Güncelleme Tarihi:
Kısaca geçmişinizi öğrenebilir miyiz?
İzmirliyim. Ortaokul, lise ve üniversiteyi İzmir’de okudum. Önce kimya okudum. Çok alakasız bir bölüm. Ama bir şekilde kazandım kimyayı ve ailem oraya girmişken okulu bitir dedi. Mezun olduktan sonra, -kendimi bildim bileli müzik yapmak istiyordum- Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdim. Müzikoloji okudum. 2006’da bir yandan okurken bir yandan da şarkı söylemeye başladım. Müzisyenlerle tanışmaya ve kendimi ifade etmeye başladım. İzmir’i, çok severim ama, İstanbul gibi bir şehir değil. Bir süre sonra hep aynı şeyi yapmaya başladım. Müzikoloji’yi bitirdiğim sene, İzmir bana yetmemeye başladı... Ben de ‘yeter artık İstanbul’a gidiyorum,’ dedim. Tabii, bir kılıf da bulmak gerekiyordu. Böylece, İstanbul Üniversitesi’nde formasyon okumaya geldim. Tamer (Temel) de geldi beraber.
Konserler nasıl gidiyor?
Ne yazık ki merkez olmasına rağmen İstanbul’da çok az caz kulübü var. Hatta sadece caz değil, popüler bir tür değilse yaptığın, kendi müziğini dinletebileceğin çok fazla yer yok. Dolayısıyla birkaç yerde çalıyoruz. Her ay 3-4 performans oluyor. Kaset Mitanni, 60 Metrekare, Nardis, Kadıköy’den ise Böcek, Badau, Hangart... Yeni albümden parçalar da çalıyoruz konserlerde. Az ve öz bir dinleyici kitlesi var. Pparçaları dinliyorlar, biliyorlar, önem veriyorlar. Çok güzel bir şey. Zaman zaman birilerinden mesajlar geliyor... Birilerine ulaşmış olduğunu hissediyorum. Bu bana çok büyük mutluluk veriyor.
Yeni albümde sona yaklaştınız. Albümde kimlerle çalıştınız?
İlk albümden Cem Aksel var davulda, Matthew Hall var bu sefer basta, Ercüment Orkut piyanoda, Eylül Biçer gitarda ve Tamer (Temel) de saksafon çalıyor.. Çok saygı duyduğum, beraber çalmaktan çok mutlu olduğum insanlar.. Albümde çok güzel çalıyorlar ve hep birlikte çok güzel bir kayıt geçirdik. Biraz maceralı geçti, ama çok güzeldi. Kayıt günlerimiz tam kar fırtınasının olduğu iki güne denk geldi, 8-9 Ocak. Ercüment Ankara’dan geliyordu, bütün uçaklar iptal oldu, otobüsler gelemedi, en sonunda trenle geldi İstanbul’a. Matthew’nun evi Tophane yokuşunun başında, Tamer resmen taksiciyi kandırıp getirebildi onu stüdyoya... Mastering’de sona geldik. Bugün yarın çıkacak albüm.
Albümdeki şarkıları ilk albümle kıyaslarsan ne söylersiniz?
İlk albümüm biraz daha umutlu olduğum bir albümdü. Parçalar 2009’dan 2013’e kadar bir zaman diliminde oluşmuştu. Farklı bir halet-i ruhiyem vardı. Belki daha inançlı... Bu albümdeki parçların hepsi 2014’ten sonra. Genel olarak biraz daha depresif, bilhassa söz anlamında daha içe dönük. Müzikler yine dinamik. Ama sakinleştiğimi de söyleyebilirim. Belki biraz yaşla da ilgili. Daha olgun ve sakin, dolayısıyla şarkı sözleri de sakin, ama daha ağır da oldu diyebilirim.
Başka projelerde de yer alıyorsunuz. Anlatır mısınız?
Yaylılarla beraber olduğumuz Moda String Trio var. Günsu Özkarar viola, Jülide Alpergin çello, Kağan Yıldız kontrabas çalıyor.. Onlarla beraber, Eylül Biçer (gitar), Tamer Temel (saksafon) ve ben. Benim parçaları yaylılar için düzenledik, onları çalıyoruz. Bir de ‘Bir Şeyler Eksik’ diye bir projemiz var. Alper Yılmaz bas’ta, Volkan Öktem davulda, Serhan Erkol, Tamer Temel saksafon. Bunda, piyano gibi bir eşlik enstrümanı yok. Kendi bestelerimizi çalıyoruz. Biraz tanımlaması güç aslında. Türkçe rap yazıyorum örneğin ve çok değişik bir deneyim oldu benim için. Bu çalışmayı kaydetmek de istiyoruz, bakalım albüm olacak belki...