Güncelleme Tarihi:
Giorgio Agamben’in ‘Çağdaş Nedir?” makalesi (‘Çıplaklıklar’ kitabında yer alır), filozofun bizde ilgi görmeyen makalelerinden biri oldu. Sorun, Agamben’in konu edindiği problematik değil, bu problematiği adlandırış biçimiydi, yani ‘çağdaş’ kelimesinin tercih edilmiş olmasıydı. Geçen günlerde yayımlanan, Peter Osborne’un ‘Kavramdan Sonra/Çağdaş Sanatın Felsefesi’ adlı kitabının da bizde heyecan yaratmamış olması, sanırım aynı nedenle olsa gerek. Çünkü ‘çağdaş’ kelimesi, 90’lı yıllarda, postmodern kavramının tartışma gündemine girdiği günlerde, söz dağarımızdan düştü ya da düşürüldü veya ‘geri çekildi’.
Postmodern kavramı, modern olanın ne olduğu tartışmalarını da beraberinde getirmişti. Bu tartışmalar esnasında, çağdaş kelimesi yerine modern kelimesi kullanılır oldu. Arkasından, çağdaş kavramı yerine modern kavramı monte edildi. Bu monte durumunda, postmodern kavramı da modern kavramının içinde yer alıyordu. Özellikle edebiyat alanında ve orada da şiir bağlamında... Çağdaş kelimesi bugün neredeyse sadece Memet Fuat’ın antolojisinde kalan bir kavram durumunda: ‘Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’.
Modern kavramı, modernleşmekte olan ülkenin nihayete ermesi anlamında bir güven duygusu da veriyor gibiydi. Sağ ve sol ilk defa bir tartışmanın gündeminde bir araya geliyordu. Ama durum pek öyle değil. Sol, tuzağa düştü. Farklı şeylerin izleri birbirine karıştı. Sözgelimi... Bugün her kesim kendi şairini modern olarak niteliyor. Şiirimizdeki her şair, çağdaş olarak nitelenebilir mi? Bu durum, çağdaş ile modern arasındaki ayrım konusunda, Batı’dan ayrı düştüğümüz, Batı’yı kaybettiğimiz anlamına gelir.
Osborne’un altını çizdiği gibi ‘çağdaş’ kavramı, eleştirel ve seçici bir kavramdır. “Bazı şeyleri kabul eder ve bazılarını dışlar. Bir şeyin çağdaş olduğunu söylemek, şimdinin güncelliğine katkısının önemini iddia etmektir.” Osborne, çağdaş ile modern kavramları arasındaki ayrıma özellikle dikkat çekiyor. Çağdaş olan, en son moderndir; modernin geleceğe açılan kapısını dile getirir. Bu anlamda modern, ‘şimdi’den çok, ‘daha demin’e kayan bir anlamı ifade eder.
Sözgelimi “Georg Lukacs’a göre, tarihsel şimdiyi sosyalizmin güncelliği tanımladığı için 1950’lerde sosyalist gerçekçilik ‘çağdaş gerçekçilik’ti.” Osborne’a göre çağdaş olan, tarihsel şimdiye atıfta bulunmanın yoludur. Ona göre, “tarihsel şimdi, bizzat hatırlanan geçmişten farkını veya mesafesini ifade etme ediminde, sanatsal olarak gitgide öncelikle geriye dönük bir tarzda belleğin, geri kazanımının bir zamanı”dır.
Osborne, çağdaşın tanımında güzel sanatları nesne edinirken, Agamben şiiri nesne edinir. Agamben’e göre, “çağdaş olan, bakışını zamanının üzerine, ışığını değil ama karanlığını seçebilmek için kenetleyen kişidir; kendi zamanının karanlığını algılayan kişi”. Her iki düşünürün çağdaş tanımının temelinde Heidegger’in şu ayrımı yer almaktadır: “şimdinin kendisi, kendi başına, şu-andalığında deneyim nesnelerinin bir tür müstakil zamansal kabı olarak düşünülemez, zira geleceğe yönelik boyutunun önceliğiyle ancak diğer iki zamansal kipin (geçmiş ve gelecek) farklılaşımı veya çatlamış birlikteliği olarak var-olur.” Yani her şimdi, tarihsel şimdi değildir. Tarihsel şimdiye atıfta bulunmayan, avangard olabilir ama çağdaş olamaz. Bu durum, şiirimizin bugünkü gerilimini oluşturur.
Peter Osborne’la buluştuğumuz bir noktadan gurur duyduğumu da belirtmek isterim: Ona (ve bana) göre, Doğu Avrupa’da 1989-1990’da tarihsel komünizmin çöküşü ile 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleler’ine yapılan uçak saldırısı, yeni tarihsel şimdinin başlangıcını oluşturur. (Bkz. Felsefi Şiir, 2007, s.61-74, YKY)
‘Kavramdan Sonra: Çağdaş Sanatın Felsefesi’, tahmin ettiğinizden de önemli bir kitap. Osborne, çağdaş sanatı (şiiri) yeniden düşünmek için yeni ayrım ve kavramsal anahtar getiriyor.
KAVRAMDAN SONRA
ÇAĞDAŞ SANATIN FELSEFESİ
Peter Osborne
Çeviren: A.Nüvit Bingöl
Tellekt, 2022
352 sayfa.