Güncelleme Tarihi:
Italo Calvino kim? Edebiyatçı, yayıncı, kentlerin okuru ve yazarı, belir belirsiz gülümseyen ve suskun entelektüel, ironik ve inatçı bir İtalyan...
Luca Baranelli ve Ernesto Ferrero’nun, yazarın metinlerinden, konuşma, mektup ve fotoğraflarından derlediği ‘Calvino Albümü’nde hatırlattığı gibi ailesindeki tek edebiyatçı olmasından dolayı kendisini ‘kara koyun’ diye niteleyen bir isimle karşı karşıyayız.
Baranelli ve Ferrero, hazırladığı kitap-albümde, sözü bıraktığı, gevezeliği sevmeyen Calvino’yu, çeşitli zamanlarda kaleme aldığı metinler ve kitaplarındaki cümleleriyle konuşturuyor.
Ortodoks olmayan bir komünist, huzurlu bir ailenin çocuğu, gezgin, okuma âşığı, New York’a, Roma’ya ve Paris’e hayran, kendisi gibi faşizmi reddeden Torino’ya sevdalı Calvino’nun; hayatını bir editör titizliğiyle inceleyişine tanık olurken yaşadığı kentleri, edebiyatını ve dostlarını tanıyoruz.
Yaşamayı öğrenirken kendisini dünyanın ortasında buluşunu anlattığı satırlarda Calvino hayatın, edebiyatın ve kentlerin var olmakla aynı anlama geldiğini söylüyor.
Hayatı boyunca gerçekçi öyküler yazan Calvino, aynı zamanda bir kültür araştırmacısı ve hikâyelerinde bu çalışmaların izlerine rastlanıyor. ‘Calvino Albümü’ ise yazarın yaşamının fotoğraflı ve anekdotlarla dolu hikâyesi. Bu hikâyede şiddete ve nükleer silahlanmaya karşı barış yürüyüşlerine katılan bir aydın da kılı kırk yaran editör Calvino da var. Dahası ansiklopedici, seyyah, yayıncı, insanları ve kendisini tanıma uğraşındaki bir ‘kâşif’ de selamlıyor okuru.
Edebiyatı, daha doğrusu yazmayı en önemli iletişim biçimi olarak gören Calvino, buradan aldığı güçle en büyük tutkusunu harekete geçiriyor çeşitli dönemlerde: Bir vakitler okuduğu ve ‘anıtsal yapıtlar’ dediği metinleri yeniden ele almak... Hatta 1970’lerde, hem editörlüğünü hem de okurluğunu konuşturarak edebiyat dizileri hazırlayıp bu anıtsal yapıtları eleştirel bir yaklaşımla hatırlatıyor İtalya ve Avrupa’ya. Bu sırada, kendisini ve kaleme almayı düşündüğü metinleri ihmal etse de kısa sürede tekrar yazmaya koyuluyor.
Yazı masası, notları, okunmak üzere bekleyen kitapları, zihninde dolaşıp duran sözcükler ve dostlarından gelen eleştiriler, Calvino için eğlencesi eksik olmayan bir aile gibi. Hatta bu yazı ailesini, kendisininkine benzetiyor; kavgasız, gürültüsüz ama her zaman eleştirel, hayata ve kentlere dokunan, arasından akıp gittiği insanlara temas eden bir aile…
Baranelli ve Ferrero, Calvino’nun hayli fazla şey anlatan suskunluğunun, edebiyata ölümsüz eserler bırakmak olarak yansıdığını hatırlatıyor bizlere.
Kitabın anımsattığı bir başka şey, Calvino’nun hayatının, İtalya’nın 1920’lerden 1980’lerin ortalarına kadarki kültür-sanat ortamıyla paralellikler gösterdiği. Başka bir deyişle Calvino’yu etkileyen ve onun etkilediği kültürel havayla yaşadığı dönem arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor Baranelli ve Ferrero.
Gezginliğinin ve yazarlığının damga vurduğu kitapta Calvino’nun kendisine, hayata ve çalışma prensiplerine ilişkin ettiği laflardan bazıları şöyle: “Benim gözümde önemli olan insanın nasıl olduğu, yaptığı şey. Hepsi de yaratık, hepsinin yaşam hakkı var diyen varoluşsal kendiliğindenciliği içime sindiremiyorum. Yaşam hakkı çetin bir uğraşla kazanılır ve tanıdığım yığınla kimsenin hiçbir yaşam hakkı yok, aslında kendimin olduğundan da pek emin değilim. Bunu kendi kendime kanıtlamak zorundayım, her zaman başardığımı da söyleyemem. Tam tersine. Kendimi fazladan bir adam gibi hissediyorum, bu dünyada aşırı nüfus var (1979).”
‘Calvino Albümü’, yazarın hayatının dolu dolu bir özetiyse bu ifadeler de kitabın özeti...
CALVINO ALBÜMÜ