Güncelleme Tarihi:
‘Efsunlu Roman’da Osmanlı coğrafyasını anımsatsa da bilmediğimiz bir mekânda, bilmediğimiz bir zamanda Cıngir Feyyaz Efendi’yle tanışıyoruz ilkin. Cıngir Efendi devlet için tarihi bir savaşta düşman cinlerini tek nefeste püskürttüğü için bu lakabı alan, ilmiyle meşhur bir zat. Öyle ki ülkenin tarihi dahi onun doğum yılıyla başlatılmış. İleride ruh mütehassısı olacak torunu Mecit ise ona yaverlik yapan, akıllı ve dedesine sadık bir genç. Sait ise Çırçır isimli, namlı bir mahallenin şahsına münhasır delikanlısı. Kâtip Resul Bey’in verdiği resimli kitap sayesinde sanata ve felsefeye merak salsa da mahallenin tabiatı gereğince bitirimlik zanaatını da kapmış. Mithat Efendi ise kendi adıyla anılacak bir renk tonu bulacak kadar sanatında yetkin bir ressam. Ana karakter kadrosuna bir de karasevda hastalığından mustarip, sürekli sinir krizi geçiren genç valiyi eklemeli. Adı geçen tüm bu karakterlerin hayatları Cıngir Efendi’ye malum olan, gelecekteki bir olay sebebiyle kesişecek. Olacağı bilse de kadere müdahale etmeye çalışmayan âlimi sonraki sayfalarda rüyalarda ortaya çıkan bir rehber olarak görmekteyiz. İşte bu girift kurgu içerisindeki temel atmosfer de devleti içten içe sömüren, başında zengin işinsanı Beyrut Caraskal’ın olduğu bir haraç çetesi. Devlet kadrolarına da çöreklenen çetenin kanlı eylemleri ve zulmü arttıkça halk artık sadece haraçları ödemek için çalışır duruma düşmüş fakat Caraskal’ı durduran yok. Gerek siyasal gerek toplumsal bakımdan böyle yozlaşmış bir dönemde Caraskal’ın kızı Tina’yla sevgili olan Sait’i zor bir karar beklemekte. Fıtratına teslim olmalı mı olmamalı mı? Özgür iradeyi irdeleyen bu temel sorunsaldan hareketle tarih, zaman, birey, toplum ve varoluş romanın satır aralarında ele alınan kavramlar olarak karşımıza çıkmakta.
“Defalarca yazıldı insanlığın tarihi; sil baştan, sil baştan. Kanla yazıldığını söyledi hamaset düşkünleri, sen onlara aldırma. İnsanlık tarihi çaresizliğin tarihidir. Toprağı çitle çevirip medeniyeti başlatan Ruso’nun adamını hatırla. Tarihimiz, o mülk düşkünü adamın salyalarıyla yazılmıştır. Bu tarih, ölümle yüzleşmekten korktuğu için özgürlüğümüzü dikenli tellerle çevirenin çaresizliğidir. Sen bunları bil ama nefret tutma yüreğinde.”
Nitekim, mülkiyet ve iktidar üzerine kurulu bir sistem içerisinde insanın varlık bilincine nasıl ulaşacağı da bir sorunsal olarak karşımıza çıkar. Cıngir Feyyaz Efendi gibi ilim ve felsefeyle uğraşarak, Mecit Efendi gibi ruhu çözümlemeye çalışarak, Mithat Efendi gibi kendini sanata adayarak, Başkomiser Motta gibi kendi türünden kaçıp tabiatla bütünleşerek yahut Sait gibi fıtratına boyun eğerek mi?
Açımlama kazanan bu sorunsalla birlikte karakterlerin aynı rüyayı görmeleri, hayaller, gerçek ve gerçeküstünün tek potada eridiği sahneler ve hâkim bakış açısıyla olayları aktaran anlatıcının kendini hissettiren varlığı romana oyunsu bir hava katmakta. Yazarın ironik dili ve meddah geleneğinden etkilenen Tanzimat kalemlerini anımsatan üslubu bu oyunsuluğu pekiştirmekte. Üst kurmaca, ismi zikredilen veya zikredilmeyen sanat ve düşün insanlarına yapılan göndermeler, metinlerarası pasajlar ise kattıkları karnavalesk havayla metni postmodernist çizgiye yaklaştırmakta. Sözce, tüm bu özellikleriyle ‘Efsunlu Roman’ girift bir kurguya dayanarak gerek felsefi gerek sanatsal sorunsalları varlık ekseninde irdeleyen, bunu yaparken de siyasi eleştiriyi sızdıran bir roman olarak karşımıza çıkmakta.
EFSUNLU ROMAN
Veysel Eryürek
Alakarga, 2022
224 sayfa.