BAHAR ÇUHADAR bahar.cuhadar@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2017 16:45
Osmanlı dönemi Ermeni tiyatro yazarı Hagop Baronyan’ın oyunu ‘Şark Dişçisi’ hafta sonu, Anadolu Kültür aracılığıyla Ermenistan’a seyahat etti. Diplomatik ve teknik aksaklıklara inat; Marta, Taparnigos, Tovmas, Sofi ve diğerleri Türkçe sözlerle Gümrülü ve Erivanlı izleyicinin karşısındaydı.
Anadolu Kültür’den “Ermenistan-Türkiye Arasında Normalleşmeye Katkı Projesi kapsamında Gümrü ve Erivan’a Bursa Nilüfer Tiyatro’nun ‘Şark Dişçisi’ oyununu götürüyoruz, bizimle olmak ister misin?” şeklinde gelen daveti kabul ederken, ne ‘tarihi anlara’ ne de –handiyse- ‘inadına’ hayata geçirilen bir projeye tanıklık edeceğimi getirmiştim aklıma. 1800’lerin ikinci yarısında İstanbul’da yaşamış Osmanlı Ermenisi oyun yazarı, mizah ustası Hagop Baronyan imzalı ‘Şark Dişçisi’ni, Baronyan’ın dilini konuşan topraklara, Ermenistan’a götürmenin sanıldığı kadar kolay olmadığını; bizi Erivan Zvartnots Havaalanı’ndan Gümrü’ye götüren otobüste, yönetmen Engin Alkan’ın oyun ekibine seslenişi esnasında hissediyorum ilkin. Alkan, ‘tehditvari’ mail’leri anımsatıyor. Politikalar üstü bir nedenle burada bulunduklarını, kemikleşmiş önyargıları harekete geçirebilecek davranışlardan çekinmeleri gerektiğini anımsatıyor.
TERK EDİLMİŞ BİR SALONDA...
Geçen cumartesi sabaha karşı vardığımız, Kars’ın yanı başındaki Gümrü, Ermenistan’ın ikinci büyük kenti ve lakin ‘88 depremindeki çöküntünün izleri hâlâ bariz. Gümrü ile Bursa arasında, ‘Ermenistan-Türkiye Arasında Normalleşmeye Katkı Projesi’ kapsamında, bir dizi sanat etkinliği yapılmakta. Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’dan projenin aslen Çanakkale Bienali vesilesiyle Çanakkale ile yürütülmesinin planlandığını öğreniyoruz. Bienalin iptal edilmesi ve devamındaki sorunlar neticesinde Çanakkale ile ortak çalışma mümkün olamıyor. Projeyi gerçekleştirmek üzere kapılarını çaldıkları belediyeler arasında kapıyı çekinmeden açan da Bursa’nın Nilüfer Belediyesi oluyor. Güzel tesadüf ki burası, bu sezon ‘Ermenilerin Moliere’i Hagop Baronyan’ın ‘Şark Dişçisi’ oyununu sahneleyen ve oyunu Ermenistan’a götürmek için daha önce girişimde bulunan ve diplomatik kısıtlar nedeniyle bunu gerçekleştiremeyen Nilüfer Tiyatro’nun da yuvası...
Bir buçuk asır boyunca Türkçeye tercüme edilmemiş, unutulmuş, unutturulmuş bir metin ‘Şark Dişçisi’. Türkiye’de Batılı tiyatronun temelini oluşturmuş olsalar da resmi söylemce görmezden gelinen Ermeni tiyatroculardan Hagop Baronyan’ın imzasını taşıyor. Engin Alkan’ın metinle tanışması ve önce İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ses getiren bir prodüksiyon olarak, sonra Nilüfer Tiyatro’da yorumlaması ise
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun çabalarıyla metnin gün yüzüne çıkarılmasının akabinde gerçekleşiyor. Baronyan, Ermenistan’da ortaokul çocuğundan market çalışanı genç kadına herkesin iyi tanıdığı bir isim. Hal böyle olunca, Türkiye’den bir ekibin bu meşhur oyunu Ermenistan’da Türkçe (Ermenice üst yazıyla) oynamaya gelmeleri, heyecan göstergesini yukarılara taşıyor.
Nilüfer Tiyatro ekibi, oyun öncesi, Tekstil Kültür Merkezi'nin önünde.Plan, oyunun önce Gümrü’de, ardından Erivan’da seyirciyle buluşması.
Pazar günü, Sovyetler’in çözülüşüne kadar Gümrü’nün tekstil bölgesi olan eski bir mahallede bulunan ‘Tekstil Kültür Merkezi’ne geçiyoruz. Anadolu Kültür proje koordinatörü Armine Avetisyan ile teknik ekibin, Gümrü’ye adım attığımız andan itibaren neden salondan çıkmadan çalıştığını, binayı ilk gördüğümüz anda anlıyoruz.
Bir dönemin haşmetli tiyatro binasından geriye şıkır şıkır avizelerinden ve perdelerinden başka pek bir şey kalmamış. Ön sıralardaki koltukların minderleri parça pinçik, uzun zamandır kullanılmayan salon buz gibi. Kulise açılan aralıkta çürümeye yüz tutmuş dekor parçalarıyla karşılaşıyoruz. Işık ve ses sistemi söz konusu olmadığı için mekâna özel kiralamalar yapılmış. Sıra ‘soundcheck’e geldiğinde, Engin Alkan’ın otobüste neden “10 kişi bile olsa oynayacağız” dediğini anlamış durumdayım artık. Ekip oyunun açılış parçasını çalışırken - “Haydi sen de söyle en büyük hayalini, meydan okuyalım en büyük kâbuslara...”- aklımdaki endişe baloncukları birbirini kovalıyor:
Burası uzak, terk edilmiş bir mekân, içerisi buz, ya seyirci gelmezse! Bu ses sorunları oyunda da tekrarlanır kesin! Hem koro, hem solo şarkılar söylenen, canlı müziği, şamatası, enerjisi bol bir oyun bu. Ya ışıkta sorun olursa? Oyuncuların aklında dahası var; “Esprilerimize, eklemelerimize nasıl tepki gelecek?”, “Ya bildikleri Baronyan’dan farklı görüp yadırgarlarsa...”
Oyuncular kulise geçerken heyecandan elim ayağıma dolaşacak gibi. Kapıya çıkıp seyirci geliyor mu diye kontrol ediyorum arada. Galiba içeride grotesk makyajlarını yapan oyuncular kadar gergin haldeyim... Baronyan’ı İstanbul’dan Gümrü’ye taşıyan tarihi an az sonra başlıyor. İçeride 200’e yakın insan var. Erkenden gelip torunuyla salondaki yerini alan hanıma yanaşıyorum. “Hangi dilde isterlerse oynasınlar; ister Almanca ister Türkçe. Biz oyunu biliyoruz” diyor Susanna: “Hrant Dink suikastından sonra Türkiye’de bir sürü insan ‘Hepimiz Ermeniyiz’ dedi orada, çok hoşuma gitmişti.” Torunu Vrej 13 yaşında, Baronyan’ı çok iyi biliyor ama okulda henüz ‘Şark Dişçisi’ metnine gelmemişler.
Ekip oyun öncesi 'soundcheck' yaparken...
SAHNE TAHTASINA EKİLEN UMUTBirkaç teknik aksaklığa ve soğuğa inat oyunun sonunu getiren seyirciler alkışlar eşliğinde ayağa fırlıyor. Alkan, ‘Şark Dişçisi’ni zamansız bir kumpanyanın bize 19. yüzyıldan bir hikâye anlatması şeklinde kurguluyor. Dolayısıyla Baronyan’ın dönemin toplumsal ilişkileriyle dalga geçtiği ‘dolantı komedisi’ne güncel iğnelemeler ekleme fırsatı bulmuş. Sondaki tiradında da halkların ‘farklı’ olsalar da tarihin her döneminde aynı yerlerden acıdığına vurgu yapıyor. Teşekkür konuşmasında ise hem bu oyunun sahnelenmesinin hem de Ermenistan’a taşınmasının “yan yana durabilme, beraber gülüp yarına umutla bakma” gerekliliğinin bir parçası olduğunu söylüyor. Gümrü’deki gecenin ertesinde Erivan’da gerçekleşen gösterim Gümrü’dekine benzer sebeplerle merkezi ve büyük Hagop Baronyan Tiyatrosu’nda olamasa da en azından ‘yaşayan’ bir sahnede, Erivan Dramatik Tiyatrosu’nda gerçekleşiyor. Nilüfer Tiyatro’nun yaş ortalaması 30 olan parlak, enerjik ekibi, oyunda söyledikleri gibi “sahne tahtasına umut ekiyor” bir kere daha...
Fotoğraf: Karo Ayvazyan
SALON BULMAKTA ZORLANDIK, TEHDİTLER ALDIKTiyatro binaları açısından zengin bir ülkede, neden 90’dan beri kullanılmayan bir salonda oynandı oyun? Oyunun yönetmeni ve Taparnigos’u Engin Alkan’dan dinliyorum: Ortak kültürümüze ait bir yazarı Ermenistan’da da oynamamız buradaki politikacılara, meslektaşlarımıza ilham vermesi gereken bir şey. Puzzle’ın eksik parçası tamamlandı benim için. Yine de engellemek için herkes elinden geleni yaptı. Ermenistan hükümetinin dışişleri ve kültür bakanlıkları desteklemeyince salon bulmakta çok zorlandık. İki şehirde de çok iyi sahneler var ama nazik gerekçelerle, “Programımız dolu” diyerek reddettiler. Sahne bulamadığımız için, “Oynamasak mı”, “Diplomatik ilişkimizin olmadığı yerde oynarsak başımıza ne gelecek” gibi kaygılarımız oluştu. Sonra bir yer bulundu, teknik donanımı elverişliydi fakat kiliseye aitti, sorumlusu olan başrahibe, “Bu salonda Türkçe oynanmasına izin veremem” diye engel oldu. Bu engel diyasporadaki dini cemaatler üzerinden çözülmeye çalışıldı ama olmadı... Yıllar önce terk edilmiş bir salonda oynamak zorunda kaldık. Baştan ışık, tras, ses sistemleri kiralandı.Türkiye’de ise turnenin duyulduğu andan itibaren birtakım dernekler belediyeyi sorgu yağmuruna tuttu. “Bursa’ya geliriz, ucunu bırakmayız” diye tehditler savurdular. Beklenen şeyler bunlar, 1915 olaylarına kilitli bir durum var; iki taraf da sizi bir taraf yapmaya çalışıyor. Yapılacak tek şey diyalog dilini geliştirmekti. Sonuçta karşılaştığımız insanlar bize kucak açtı, bu hurafelerden kurtulduğumuz zaman yan yana durduk...
Marta rolündeki Bedia Ener Öztep ile oyun öncesi... Oyunun ‘Marta’sı Bedia Ener Öztep, “Baronyan’ın oyununun Türkiye’den Ermenistan’a gelmesi müthiş bir şey” diyor. Oyunculardan Ferya Soysal devam ediyor: “Başta sadece ortak bir şeyi paylaşmayı hayal ederken, istemezdik böyle olsun ama bir yandan da gururlu bir şey bu söyleyeceğim, bir direnişe döndü. ‘Bu oyun burada oynanacak’ durumuna geldi...”
Türkçeye Boğos Çalgıcıoğlu’nun çevirdiği, Hagop Baronyan’ın 1869 tarihli ‘Şark Dişçisi’ Nilüfer
Tiyatro prodüksiyonu olarak Engin Alkan yönetiminde; Bedia Ener Öztep, Çağdaş Tekin, Gökhan Kum, Mesut Özsoy, Mert Tiryaki, Hakan Kahraman, Deniz Gürsucu, Ferya Soysal, Suat Onur Çalık, Ecem Karabulut, Armağan Erkek, Şeyma Gökçe Cengiz, Nihan Işık, Engin Alkan’ın performanslarıyla sahneleniyor.