Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz yıllarda Beethoven’ın tüm piyano sonatlarını seslendirdiği konser dizisiyle müzikseverlere unutulmaz bir hediye veren üstad Rudolf Buchbinder, yine tarihi bir performansıyla İstanbul’da. Klasik müziğin yaşayan efsanelerinden piyanist Buchbinder, 13 ve 14 Şubat tarihlerinde şef Sascha Goetzel ve Borusan Filarmoni Orkestrası’yla beraber Brahms’ın iki piyano konçertosunu seslendirecek. Lütfi Kırdar’da Serhan Bali’yle yapacakları söyleşiyle açılacak konser serisinin her iki akşamında da Brahms’ın konçertoları, bestecinin birer senfonisiyle eşleşecek.
Rudolf Buchbinder Çekoslavakya doğumlu, ama aslında tam bir Viyanalı. Beş yaşında Viyana Müzik Akademisi’ne en genç öğrenci olarak giren Buchbinder, 11 yaşında Nelson Freire ve Martha Argerich gibi isimlerle beraber, Bruno Seidlhofer’in sınıfına kabul ediliyor. Buchbinder bu şehrin müziğiyle nefes alıp veriyor, repertuvarı Viyana’nın bestecileri ve eserleri etrafında örülü.
Gösterişten uzak, doğal, “sadece kompozisyonları içtenlikle hayata geçirme” derdi olan bir piyanist kendisi. Bunları büyüleyici bir şekilde ortaya koyabilmesinin sırrı da belki muhteşem koleksiyonunda yatıyor. Çok ciddi bir koleksiyoner olan Buchbinder, bestecilerin imzaları ve eserlerinin orijinal notalarından oluşan son derece etkileyici bir koleksiyona sahip. Mozart’ın piyanosu da koleksiyonuna giren parçalardan. İstanbul’da seslendireceği Brahms’ın her iki konçertosunun orijinalleri de koleksiyonunda.
Brahms konçertolarına günümüzde kendisinden daha yakın bir müzisyen bulmak zor. “Brahms’ın ses dünyasıyla samimiyet kurmak ve onu seslendiren bir müzisyen olarak yepyeni bir özgürlük veren olgunluğa ulaşmak bir ömür ister” diyen Buchbinder, konser öncesi sorularımızı yanıtladı...
İstanbul konserinizde Brahms’ın piyano konçertolarını seslendireceksiniz. Eserlerin orijinal notaları da koleksiyonunuzun bir parçası. Bunlar üzerinde çalışırken sizi şaşırtan şeyler buldunuz mu? Sizin yorumunuza etkileri oldu mu?
Bestecilerin kendi orijinal el yazmalarına bakmak ve araştırmak her zaman büyük bir maceradır. Bazen revize edersiniz ya da eseri farklı görmeye başlarsınız. Tabii ki bazı ufak hatalar ve tutarsızlıklar da bulursunuz, bunlar çok eğlenceli olur. Ama haklısınız; tarihi bir belgeyi elinde tutmak gerçekten çok özel bir durum. Bana çok ilham verir, özel bir aurası vardır. Besteciye ve müziğe kendimi çok yakın hissederim.
Brahms’ın müziğinde size en ilgi çekici gelen özellik nedir?
Üzerinde çalıştığım her müzik eseri, her besteci benim için çok çekici. Brahms çaldığımda sık sık, Robert Schumann’ın karısı Clara Wieck’e olan gizli aşkını düşünürüm. Onun müziğinin lirik pasajlarında sık sık Clara Wieck’in sesinin yankılandığını duyarım.
Çağdaş bestecilerle ve çalışmalarıyla ilgili düşünceleriniz neler? Özellikle seslendirmeyi sevdikleriniz, yakın hissettikleriniz var mı?
Birçok çağdaş bestesiyle çalıştım, bazıları benim için eserler yazdı, diğerleriyle derin bir sanatsal dostluğumuz var. Bir müzisyen olarak tüm müzik dünyasında evinizde gibisiniz ve bu geçmiş ve gelecek her şeyi kapsıyor. Krzysztof Penderecki, Tan Dun ve Daniil Trifonov gibi bestecilerle Beethoven yılı 2020 için heyecan verici bir şey hazırlıyorum şu anda. Siz de heyecanlanmaya başlayabilirsiniz!
Bir röportajınızda “Benim mesleğimde hiçbir zaman gerçekten başarmış sayılmazsınız -her zaman yapılacak daha fazla bir şeyler vardır” diyorsunuz. Peki, bir sonraki adım ne?
Evet, gerçekten de öyle. Gelecek için bir takım planlarım var, ama hepsini doğru zaman geldiğinde açıklayacağım.
İstanbul’a birçok defa geldiniz, şehirde gördüğünüz değişiklikler var mı? İlk ne zaman gelmiştiniz?
İstanbul’a ilk defa 15 yaşımda geldim. Eski trio grubumla beraber turnedeydik. O zaman da şimdiki gibi İstanbul’u kültür dolu canlı bir şehir olarak deneyimledim. Tarihi ve modern, eski ve yeni bir arada var olup birbirine ilham oluyor. İstanbul kozmopolit bir şehir ve bu tür dünya şehirleri hiç durmadan sürekli gelişiyorlar.