Güncelleme Tarihi:
Beyin kapasitemizi sonsuzca artırdığımız zaman neye dönüşürüz? Olabilecek her şeyi öngörüyor olsaydık, ama kötü şeylerin bile büyük ölçekli iyiliklere yol açacağını bilseydik, özgecilikle hareket edebilir ve sevdiklerimizi feda edebilir miydik? Bu hayatta önem verdiğimiz her şeyin, hatta kendi hayatımızın bile anlamı hiçlikle sınırsızlandırılmış olsaydı, yeni bir ‘ben’ yaratabilir miydik yıkıntılarımızdan? Bunu yaparken kimlere, nelere tutunurduk?
Ted Chiang’ın sekiz novellasından oluşan ‘Geliş’, bize bu soruları soruyor. Her usta yazarın yapacağı üzere, cevapları bulmayı ise bizlere bırakıyor.
Pek çok Hollywood yapımı gibi bu film de (Arrival/Geliş) sırtını edebiyata dayamıştı. Chiang’ın yazdığı ‘Hayatının Hikâyesi’ (Story of Your Life) adlı kısa roman (novella), biraz da bugüne ait dertler ve sorularla soslanarak, 2016’da beyazperdeye uyarlandı. Bugüne kadar çekilen “Uzaylılar geliyor, kaçın!” temalı, bol aksiyonlu, ‘tomkruzlu’ bilimkurgu filmlerinin ardından ‘Geliş’, türün hayranlarına ilaç gibi gelmişti. Çünkü bu kez karşımızda son derece sabırlı, pasifist, sempatik uzaylılar vardı. Bize saldırmadıkları gibi, “Derdimizi anlatıp gideceğiz, söz bak” diyorlardı biz insanlara, “bir daha da 3000 yıl boyunca görmeyeceksiniz yüzümüzü...”
‘Hayatının Hikâyesi’ adlı kısa romanda bir gün dünyanın 112 farklı yerinde, ABD’de ise dokuz tane uzay gemisi belirir. Uzaylılarla iletişim kurulabilmesi ve edinilen bilgilerin paylaşılması için dünyadaki en zeki kişilerden destek alınmaktadır. Fizikçiler, matematikçiler, askeri kripto uzmanları... Derken bir gün Louise Banks adlı dilbilimcinin kapısı çalınır. Uzaylılara “Dünya’ya gelme amacınız nedir?” sorusunu sormak isteyen yetkililer, Banks’in uzaylılara insanlıkla ilgili “fazla bilgi açık etmeden”, onlardan mümkün olduğunca bilgi almasını isterler. Fakat Banks’in bu kadar basit bir soruyu sorabilmesi için, aylar sürecek bir dilbilim çalışması yapması ve uzaylılarla doğru bir iletişim kurabilmesi gerekiyordur. Yakın zamanda büyük bir kayıp yaşamış olan (!) Banks’in hem bu ulvi göreve odaklanması hem de ileride yaşayacaklarına kendini hazırlaması hayli zor olacaktır.
Filmi izlediğimde bazı sorular havada kalmıştı. Pek çok sorumun cevabını, kısa romanı okuduğumda buldum. Örneğin Louise’in kızıyla ilgili seçimi ne olacaktı? Özgeci bir davranışta mı bulunacaktı, yoksa artık ‘Çağlar Kitabı’ onun ellerinde olduğuna göre, kuraldışı bir hareketi mi seçecekti? Uzaylıların gelmesi ve sonra da gitmesi, dünyadaki sakinler için ne ifade edecekti? Olay sadece dilbilimsel bir al gülüm ver gülüm ile mi sınırlı kalacaktı, yoksa yankısı 3 bin yıl sonra bile duyulacak bir değişim şarkısı mı çalmaya başlamıştı?
Ted Chiang, Çinli bir anne-babanın New York’lu oğlu olarak dünyaya geldi. Chiang’ın kısa hikâyeleri ve kısa romanları, saygın bilimkurgu dergilerinde yayımlandı ve Chiang, Hugo ve Nebula gibi son derece saygın bilimkurgu ödülleri kazandı. Ancak bugüne kadar Chiang’ın adını duymamış olabilirsiniz. Zira Chiang, mütevazı kalmayı başarmış ve eserlerinden önde gitmemeyi tercih etmiş bir yazar.
‘Geliş’teki her bir novella, sırtını farklı bir bilim alanına dayıyor. Konular arasında matematik, dil bilgisi, nöroloji, hatta teoloji bile var. Teolojiyi bir bilim olarak saymıyorum elbette, ne de olsa üzerinde deneyler yapılması, teoriler oluşturulması mümkün değil. Öte yandan teolojik bir temele sahip olan ‘Cehennem, Tanrı’nın Yokluğudur’ adlı novellada öyle bir anlatım var ki, onda bile bilimsel bir yan bulmak mümkün.
‘Geliş’, başucumdaki en değerli kitaplardan biri oldu. Chiang’ın adını bundan sonra da sık sık duyacağız gibime geliyor.
GELİŞ
Ted Chiang
Çev.: M. İhsan Tatari
Monokl, 2017
288 sayfa, 20 TL.