Güncelleme Tarihi:
Sene 1995... Epey genciz. Türkçe müziğin en popüler olduğu yıllar. Kıvırcık saçlı, güler yüzlü genç bir adam, elinde gitarıyla şarkı söylüyor, hem de tam ihtiyacımız olan şeyi, ‘Yaz aşkı’nı anlatıyordu. Sözlerini dilimize doladık, ritmiyle dans ettik. Sonra o birbiri ardına yeni şarkılar yaptı ve biz onu dinlemeye devam ettik.
Şarkıcı Ege, başka bir marifetiyle tanıştırıyor şimdi bizi: Yazarlık... Romanının adı ‘İsyan’... Adını, başkarakterinden alıyor. Epey lezzetli bir roman. Her bölümü bir yemek tarifiyle başlıyor. Sonra sizi içine çekip alan bir konusu var.
Hikâye, bir adada geçiyor. Zeytinyağı ve şarap üreten Mahir Bey, bütün görgüsüzlükleri almaya hazır adada muhalefet bayrağını açan bir adam... Bir kızı var, Gülhan büyük gülümsemesiyle herkesi kendine âşık ediyor. Okuldan arkadaş İsyan ve Gülhan’ın sıkı dost olacak anneleri de bu hikâyenin içinde... Ve tabii Dimitri ve diğerleri...
Adamızın adı Tekeli. İsyan, adaya öğretmen annesiyle geliyor. Babası şair bir subay. Nâzım Hikmet hayranı... E memlekette şairi sevenin başı dertten kurtulmadığı gibi babasının da kurtulmuyor. Zaten İsyan da adını buradan alıyor.
İsyan ve annesi bir gün Mahir Bey’lere yemeğe gider. İşte onun ne kadar mucize bir tadımcı olduğu da o yemekte anlaşılır. Mahir bey, elmas bulmuş gibi sevinir. Sonunda ürününü layıkıyla test edecek birini bulmuştur. O kişi 10 yaşındaki İsyan’dır. İsyan ve annesi Mahir Bey’lerin en yakın dostu olmuştur. Hali vakti yerinde bu aile, evinin bahçesine bir dostlar evi yapmış, Gülhan’ın üç arkadaşını da burada ağırlamasına izin vermiştir.
Bu kitap, bize adada büyüyen bir kız, üç erkek dört arkadaşın, dostluk, aşk, ihanet üçgeninde büyümelerini anlatıyor.
Aslında çocuk da olsalar dünyalarının nasıl da büyüklere benzediğini gösteriyor Ege bize. Belki daha hesapsız ama arzular hep aynı:
Seçilmek, sevilmek...
Çocukluk aşklarının da yaraladığını anlatıyor. Çocukların da bir daha kimseyi sevmeyeceğine yemin edebildiğini... O kadar derin hissedebildiklerini... Dört kafadar... Dördünün de kumaşı farklı. Ama bir aradalar. Ve elbet o farklılıklar yol ayrımlarını da beraberinde getiriyor. Daha fazla detay vermeyelim. Ege bu ilk romanında, hayatın içinden lezzetli bir hikâye sunuyor bize. Bir de not düşelim. ‘İsyan’ın ön kapağının içinde küçük bir fotoğraf var. Bu fotoğrafı akıllı telefonuyla tarayanlar Ege’nin yepyeni yedi şarkısını dinleyebiliyor. Kitabı, bu şarkılar eşliğinde okursanız, bu hikâyenin bir tadı olduğu gibi bir müziği de olduğunu anlarsınız.