Güncelleme Tarihi:
Philip Glass, 17 Mayıs gecesi Londra’da Royal Festival Hall’de Laurie Anderson ve Rubin Kodheli ile birlikte American Style başlıklı konser için izleyici karşısındaydı. 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze uzanan sürecin en etkili bestecilerinden biri olan Glass, sahneye adımını atıp takip ışığıyla aydınlatıldığı anda bir alkış tufanı başladı. Mütevazılığıyla bilinen usta, küçük bir baş selamıyla karşıladı kesilmek bilmeyen alkışları. Hemen piyanosunun başına oturdu ve konser başladı. Sahne arkasındaki dev ekran, çalınan müziğin ruhuna hizmet edecek görseller sunuyordu salondakilere. Daha ilk şarkıda ekranda beliren “You helped me find my voice (Sesimi bulmama yardım ettin)” dizesi, sahnedeki müzisyenlerin 20. yüzyılın sesini aramak konusundaki çabasını anlatır gibiydi. Elbette bu konserde adı anılacak tek isim Glass değil. Sahnenin diğer ucunda, New York’tan dünyaya yayılan yeni bir müzik dilinin öncülerinden Laurie Anderson vardı. Elektro kemanı, sample’lar için kullandığı klavyesi ve teatral bir hava katarak okuduğu şiirlerle, aslında konserin lokomotifi Laurie Anderson oldu.
Bir parantez de viyolonseliyle bu iki dev ismin müzik cümleleri arasında köprü kurmayı başaran Rubin Kodheli için açılmalı. Enstrümanının bütün olanaklarını zorlayan Kodheli, iki dev solistin arasında parlamayı başardı.
Zamanlaması iyi çalışılmış, görsellikle iyi buluşturulmuş sample kullanımlarında Allen Ginsberg’in ve Lou Reed’in sesi de vardı. Aralarda Glass ve Anderson kısa konuşmalar da yaptı konser boyunca. Glass, daha çok konserin akışıyla ilgili bilgiler verirken, Anderson stand-up tadında geçişlere imza attı.
Konserin kendi içinde iki zirvesi vardı bana göre. İlki Philip Glass’ın ‘Piano Etüd No: 10’ çaldığı andı. Açıkçası, salona gelenlerin çoğu 80 yaşındaki ustanın piyanosunu daha fazla duymak istiyordu ve bu bölümde biraz olsun istekleri karşılanmış oldu. İkinci zirveyse, sondan bir önceki şarkıda yaşandı. Üçlü akılda kalıcı bir yorumla ve Anderson’un her bir harfi zihinlere kazıyan söyleyişiyle Leonard Cohen’in unutulmaz bestesi ‘Democracy’yi çaldı: “Gece gündüz çalan sirenlerden, evsizlerin yaktığı ateşlerden, eşcinseller küllerinden, Amerika’ya demokrasi geliyor...”
ÖDÜL KULİSTE VERİLDİ
SADECE BÜYÜK BİR BESTECİ DEĞİL
Kısa bir zaman yolculuğuyla o güne gidelim. Bir televizyon röportajı için CRR’deyiz. Gittiğimizde büyük usta henüz ortalarda yok. Öğreniyoruz ki, bir şeyler yiyip öyle gelecekmiş. Türkiye uçuşunda, vejetaryen olduğunu bildirmesine rağmen istediği gibi bir yemek yiyememiş. Çevirmenine “Bildiğim iyi bir yer var, gel oraya gidelim” demiş. Daha önceki Türkiye ziyaretlerinde gidip beğendiği pek çok yer varmış. Zaten sırtına çantasını atar gezermiş her gelişinde.
Fazla bekletmiyor bizi. Yürüyüş ayakkabısı, sırt çantası, rahat kıyafetiyle salona girip bana doğru yürümeye başladığında heyecanlanıyorum. Çevirmeni aracılığıyla tanışıyoruz. Yapacağımız röportajın içeriği ile ilgili birkaç cümleden sonra hemen piyanoya yöneliyor. Oturuyor. Yayında, istediği bir eserinden kısa bir bölüm çalıp çalamayacağını soruyorum. Hiç itiraz etmeden kabul ediyor teklifimi, hatta hoşuna gidiyor bu. Bu büyüklükte bir ismin kaprissiz-katılımcı tavrı sadece beni değil, bütün ekibi rahatlatıyor. O gelmeden edindiğim bilgiyle atılıveriyorum, “Ama piyano henüz akort edilmemiş, dilediğiniz kadar bekleyebiliriz” diyorum. Yapacağımız röportajın yayına yetişeceğini biliyor, “Çok uzun sürer akordu beklemek, ben size akortlu olan tuşlarda bir şeyler çalarım” diyor. Ciddi mi şaka mı yapıyor anlamaya çalışırken dönüp bir arkadaş edasıyla gülümsüyor...
İşte yıllar sonra, hafızamdaki bu eşi benzeri bulunmaz anıyla yer etmiş ustanın karşısındayım. O kısa sohbetten, 8 yıl önceki duygularımla ayrılıyorum. Philip Glass, sadece büyük bir besteci değil, büyük bir insan.
Şimdi sırada 45. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 16 Haziran Cuma akşamı Borusan Holding sponsorluğunda Aya İrini Müzesi’nde gerçekleştirilecek konseri beklemek var. Çünkü bu konserde Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Philip Glass’ın ‘11. Senfonisi’ni seslendirecek. Bu eser, İstanbul Müzik Festivali’nin Bruckner-Linz Orkestrası, Liverpool Kraliyet Orkestrası ve Queensland Senfoni Orkestrası’yla ortak siparişi. Dünya prömiyeri Carnegie Hall’de gerçekleştirilen eserin Türkiye prömiyerinin gerçekleştirileceği gece, festivalin 45. yılının en önemli gecelerinden biri olacak.
Bir kez daha söylemeli; Philip Glass, sadece büyük bir besteci değil, büyük bir insan...
‘Bir Prömiyer: Philip Glass 11. Senfoni’ konseri 16 Haziran Cuma saat 20.00’de Aya İrini’de. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, şef Sascha Goetzel, solistler Mari Samuelsen (keman) ve Hakon Samuelsen (viyolonsel).
HILIP GLASS HAKKINDA
Philip Glass sadece Amerika’da değil, dünya çapında bugün yaşayan en ünlü klasik müzik bestecilerinden. Opera evlerinde, konser salonlarında, dans sahnesinde, popüler müzikte ve sinema dünyasında aynı anda ve farklı kuşaklardan dinleyicilere hitap edebilmiş ilk besteci. Operaları, senfonileri ve oda müziği eserlerinin yanı sıra Allen Ginsberg’den Woody Allen’a, Paul Simon’dan David Bowie’ye ve Doris Lessing’e uzanan işbirlikleriyle Philip Glass çağımızın müzikal ve entelektüel hayatı üzerinde sıradışı ve benzersiz bir etki yarattı. ‘Saatler’ ve Martin Scorsese’nin ‘Kundun’ filmi dahil, pek çok filme yazdığı müziklerle Oscar ve Altın Küre’ye defalarca aday gösterildi.
MÜZİK FESTİVALİ’NDE KAÇIRMAYIN...
ST. PETERSBURG RUS ODA FİLARMONİSİ & HÜSEYİN SERMET & VASSILIS VARVARESOS: ‘Sol Elim’
9 Haziran Cuma 20.00, Aya İrini Müzesi
St. Petersburg Rus Oda Filarmonisi iki konserle festivalin konuğu olacak. İlkinde iki usta piyanist Hüseyin Sermet ve Vassilis Varvaresos, Ravel ve Prokofiev’in sol el için yazılmış piyano konçertolarını seslendirecek.
ÇELLİSTANBUL & CELLO4BERLIN
11 Haziran Pazar 20.00, Aya İrini Müzesi
Berlin Filarmoni Orkestrası üyelerinden oluşan viyolonsel dörtlüsü Cello4Berlin ile Çellistanbul ilk kez buluşuyor. Konserden önce şarkı yazarı ve senarist Tuna Kiremitçi’nin ‘Çello Sevgisi’ başlıklı konuşması Aya İrini Müzesi Ön Avlusu’nda saat 19.00’da başlayacak.
SONSUZ AŞK
4 Haziran Pazar 18.00, Kapalıçarşı, Kalpakçılar Caddesi
Sıradışı mekânlarda yaşattığı müzik deneyimlerine bir yenisini daha ekleyen İstanbul Müzik Festivali sizleri dünyanın en eski ve en büyük kapalı çarşılarından biri Kapalıçarşı’nın 555 yıllık sokaklarında tınlayacak tasavvuf müziğinin eskiden yeniye en güzel örneklerini dinlemeye davet ediyor.
MOZART’TAN ELLINGTON’A
12 Haziran Pazartesi 21.00, Aya İrini Müzesi
Bir klasik müzik piyanisti şef ve piyanist David Greilsammer ile günümüzün en ilgi uyandıran caz piyanistlerinden Yaron Herman bir arada. Disiplinlerarası bir konser.
KAPANIŞ KONSERİ: VİYANA ODA ORKESTRASI & FAZIL SAY
21 Haziran Çarşamba 20.00, Lütfi Kırdar
Kısa süre önce prestijli Beethoven Ödülü’ne layık görülen olağanüstü piyanist Fazıl Say’ın solist olacağı konserde Beethoven, Mozart ve Mendellssohn’un eserleri yorumlanacak. Say’ın Debussy’nin ve Ulvi Cemal Erkin’in prelüdleri, Chopin’in noktürnleri ile Ahmed Adnan Saygun’un eserlerini yorumlayacağı solo konseri ise 15 Haziran Perşembe saat 20.00’dE yine Lütfi Kırdar’da.