Güncelleme Tarihi:
Yıl 1933… Berlin… Önceki seçimde kan kaybeden Hitler’in Nazi Partisi yine seçime giriyor. Almanya’nın ve tüm dünyanın kaderini belirleyecek seçim öncesi parlamento binası yani Reichstang yanıyor. Marius van der Lubbe isimli Hollandalı bir anarşist yangın sırasında binanın içinde gözaltına alınıyor. Nazilerin kurduğu göstermelik mahkemedeki dava Alman komünistlerini baskı altına almak, Almanya Komünist Partisi’ni de kapatmak için bahane olarak kullanılıyor. Hitler komünistlerle başladığı organize zulmüne, Yahudiler ve diğer siyasi muhalifleri açık şekilde terörize ederek devam ediyor. Yani önce Almanya ve ardından da dünyanın başına bela olacak Naziler ana sahneye giriş yapıyor.
Tarihçi-yazar Volker Kutscher, Almanya tarihi üzerinden kurguladığı ve ünlü ‘Babylon Berlin’ dizisine de kaynaklık eden polisiye serisinin beşinci kitabı ‘Mart Şehitleri - Gereon Rath’ın Beşinci Vakası’, işte bu Berlin’de geçiyor. Yazar bu kitabında da tarihi gerçekliklerin dışına taşmadan, özenle araştırıldığı belli detaylar sayesinde de zamanın ve olayların geçtiği yerlerin canlı bir resmini aktarıyor. İlk roman ‘Islak Balık’tan itibaren Kutscher, iki savaş arası dönemde Alman toplumu hakkındaki tarihsel ayrıntıları, her zaman hikaye ile yükseğe taşıdığı gerilimli öykünün örgüsüyle ustaca birleştiriyordu. Ama bu romanda gerilimin dozunu arttırmayı polisiye kurguya değil de kitap yakan, Yahudilerin iş yerlerini boykot eden Nazilerin kendilerine bırakıyor.
Kitap Nollendorfplatz’da tam banliyö tren hattının altında yukarı çıkan merdivenin yanında açılıyor. Sıfırın altında soğuk bir Berlin gecesi, üstünde eski yamalı bir asker kaputu olan cesedin başında Merkezi Cinayet Masası polisleri inceleme yapıyor. Cesedin günler öncesinden beri orada olması ve kimse tarafından fark edilmemesine şaşırıyor polisler öncelikle. Köln’de nişan hazırlıklarını sürdüren Rath ise Reichstang yangınından sonra acilen Berlin’e çağrıldığında bu davaya atanıyor. Cinayete kurban giden kişinin Birinci Dünya Savaşı gazilerinden biri olduğu bilgisine polisin ulaşması zor oluyor. Heinrich Wosniak’ın uzun ince bir hançerle öldürüldüğü anlaşılıyor. Kısa bir süre sonra başka bir savaş gazisi de aynı silahla öldürülünce soruşturmanın boyutu değişiyor.
Savaşta teğmen olan Achim von Roddeck isimli yazarın savaş anılarını konu edinen, tefrika olarak yayınlanacak ‘Mart Şehitleri’ romanındaki kişilerin öldürüldüğünü söylemesiyle ise Rath kitaptaki diğer gazilere ulaşmaya çalışıyor. Rath, müstakbel eşi komiser adayı Charly ile cinayetlerin gizemini çözmeye çalışsa da yasal kanalları kullanamıyor. Tüm polis teşkilatının çalışmalarını etkileyen siyasi durum, cinayet soruşturmalarını daha da zorlaştırıyor. “Bugünlerde üzerinde cinayet vakaları siyasi nitelikli olanlardı. Komünistlerin döve döve öldürdüğü bir Nazi konusunda çalışmaya her zaman yeteri kadar adam bulunuyordu.”
Nazilerin iktidara gelmesiyle teşkilat yeniden inşa ediliyor. Yahudi amirlerin yerini Naziler alıyor. Cinayet polisleri bile siyasi şubeye atanıyor, komünistlere işkence edilen mahzenlerde görev alıyor. Apolitik Rath yapılanları kendi gözleri ile görse de çok sayıda çağdaşı gibi siyasetin dışında kalabileceğine ve Nazilerin yalnızca geçici bir fenomen olduğuna inanıyor. Herhangi bir tarih kitabından daha akılda kalıcı ve eğlenceli anlatımıyla Kutscher polisiye romanında, siyasi cehalet, entelektüel kibir, maddi zorluk, demagoji ve terörün demokrasiyi nasıl baltaladığını gösteriyor.
‘Mart Şehitleri’ iyi bir polisiye olmasının yanında okuyucusunu Hitler diktatörlüğünün başlangıcına doğru zamanda bir yolculuğa çıkaran bir roman olarak, hiçbir tarih dersinin aktaramayacağı bir dizi izlenimle okuyucuyu baş başa bırakıyor. Polisiye türünün diğer temsilcilerine hiç benzemeyen, kendi tarihiyle yüzleşmekten geri durmayan Kutscher’in yazdığı kitapları bir solukta okuyacağınıza emin olabilirsiniz.