra ulaşacak yeni aşamalar ve başarılar aramaya başladım.
Yeteneğinizi çok küçük yaşta müzikle yoğurulmuş olmanıza bağlıyor musunuz?
Kesinlikle, çok büyük bir rolü var. Çok küçük yaştan itibaren devamlı müzikle içiçe yaşamak, tabiri caizse vitamin deposu çok lezzetli bir meyveyi gelişimin için doğru zamanda almaya benziyor.
Berklee’deki çalışmanız bitti mi? Ne üzerine? Ve nasıl bir deneyim?..
Hayır, yoğun konser programı ve turne sebebiyle daha Berklee’deki çalışmalarımı tamamlayamadım. O sıralarda Dhafer Youssef tarafından turneye davet edildim ve katıldım, bir yandan da ilk albümümün çalışmalarını yapıyordum. Okuldaki çalışmalarla gerçek hayattaki sahne deneyimini bir arada yürütmek çok zordu. Ama daha sonra, daha hedefe odaklı dersler almaya başladım, master dersleri, benim programıma uyan atölyelere katıldım ve bunlar daha verimli oldu benim için. Berklee’nin hafızamda yer eden kısmı, üniversite tarafından düzenlenen konserlere katılmaktı. Dünya çapında sanatçılar burada konser veriyordu. Bir tanesi de benim en sevdiğim piyanist Brad Mehldau konseriydi.
Müziğinizi nasıl tarif edersiniz? Felsefesi nedir? Akustik bir tarafı var ve elektronik müziğe doğru da gidiyor...
Müziğimin felsefesi gerçekten çok basit. Günlük hayatta deneyimlediklerim, gördüğüm, hissettiğim, öğrendiğim yeni olan her şey... Bunların hepsini müziğimle dinleyicilere aktarmaya çalışıyorum. Sürekli dinleyiciye duygularımı ve hissettiklerimi aktaracak yeni araçlar arayışı içindeyim ve yol aldıkça elektronik müzik gibi algımı açan yeni araçlar karşıma çıkıyor. Ancak klasik ve elektronik sesler, içeriği genele aktarmam için tek yol değil ve belki de bu yüzden kendimi tek bir türün müzisyeni olarak tanınmlayamıyorum.
Caz müziğin geleceği daha fazla elektronik mi, deneysel mi, klasik mi?
Gerçekten pek tahmin edilebilir değil. Ama bence caz, daha önce de olduğu gibi genişleyebileceği noktaya kadar genişleyecek.
İlham aldığınız müzisyenler kimler?
Günlük hayatımda beni çevreleyen her şey. Ve günümüzün büyük yetenekleri ve bestecileri aslında, Brad Mehldau örneğin...
Gelecek projeleriniz neler?
Şu anda üzerinde çalıştığım çok proje var aslında ve hepsi de muhteşem! Birkaçını saymam gerekirse, kendi kişisel albümüm üzerinde çalışıyorum, ayrıca bir elektronik proje / CD hazırlığı var ve Rain Sultanov (saksofon) gibi müzisyenlerle ortak çalışmalar var. Ben hem piyano hem klavye aynı anda çalıyorum mesela. Bir de Dhafer Youssef’ın (vokal-udi) turne ve projelerinde yer alıyorum.
Unutamadığınız bir caz anınız var mı?
Bazı öne çıkanlar arasında kesinlikle Claude Nobs ile tanışmamız var, Montreux Caz Festivali kurucusu, İsviçre’deki evinde tanıştık. Bir de Herbie Hancock ile tanışmak ve Brad Mehldau konserleri...
Çalışınızda klasik müzik etkileri olduğunu hissediyorsunuz. Peki sizi bir cazcıya ne dönüştürdü?
Caz müziği, kanatlarımı açmamı ve özgürce uçmamı sağladı. Sololarda uçuşun hızını kontrol edebiliyorsun, kanatlarını ne kadar açtığını, yönünü ve hedefini... Her iki tür de kişisel DNA’mı ortaya koyup dinleyiciye aktarma fırsatı yarattı benim için.
Isfar Sarabski ve konuk sanatçı İzzet Kızıl / Basel Rajoub’s Soriana featuring Sirojiddin Juraev, 20 Temmuz Perşembe 20.30, Sabancı Müzesi