Pal Sokağı Çocukları, Ferenc Molnar
Nermin Yıldırım, yazar: Ferenc Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları, çocukluğumu şekillendiren, dolayısıyla belki de hayatımı değiştiren bir romandır. Budapeşte’nin yoksul semtlerinden birinde, bir grup çocuğun yurt bildikleri oyun alanlarını, “arsa”larını korumak için verdikleri “örgütlü” mücadeleyi anlatır. Yetişkin dünyasının incelikli bir minyatürü gibi, tek başınalığı, dayanışmayı, bencilliği, özveriyi, korkaklığı, gözüpekliği, ihaneti ve sadakati bir de. Öyle acayip bir tesiri vardır ki, romanı okuyan hemen her çocuk, adını sessizce o sokağın sakinleri arasına yazdırır. Ben de onlardan biriydim. Boka, Çele, Çonakoş, Barabas, Gereb, Vays, Kolnay ve elbette Er Nemeçsek, yani Pal Sokağı’nın fakir ama gururlu çocukları, hepsi canciğer arkadaşımdı. Yalan yok, Nemeçsek’i diğerlerinden ayrı severdim ve itiraf edeyim, Boka’ya da fena halde âşıktım.
Birlikten doğan kuvvetin cakasını, hayatın aydınlığını, ölümün karanlığını ve vicdanın en hazin azabını onlarla öğrendim. Yıllarca rüyalarımda kocaman bir arsada yanlarında koştururken gördüm kendimi. Büyüdükten sonra bile, gittiğim her yerde o arsada koşarken tattığım hürriyet duygusunu aradım. Ben büyüdükten sonra onlara ne olduğunu, uğruna feci bedeller ödedikleri arsalarının akıbetini deli gibi merak ettim. Hatta birkaç sene evvel sırf izlerini sürebilmek için, Macaristan’ın Budapeşte şehrine kadar gittim. Elimde rehber gibi açtığım kitapla, Pal Sokağı’nı, uğruna savaşılan arsayı, o arsanın yerinde yükselen yeni yapıları ve Nemeçsek’in son nefesini verdiği evi bile buldum. Çünkü iki hakiki harita üzerine inşa etmişti Molnar romanı. Coğrafi harita ve kalbin haritası. Özellikle ikincisini takip eden, aradığı her yeri, her şeyi, eliyle koymuş gibi bulurdu. Neyse, uzatmayayım. Bugün tanıdığım bütün çocuklara ve bazı yetişkinlere, bir kalp pusulası niyetine, büyük bir mutlulukla armağan ettiğim bir romandır Pal Sokağı Çocukları. Sokağın bütün sakinlerine, yenilere ve elbet eskilere, selam olsun…
Andersen Masalları, Hans Christian Andersen Selim İleri, yazar: Çocukluğumun en unutamadığım kitabı Andersen’in masallarından bir derlemeydi. ‘Kibritçi Kız’ı, ‘Yılbaşı Ağacı’nı ve ‘Karlar Kraliçesi’ni o kitapta okumuştum. En az 60 yıl geçti, hâlâ o acı masalların etkisi altındayım.
Şeker Portakalı, Jose Mauro De Vasconcelos
A. Rıfat Şungar, oyuncu: Ortaokuldayken okul turu ile tiyatroya ‘Şeker Portakalı’na gitmiştik. Ardından kitabı aldık ama bu yaşıma kadar sonunu getiremedim. Sonlarına yaklaşırken hep sonunu hatırlayıp bıraktığım bir kitap oldu. Karşılaştığım masallarda, ki ‘mış gibi’ bir his ile değil gerçeğe en yakın yerden arkadaşlık kurmama şans tanıdı bu kitap. Bu yüzden kıymetli ve dürüst bir kitap olduğunu düşünüyorum galiba... Çocukken her şeyle konuşuyordum; tavuk, ağaç, solucan, çiçek... (Hâlâ konuşuyor olmamın bir sakıncası yoktur umarım!) Zeze ile arkadaş olduğunu düşünmek kıymetli gerçekten. Sanırım şimdi kitabı bitirebilirim!
Robinson Crusoe, Daniel Defoe
Teoman Kumbaracıbaşı, oyuncu: İlk okuduğum kitap değil de ilk farkındalıkla okuduğum kitaptı. Hastaydım ve okula gitmiyordum. 10 yaşındaydım. Ateşler içinde hasta yatağımda annemin bana verdiği bir kitaptı. Romanın çekiciliği, hastalığımın ateşiyle birleşince ortaya zihnimde canlanan olağanüstü sahneleri hâlâ çok net hatırlarım. Kitabın bende yarattığı etki o kadar muazzamdı ki bugün sinemacı olmamda önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Sonraları Robinson’un neden Cuma’ya ihtiyaç duyduğunu yine okuyarak öğrendim. Farkındalığın kilometre taşlarından biri kitaptır. Her kitap sizi başka bir kitaba yönlendirir. Giderek daha seçici ve farkındalıkla okumayı kitaplar sayesinde öğrendim.
Afacanların Şenliği, Sergey Mihalkov Şebnem İşigüzel, yazar: Çocukluktan aklımda kalan en kıymetli kitap ilk okuduklarımdan, yazarı Mihalkov, ‘Afacanların Şenliği’. Can Yayınları’ndan çıkmıştı. Neden aklımı başımdan almıştı? Okumaya yeni başlamıştım. Okuyarak insana ne olduğunu görmüş, şaşırmıştım. Çocuklar çok yaramazdı ve aileleri onları terk edip gidiyordu. Bütün şehir çocuklara kalıyordu. Onların öyle bir başlarına eğlenmeleri, başlarına buyruk takılmalarından dehşete düşmüştüm, bu çok hoşuma gitmişti. İsyan etmek, asi olmak, hayal kurmak, yaşamak, mutlu olmak gibi duygularla karşılaşmıştım sanırım. Kahramanların yerinde olmak istemiştim. Her şeye rağmen ailelerini özlemeleri de yakın gelmişti bana. İlk defa bir okur olmuştum, bütün olay buydu sanırım.
Siyah İnci, Anna Sewell
Leyla Gediz, ressam: Bir atın ölümüyle biten bir kitap vardı... Ama ‘Siyah İnci’yi abartarak hatırlıyor olabilirim. Hüzün bende daha çok yer etmiştir hep. Taşlık tepeye tırmanan iki arkadaştan birini yılan sokar. Böyle korkunç ve üzücü şeyler. Epilepsi hastalığı olup da bunu arkadaşlarından gizlemenin ağırlığı altında ezilen kız çocuğu vs. Tabii ki tüm yaratıcı yumurcaklar gibi, Exupery’nin üstü örtülü filine ben de hasta olmuştum ve altın pencerelerin aslında karşı dağın ardından batan güneşin yansıması olduğunu okuduğumda ben de büyülenmiştim... Yine de hatırladıklarım hep böyle bölük pörçük fragmanlar, bir nevi resimler. Baştan sona kitap hatırlamıyorum hiç...
İki Sene Mektep Tatili, Jules Verne
Ömer Türkeş, eleştirmen: Çocukluk dönemimden hafızamda yer etmiş kitapları üç döneme ayırmam gerekecek. İlk dönemde masallar var, öncelikle de ‘1001 Gece Masalları’. Çocuklar için hazırlanmış -yani kısaltılmış- birer hikâye barındıran kitaplardı. Hemen ardından Altın Kitaplar’ın masal dizisi başladı. Yıl 1966 olmalı. Parlak ve renkli kapaklarıyla çok çekici bir edisyon olduğunu hatırlıyorum ki kütüphanemde hâlâ mevcudiyetlerini koruyorlar. En çok ‘Dr. Dolittle’ın Masalları’nı ve ‘Mary Poppins’i sevmiştim. Bir-iki yıl sonra Jules Verne romanlarını okumaya başladım; ‘İki Sene Mektep Tatili’, ‘Kaptan Grant’ın Çocukları’, ‘Denizler Altında 20000 Fersah’ ve ‘Ay’a Seyahat’... Bana okuma zevkini tattıran bu romanlardır. 70’lerin hemen başında yayımlanan ‘Armağan Çocuk Klasikleri’ dizisini, özellikle de dizinin ilk kitabı ‘Korkusuz Kaptanlar’ı anmamak olmaz. Ve bir de haftalık fasiküller halinde yayımlanan Doğan Kardeş Dergisi okuma serüvenimin unutulmazları arasındadır.
Kızılmaske Fantom, Lee Falk Mahir Ünsal Eriş, yazar: Çocukluğumun geçtiği evde, 12 Eylül’ün yaşayanlar üzerinde bıraktığı korku henüz dinmiş değildi. Evde kitap tutulmaz, eve kitap alınmazdı. Tüm kitapların, bahçede bir yerlere çuvallar içinde gömüldüğü anlatılır dururdu. O yüzden kitapla tanışmam çocukluğumu sürdüğüm 80’lerde değil de liseye başladığım 90’larda oldu. Ama çizgi roman okumak serbestti. Bu sebepten, bütün çocukluğum ‘Lorel Hardi’den ‘Mister No’ya, ‘Kaptan Swing’den Gordon’a çizgi roman kitaplarının yeni sayılarını bekleyerek geçti. Bunların içinde benim için ‘Kızılmaske’nin yeri ayrıdır. Ormanda dilden dile fısıldanan efsaneleriyle 400 yıldır iyilik ve doğruluk dağıtan bu kahraman, hayran olduğum ilk kurgu karakterdir diyebilirim. Cuma günleri, “Geçen sayıdan devam” yeni hikâyesiyle eve gelişini dört gözle beklediğim ‘Kızılmaske’yi babam, iş çıkışı alıp gelirdi vardiyası uyuyorsa. Bengal ormanları, Başkan Dr. Luaga, Fantom’un aslında ölümsüz olmadığını bilen dost pigmeler, bir türlü kavuşamadığı Diana Palmer, çocukluğumun hayal dünyasının sınırlarını alabildiğine genişleten Kızılmaske unsurlarından sadece birkaçıdır. O günden bu güne, hâlâ en çok okuduğum çizgi roman kahramanıdır Kızılmaske Fantom.
Ben de Çocuktum, Aziz NesinFunda Eryiğit, oyuncu: Halam almıştı bana. Aziz Nesin’i bir duymuşluğum var ama tanımıyorum tabii, okumamışım hiç. Aziz Nesin’in kısa çocukluk hikâyelerinden oluşuyor kitap. Önsözde kendinden ‘yazar dedeniz’ diye bahseder. Sanırım bu kadar yakın hissedip elinden tutabildiğim ilk yazar. Kucağına oturtup başımı okşuyor, bir yandan nasihat veriyor gibiydi kitabını okurken.
Tersine Dünya, Orhan Kemal Murat Özyaşar, yazar: Dönüp bakınca, o yıllarda ve zamanda beni ‘büyüten’ kitaplardan birinin Orhan Kemal’in ‘Tersine Dünya’ adlı romanı olduğunu söyleyebilirim. Kurmacaya ve hayata erken bir zamanda ikna olmamı sağladı çünkü. Kadınların erkek gibi, erkeklerin de kadın gibi konuştuğu ve davrandığı bir dünyaydı bana sunulan, sözgelimi erkekler çeşme başında kovalarına su doldururken, kadınlar da cezaevinde tespih çekiyor ve hiç kimseye eyvallah etmiyordu. Tüm bu sahneler Orhan Kemal’in benzersiz ve hakiki bir diyalog hüneriyle, beni sözcüklerin yeni bir dünya kurma kudretinin de olduğuna fazlasıyla inandırıyordu.
Tırpan, Fakir BaykurtSabahat Akkiraz, müzisyen: Fakir Baykurt’un ‘Tırpan’ ve ‘Yılanların Öcü’ kitapları... ‘Tırpan’, çocuk gelinlerin kaderine boyun eğmeyen bir kızın direnişinin, babasının paraya eğilen boynuna karşılık, ağaya verilmeye çalışılan kızını vermemeye kararlı annesinin hikâyesi. En önemli karakterlerden birisi köyün delisi denilen ama aslında Anadolu bilgesi olan yaşlı ninedir. ‘Tırpan’ ile egemen ve paralı ağaya indirilen darbe ve sonrası kaçan küçük kızın bu romanı aslında çocuk gelinlerin ve pedofilinin toplumu nasıl parçaladığının öyküsü anlatılır.
Momo, Michael EndeEce Dizdar, oyuncu: Michael Ende’den ‘Momo’. Çocukken bana bir İngilizce baskısı, İngilizcemi geliştirmem için hediye edilmişti. ‘Momo’ en naif haliyle sisteme bir başkaldırıymış meğer. Hayatı yaşamak için gerekli zamandan tasarruf eden asık suratlı kişiler olmak yerine, birbirimizi dinleyip cesaret veren, hatırlayan ve unutulmayan olmak için bir başkaldırı.
Tom Sawyer, Mark Twain Pınar Kür, yazar: Çocukluğumda hemen hemen hiç çocuk kitabı okumadım. Ana-babamın kütüphanesine dadanıp Maarif Klasikleri’nden yayımlanan Eski Yunan tragedyalarını, masal okur gibi okuduğumu hatırlıyorum. Çocuk kitabı olarak bir tek Tom Sawyer kaldı aklımda. Büyüdükten sonra Tom Sawyer’in devamı olan ‘Huckleberry Finn’i lisede, Yunan klasiklerini ise üniversitede ders kitabı olarak tekrar okudum.
Gazap Üzümleri, John Steinbeck
Sezgin Kaymaz, yazar: John Steinbeck’le tanıştığım, on iki yaşımda başlayıp on üç yaşımda bitirdiğim kitap vardı: ‘Gazap Üzümleri’. Jules Verne’lerin, Ferenc Molnar’ların pabucunu dama atıvermişti. 1930 Amerika’sının yere batasıca ekonomik krizi değildi kitapta beni çarpan, öyle olsa okuyamazdım büyük ihtimalle; çocuklar çocuktu orada her şeye rağmen, anneler anne, babalar baba. Herkes kendisiydi. Romanın macerası romanın kahramanlarıydı bizzat. Bundan daha lezzetli bir çocukluk kitabım yoktur.
Harry Potter, J. K. Rowling
Can Kazaz, müzisyen: Çocukluğumda başlayan ve büyüdükçe bana eşlik eden kitap serisi Harry Potter oldu. Heyecanla okurken, o yaratılan dünyada kendimi kaybetmeye bayıldığım bir hikâye örgüsü vardır. Hiçbir zaman sıradan bir çocuk kitabı olarak da görmedim ve şimdi bile bazen kendimi büyücülerin var olduğu bir ortamda hayal etmekten büyük keyif alıyorum.
Kırmızı Saçlı Çocuk, Elsa Muchg
Tamer Levent, oyuncu: Doğan Kardeş’ten çıkan ‘Kırmızı Saçlı Çocuk’u dokuz-on yaşlarımdayken okumuştum, hayal gücümü çok etkilemişti. Kitabın içinde yer alan tasvirler ve mekânlar, ‘Kırmızı Saçlı Çocuk’un bu mekânlarda ailesiyle bu evin içinde yaşadıkları, bodrum katından çatı katına kadar binanın eşyaları, güneş alışı, rutubeti, tozu ve her şeyiyle burada yaşananları bize yansıtış şekli... Bir roman ilk defa beş duyumu da harekete geçirmişti.