Güncelleme Tarihi:
Usta yazar Selim İleri’nin şiirli ismiyle vurucu öyküleri sırtlayan bir öykü kitabı var: ‘Fotoğrafı Sana Gönderiyorum’. Buradan yola çıkarak İleri’nin gazetedeki köşesinin ismi de ‘Yazdıklarımı Sana Gönderiyorum’ olarak koyulmuştu. Buradaki ‘sen’den kasıt okurdu elbette. Araya sadece gazete sayfalarını aracı koyarak okurla direkt temasa geçiyordu Selim İleri köşesinin ismiyle bile.
Yıllardır kendi köşesinde kalarak sadece edebi duruşu ve yazdıklarıyla var olmayı başarabilmiş isimlerin önde gelenlerinden biri de Barış Bıçakçı. 2000 yılında okur karşısına çıkardığı ‘Herkes Herkesle Dostmuş Gibi’ kitabından beri bu durum hiç değişmedi. Bugüne kadar öykü ve roman olmak üzere dokuz kitabı yayımlandı. Dokuzunda da kaleme getirdiklerinden başka bir şey konuşulmadı hakkında. Barış Bıçakçı ne zaman yeni bir kitapla okur karşısına çıksa Selim İleri’nin köşesinin ismi geliyor aklıma. Çünkü Bıçakçı da tıpkı İleri gibi yazdıklarını okura gönderip temasını kuruyor, sonrasında ise kendi dünyasına, kabuğuna çekilip edebiyatıyla baş başa kalıyor. Şimdi yeni bir kitabı okurla buluştu Barış Bıçakçı’nın: ‘Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme’. Barış Bıçakçı, ‘yazdıklarımı sana gönderiyorum’ diyerek yeni öykülerini okura sundu. Bundan sonraki buluşmaya kadar, yine kaleminden çıkanlardan başka herhangi bir konuya malzeme olmayacak.
Öykü, Barış Bıçakçı’nın uzun süredir uğramadığı bir durak. Ortak şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasına adım atan, okurların kendisini tanıması ise yazdığı öykülerle gerçekleşen Barış Bıçakçı, böylelikle öykünün karasularına tekrar girmiş oluyor. 2008’de yayımlanan ‘Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra’yı da farklı yapıda kaleme alınmış bir roman olarak görürsek, 2006 verimi ‘Baharda Yine Geliriz’den sonra bir ilk ‘Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme’.
Barış Bıçakçı külliyatının yeni ve önemli bir parçası bu öykü kitabı. Öte yandan, yazarın hayatı edebiyatla alımlama derslerinden bir yenisiyle daha karşı karşıyayız. Türk ve dünya edebiyatına göndermelerle, anmalarla, atıflarla yüklü bir dünya karşılıyor okurları kitapta. Bıçakçı’nın üslubu bu. Aşina okurlar kitabın sayfaları arasında yabancıladıkları bir dünya bulmayacaklar. Has edebiyata saygı duruşunda bulunarak kurdu kendi edebiyat evrenini Barış Bıçakçı bugüne kadar. ‘Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme’ de bunlardan biri.
Edebiyatla içli dışlı, hayatla mesafeli, yaşamanın zorluklarına karşı kırılgan, bir taraftan da kendi dünyalarında iç mücadele şekillerini yaratabilmiş kahramanların sahibidir Barış Bıçakçı ve bu, yeni öykü kitabında da aynen devam ediyor. Fakat burada dikkat çeken önemli bir detay var: Bıçakçı’nın bu yeni öykülerinde kadınların, kadınlığın, bunun yanında çocukluğun sesini de duyuyor okur. Dile gelmesi zor duygu uçlarının peşinden yakalıyor bu dünyayı yazar. Görülüp de susulan, duyulan ama konuşulmayan, konuşulsa da anlaşılmayan insanların duygu dünyası içinde dolaşıyor. Bu duygu zenginliğinin kilidini açmayı başarabilmesi bile ‘Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme’yi Bıçakçı külliyatında farklı bir yerde konumlandırmak için yeter sebep.
14 öykü yer alıyor Barış Bıçakçı’nın yeni kitabında. Kimi, içinde bir roman cevheri taşıyan; kimi, Bıçakçı’nın önceki yazdıklarına selam duran; kimi de yazarın bundan sonra atabileceği adımların ipuçlarını veren öyküler bunlar. Hiçbirinde değişmeyen tek nokta ise usul usul konuşan ama içe bağıran bir üslup. Buna da Barış Bıçakçı’nın üslubu diyoruz artık.