Güncelleme Tarihi:
1788 yılında, bildiğimiz kadarıyla ortada hiçbir sipariş veya çalınma ihtimali yokken Mozart'ın yazdığı son üç senfoni bizi yaratıcılıklarıyla hayret içinde bırakmakta. Son senfonisine ölümünden sonra "Jüpiter" isminin yakıştırılması dinleyiciye bunun "tanrılardan" gelebilecek bir müzik olduğunu düşündürüyor.
Mozart burada yalnız kendi sanatının değil, müzik tarihinin de bir özümsemesini yapmakta. "Müzikte ancak bu kadarı yapılabilir" dedirtiyor.
Woody Allen, "Manhattan" filminde hayatta kalmaya değecek şeyleri sıralarken "Jüpiter Senfonisi'nin yavaş bölümü"nden de bahsediyor.
Amerikan müzikal kimliğini kendi başına ortaya koyan ve tanımlayan bir besteci varsa, kesinlikle Aaron Copland. Gencecik yaşta bir bestecinin hem Paris'te gördüğü akademik eğitimi ve Caz Çağı'nın enerjisini yansıtan "Tiyatro için Müzik" aslında belli bir sahneyi değil, hayalimizdeki "Tiyatro"yu canlandırıyor.
2015 yılında Smit Composition Ödülü’ne layık görülmüş ve yeni kuşaktan en ilgiyle izlediğimiz bestecilerden ve Yunus Gencer, Gedik Sanat siparişi üzerine grup şefi Kıvanç Fındıklı için bir klarnet konçertosu besteledi. Bir müziğin, mürekkebinden sıyrılıp ilk defa sese bürünmesi her defasında bize büyük heyecan yaşatan bir olay.