Güncelleme Tarihi:
“Kederli kişi için yaşın önemi yoktur; önemli olan ölenin yaşı değil ne kadar sevildiğidir”
Covid pandemisi, ortaya çıkışının üzerinden iki yıl geçmiş olsa da, hayatımızın orta yerinde hâlâ inanılması güç bir gerçeklik olarak durmaya devam ediyor. Pek çok şey bir daha geri dönülemez biçimde dramatik olarak değişti, değişmeye devam ediyor. Bunların başında pandeminin ilk döneminde yaşadığımız kapanma hali ve ölümlerimiz geldi. Sevdiklerimize kavuşamadığımız, kendi kendimizle eve kapandığımız, hareketimizin tamamen engellendiği dönemlerin, telafisi imkânsız sonuçları oldu. Chimamanda Ngozi Adichie’nin kaleme aldığı otobiyografik anlatı bir ana dair bu telafisiz sonuçlardan biri üzerine kurulu: Çok sevilen babanın vefatı. Pandeminin kapadığı yollar nedeniyle hayatta en çok sevdiği insanın kaybını yaşayamamanın kederi ve bu keder üzerinden tuttuğu yasın iç döküşü... Kitap aynı zamanda yalnızlaşmanın, kapanmanın hem metaforik hem gerçeklik ile şekillendirdiği bir kederin okurla paylaşılması.
Nijeryalı yazarı tanımamızı sağlayan romanı ‘Mor Amber’ 28 dile çevrilmiş, ‘Hepimiz Feminist Olmalıyız’ başlığını taşıyan konuşması ise TEDx’te epey ses getirmişti. ‘Yükselen Güneşin Ülkesinde’ de yazarın, Türkiyeli okurlarının yakından bildiği bir kurgusu... Nijerya edebiyatında yeni kuşağın güçlü temsilcilerinden olan Adichie dilinin akıcılığı, hikâyelerinin sahiciliği, yarattığı yerel atmosferle evrenseli kucaklamayı başarıyor.
‘Keder Üzerine’ yazarın bir nevi okurla dertleşmesi, üstesinden gelmeye çalıştığı yas sürecinin paylaşımı. Kederi içine atmaktansa kendi kederine dışarıdan bakmaya çalışarak en iyi bildiği işi yapıyor ve yazarak bir terapi odası kuruyor. Okuru dahil ettiği bu oda sayfaları, kelimeleri, cümlelerinden oluşuyor. Keder en acı duygulardan biri olduğu kadar yaşama bağlayan en tuhaf süreçlerden biri aynı zamanda. Tek başına yaşanıyor. Yas, tutulan bir şeyken keder, boğuşulan bir şey. Nefessiz bırakan ve ağlamakla geçmeyen, günden güne ağırlaşan bir durum olarak tarif ediyor yazar: “Keder zalim bir eğitim. Yas tutmanın ne kadar kaba, ne kadar öfke dolu olabileceğini öğreniyorsunuz kederliyken.”
Adicihie, babasını COVID şartlarında, pandeminin ilk döneminde kaybediyor. Uçuş yolunun açık olmadığı kapanma döneminde denk geldiği için cenazeye katılamıyor ve yas sürecinin önemli bir kısmı olan vedalaşmayı yaşayamıyor. Çok hayranlık duyduğu biricik babasından böyle tuhaf bir zamanda ayrılmak çok ağır geliyor yazara. Kederin ağırlığı altında ezilirken yazmayı hatırlıyor, kederini böylelikle dile getirebildiğini keşfediyor ve bir şekilde sağaltıyor kendini. İnsanların iyi niyetlerle söylediği her türlü cümle ve başsağlığının ne kadar yaralayıcı olabileceğini, ancak başına geldiğinde bu keder döneminde anlayabiliyor. Yazarın tanımıyla keder, üstlenebileceğinden fazlasını yüklüyor insana. Okur olarak bizlerse bu kısacık anlatıyla birlikte yaşamın karşılaştırdığı her türlü yas durumuna karşı sağaltıcı cümleler koyuyoruz yanı başımıza.