Güncelleme Tarihi:
Borusan Quartet’in epeydir yolunu gözlediğimiz ilk uluslararası CD kaydı nihayet yayımlandı. Onyx etiketiyle dünya müzik piyasasına sunulan kayıt ‘Company’ adını taşıyor. ‘Company’, Samuel Beckett’in dilimize ‘Eşlik’ adıyla çevrilen novellasının bir sahne uyarlaması için, Amerikalı minimalist besteci Philip Glass’ın yazdığı ‘2. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün ismi. ‘Company’ adlı bu kübik eserin özellikle ikinci ve dördüncü bölümlerini dinlediğinizde, katıksız bir minimalizm örneğiyle karşı karşıya kaldığınızı derhal anlarsınız. Bu müzik, hipnotize edici bir güzelliğe sahip.
Albüm, açılışı Estonyalı besteci Arvo Part’in ‘Summa’ adlı klasikleşmiş eseriyle yapıyor. Geçen yıllarda İstanbul’a da gelen Part, ‘ruhani minimalizm’ diye adlandırılan akımın günümüzdeki belki de en önemli temsilcisi. Hemen tüm eserlerinde olduğu gibi, mistik karakterde bir ses dünyasına sahip olan ‘Summa’da da ilhamını, ortaçağ müzikleriyle Ortodoks kilise müziğinden almış.
Gelelim, Letonyalı besteci Peteris Vasks’ın albümün en oylumlu eseri sayılabilecek ‘4. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’ne. ‘20’nci yüzyılın, çilelerle dolu karmaşık tarihinin müzik yoluyla ifade edilişi’ olarak da açıklanabilir bu eser. Vasks da kişisel tarihinde bu acılardan payına düşeni almış; dindarlıkları yüzünden Sovyet baskısı altında ailece inim inim inlemişler. Vasks, eserinin ikinci bölümünü, sanki Şostakoviç’in ‘8. Dörtlü’sünün ikinci bölümüne selam olsun diye bestelemiş, o kadar benziyor ki bu ikisi birbirine. Eserin son bölümü ‘Meditasyon’, ismiyle müsemma bir bölüm. Bestecisi şöyle açıklamış: “Yaşanmış sayısız acının ardından dünya üzerinde uçan bir melek kanatlarıyla insanlığı rahatlatıp iyileştiriyor.” Bu bölüme, mütemadiyen ‘yüksek’ pozisyonlarda süzülen solo keman damgasını vuruyor.
Ve albümün belki de anlamlı eseri olan, değerli bestecimiz Hasan Uçarsu’nun ‘Anlatılamayan’ına gelelim. Diyor ki Uçarsu, eserini anlattığı satırlarında: “Yeniden doğuşu temsil eden Hıdrellez’deki içkin yoğun yaşam gücü nasıl anlatılır? Neşet Ertaş’ın, son derece kısıtlı sözler ve sesler yoluyla Anadolu insanının duygusal dünyasını deşifre eden şarkılarının yoğunluğu ve içtenliği nasıl anlatılır? Ve sevgili Reyent’in (Bölükbaşı) çellosundan dökülen, zamanı ve uzamı aşan, rüya benzeri, huzurlu tonlar nasıl anlatılır? Hayır, bunlar anlatılamaz...” Uçarsu’nun ‘anlatamadığını’ ben nasıl anlatabilirim ki? Sadece, eserin ikinci bölümünün, büyük halk ozanımız Neşet Ertaş’ın anısına ithafen bozlak formunda bestelendiğinin, beşinci ve son bölümün ise yine aynı yıl vefat eden çellist dostu Reyent Bölükbaşı’na ithafen bestelenen, Çağ Erçağ’ın da solo çellosuyla başrolde olduğu bir enerji olduğunun altını çizeyim. Uçarsu’nun bu nefis eserinin, nitelik itibariyle, albümdeki diğer ünlü bestecilerin eserlerinin altında kesinlikle kalmadığını, dünya sahnelerine ivedilikle taşınması gereken bir eser olduğu gerçeğini de vurgulamayı ihmal etmeden elbette...
Borusan Quartet’in bu ilk uluslararası kaydında sergilediği yüksek kalite, onları kurulduğu yıldan beri takip eden bir müzik yazarı olarak göğsümü kabarttı. Onlar hakkında yazarken bazen objektifliğimi kaybettiğimi hissediyorum ama gerek çalgılarındaki ustalıkları gerekse profesyonellikleriyle her defasında kendilerini aşıp bendenizi hiç mahcup etmiyorlar. Bu güzel albümün Borusan Quartet’in önünü global klasik müzik piyasasında daha da açacağından hiç şüphem yok.